Üç beş ağaç için yapılan bir eylem gibi gösterilmeye çalışılan Gezi olaylarının hiç de öyle olmadığı hepimizin malumu. O ağaçlar aslında bardağı taşıran son damla durumundaydı. Zira vatandaşın sokaklara dökülüp, ya da balkonlarına çıkıp tencere tava çalmaları da artık dayanacak güçleri kalmadığının bir göstergesiydi. O tepki, satılan vatan topraklarınaydı. O tepki, milletin açlığa, 800 lira asgari ücrete mahkum edilmesineydi. O tepki, zinanın suç olmaktan çıkarılması, domuz etinin kasaplık et olması gibi kültürümüze ve dini hassasiyetlerimize karşı çıkarılan yasalaraydı. O tepkinin büyümesi ise, vatandaşın anayasal hakkı olan gösteri ve yürüyüş yapma hakkının engellenmesindendi. Çünkü vatandaş sesini duyurmak istedi. İstedi ki yetkili ağızlar çıksın desin ki: 'Sizi anlıyoruz.' Desin ki: 'Size hak veriyoruz, bu sorunlarınızı çözeceğiz.' Ama karşılık olarak biber gazı yedi, TOMA'larla sıkılan suya maruz kaldı. Üstüne üstlük teröristlere kıymet verip masaya oturanların, kendilerine aşağılayıcı bir tavırla çapulcu demesine kırıldılar, üzüldüler ve haklı olarak kızdılar. Teröriste sahip çıkan devletin kendilerine sahip çıkmadığını gördüler. Bütün bunların üstüne gelen ölümler de olayların tuzu biberi oldu. Aradan geçen aylar, bu esnada çıkan kasetler, kavgalar Gezi olaylarının sanki biraz unutulmasına neden olmuştu ki Berkin Elvan'ın ölümü bazı şeyleri hatırlamamıza ve yeniden değerlendirmemize vesile oldu. Allah rahmet eylesin.Gezi olayları esnasında ölen bütün gençlerin Alevi olması, üzerinde düşünülmesi gereken bir nokta. Aslında bu Alevi kardeşlerimizin Ehl-i Beyt kültürüyle büyümüş olmalarının bir sonucudur diye düşünüyoruz. Çünkü Peygamber Efendimizden itibaren, başta Hz. Ali ve Hz. Hüseyin efendilerimize ve 12 İmam'ın tamamına baktığımızda hayatlarının haksızlıklarla, yanlışlarla mücadele ederek geçtiğini görüyoruz. Kendi dönemlerinde yönetimi elinde bulunduranların yaptıkları yanlışlar konusunda uyarıda bulunduklarını, Kur'anî doğru ölçüleri ortaya koyduklarını görüyoruz. Bu duruşlarından dolayı dışlanmaya ve çeşitli eziyetlere maruz kaldıklarını fakat doğrudan, adaletten hiç taviz vermediklerini görüyoruz. Ucunda ölüm bile olsa ?ki hepsi şehid edilmişlerdir- şahsi menfaat ya da maddi veya siyasi rant gözetmemiş, sonuna kadar Allah'ın muradı üzere dimdik durmuşlardır. Bugün bu eylemlere Alevi kardeşlerimizin yoğun katılımları, mücadele ruhları işte o Ehli Beyt kültürünün bir yansımasıdır diye düşünüyoruz. Peygamber Efendimizin ahirete intikal ettiği günden başlayarak adım adım Ehl-i Beyt ölçüsünden uzaklaştırılma, Müslümanları Alevi?Sünni ayrımına götürmüştür. Bu ayrımın ayrışmaya dönüştüğü günümüzde artık uyanmamızın ve etrafımızda olan biten her şeye daha doğru bir ölçüyle bakmaya başlamamızın, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın felsefesinden uzaklaşmamızın zamanı gelmiştir. Doğru ölçüyü ve birleştirici-bütünleştirici bakış açısını yakalamak için de Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in kaleme aldığı, her kelimesi derin bir araştırmanın sonucu olan Ehl-i Beyt külliyatını okumanın bu noktada herkese çok yardımcı olacağını biliyoruz. Zira mevcut bakış açısının ülkemizi daha da karışık bir tabloya sürüklemekten başka bir işe yaramayacağını görüyoruz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020