Köyün en boylu-boslu delikanlısı Osman'dı. Köy ortamında yapılan güreş, gülle atma gibi spor müsabakalarında hep başta idi. Gücü kuvveti, güzelliği, ahlakı, alçak gönüllülüğü, büyüklere saygısı, küçüklere şefkati hem kendi köyünde hem de komşu köylerde dilden dile konuşulup dururdu.
Askerlik çağına girmiş bulunan biricik oğullarını askere gitmeden nişan takmak istiyorlardı anne babası. Hem dış güzelliği hem de iç güzelliği itibariyle Osman'a çok uygun gördükleri köyün en güzel kızına zaten Osman yıllardır karasevda derecesinde sevdalıydı. Güzelliği, güzel huyları, edebi, iffeti, hayası ve el becerilerileri civar köylerin dilinde olan kızın, hem köyden hem de diğer köylerden isteyenleri de hayli fazla idi.
Elçi giden ailelerden biri de Osman'ın ailesiydi ama bir türlü müsbet cevap alınamıyordu. Kız evi nazlandıkça nazlanıyordu. Sözlenmeden, nişan yapmadan askere giderse Osman'ın gözü, gönlü arkada kalacaktı. Günler geçiyor zaman daralıyordu, akşam-sabah askere çağrılabilirdi Osman.
Köyün hatırı sayılır yaşlı insanlarından oluşan bir heyet nihayet, Osman'ın yıllardır beklediği haberi getirmişlerdi. Köy usullerince merasimler yapıldı, yüzükler takıldı. Köyün en boylu-boslu delikanlısı ile yine en güzel kızının nişanlanması konuşuluyordu artık. Fazla değil bir hafta sonra yine aynı köyde bir hareketlilik bir düğün havası yaşanıyordu. Yediden yetmişe bütün köylü toplanmış Osman'ı ve arkadaşlarını askere yolcu ediyorlardı.
Yaşlı gözler yaşlı gözler
Civan gözler yaşlı gözler
Civanlar askere gider
Arkada yaşlı gözler...
Gençler ufuktan kaybolana değin onları süzen yüzlerce yaşlı göz arasında bir çift de civan göz vardı; çiçeği burnunda nişanlının gözleriydi.
Sıla ile gurbet arasında üç-beş mektup gelip gitmişti ki takvimler 1974 yılının yaz aylarına gelip dayanmıştı.
Bütün bir Anadolu nefesini tutmuş Kıbrıs'tan gelecek haberleri bekliyordu. Kıbrıs Barış Harekatı başlamıştı ve Mehmetçik adım adım ilerliyordu. Memleketin dört bir yanında askerlik şubelerinin kapılarında gönüllüler uzun kuyruklar oluşturuyordu. Anavatanın kalbi yavruvatanda atıyordu, her köyden, her kasabadan, her ilçeden gencecik insanlar, yıllardır süren bir zulme son vermek için adada çarpışıyordu.
Eller duada, diller tesbihde, kulaklar 24 saat radyolarda idi. Harekatın seyri hakkında bilgiler veriliyor, ara ara da şehitlerin isimleri ve doğum yerleri okunuyordu. Bütün bir Anadolu dikkat kesilmişti, askerde çocuğu olanlar, daha bir dikkatli, harekata bizzat katılmış olanların yakınları ise pürdikkat dinliyordu haberleri.
Harekatın ikinci günüde okunan şehitler listesinde Erzurumlu Osman'ın da ismi vardı ve bir haftalık nişanlı iken askere giden Osman bir daha dönmeyecekti. Osman'ın köylülerinin anlattığına göre köyün en güzel kızı olan Osman'ın lişanlısı şehadet haberi üzerine deli divane olmuştur, nişan yüzüğü hala parmağındadır ve 30 yıldır Osman'ın yolunu gözlemektedir, yaşlı gözllerle, bembeyaz saçlarla.
Kıbrıs'ın üzerinde kara kargaların dolaştığı şu günlerde, bir takım dalaverelerle Kıbrıs'ı karglara yem yapmak isteyenler; yakalarında kimlerin ellerini bulacaklarını iyi düşünsünler.
Askerlik çağına girmiş bulunan biricik oğullarını askere gitmeden nişan takmak istiyorlardı anne babası. Hem dış güzelliği hem de iç güzelliği itibariyle Osman'a çok uygun gördükleri köyün en güzel kızına zaten Osman yıllardır karasevda derecesinde sevdalıydı. Güzelliği, güzel huyları, edebi, iffeti, hayası ve el becerilerileri civar köylerin dilinde olan kızın, hem köyden hem de diğer köylerden isteyenleri de hayli fazla idi.
Elçi giden ailelerden biri de Osman'ın ailesiydi ama bir türlü müsbet cevap alınamıyordu. Kız evi nazlandıkça nazlanıyordu. Sözlenmeden, nişan yapmadan askere giderse Osman'ın gözü, gönlü arkada kalacaktı. Günler geçiyor zaman daralıyordu, akşam-sabah askere çağrılabilirdi Osman.
Köyün hatırı sayılır yaşlı insanlarından oluşan bir heyet nihayet, Osman'ın yıllardır beklediği haberi getirmişlerdi. Köy usullerince merasimler yapıldı, yüzükler takıldı. Köyün en boylu-boslu delikanlısı ile yine en güzel kızının nişanlanması konuşuluyordu artık. Fazla değil bir hafta sonra yine aynı köyde bir hareketlilik bir düğün havası yaşanıyordu. Yediden yetmişe bütün köylü toplanmış Osman'ı ve arkadaşlarını askere yolcu ediyorlardı.
Yaşlı gözler yaşlı gözler
Civan gözler yaşlı gözler
Civanlar askere gider
Arkada yaşlı gözler...
Gençler ufuktan kaybolana değin onları süzen yüzlerce yaşlı göz arasında bir çift de civan göz vardı; çiçeği burnunda nişanlının gözleriydi.
Sıla ile gurbet arasında üç-beş mektup gelip gitmişti ki takvimler 1974 yılının yaz aylarına gelip dayanmıştı.
Bütün bir Anadolu nefesini tutmuş Kıbrıs'tan gelecek haberleri bekliyordu. Kıbrıs Barış Harekatı başlamıştı ve Mehmetçik adım adım ilerliyordu. Memleketin dört bir yanında askerlik şubelerinin kapılarında gönüllüler uzun kuyruklar oluşturuyordu. Anavatanın kalbi yavruvatanda atıyordu, her köyden, her kasabadan, her ilçeden gencecik insanlar, yıllardır süren bir zulme son vermek için adada çarpışıyordu.
Eller duada, diller tesbihde, kulaklar 24 saat radyolarda idi. Harekatın seyri hakkında bilgiler veriliyor, ara ara da şehitlerin isimleri ve doğum yerleri okunuyordu. Bütün bir Anadolu dikkat kesilmişti, askerde çocuğu olanlar, daha bir dikkatli, harekata bizzat katılmış olanların yakınları ise pürdikkat dinliyordu haberleri.
Harekatın ikinci günüde okunan şehitler listesinde Erzurumlu Osman'ın da ismi vardı ve bir haftalık nişanlı iken askere giden Osman bir daha dönmeyecekti. Osman'ın köylülerinin anlattığına göre köyün en güzel kızı olan Osman'ın lişanlısı şehadet haberi üzerine deli divane olmuştur, nişan yüzüğü hala parmağındadır ve 30 yıldır Osman'ın yolunu gözlemektedir, yaşlı gözllerle, bembeyaz saçlarla.
Kıbrıs'ın üzerinde kara kargaların dolaştığı şu günlerde, bir takım dalaverelerle Kıbrıs'ı karglara yem yapmak isteyenler; yakalarında kimlerin ellerini bulacaklarını iyi düşünsünler.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025