Elimde, elemeği göznuru çok nefis bir çalışma var.
Cemal Kurnaz ve Mustafa Tatçı imzası ile Milli Eğitim Bakanlığı yayınları arasında çıkan "Bayburtlu Celâlî ve Şiir Dünyası" adlı bu eser; şiirle, edebiyatla ilgilenen herkesin ve özellikle de tüm Bayburtluların elinde evinde bulunması gereken bir çalışma. Şimdiki Demirözü ilçesine bağlı Ozansu köyünden olan kahramanımızın doğumu 1850, vefat tarihi ise 1915. Osmanlı'nın en sancılı, en acılı dönemini yaşamış bir alim, bir Hak şairi. İleri derecede din tahsili görmüş dönemin meşhur Sünür Medresesi'nde Hacı Hoca lakaplı müderrisin önünde diz çökmüş ve mezun almuş.
Hazâinin sır sandığın açanın
Varis-i enbiya Kadri yücenin
Nesli melek mâhı Hacı Hoca'nın
Yoluna baş u can koyanımız var
Okuttu "elif"i "dalı"a yetirdi
Bizi zenbur gibi bala yetirdi
Nice malsızları mala yetirdi
La'li şarabında gümanımız var.
Elimizdeki kitaptan öğreniyoruz ki, Celâliî'nin asıl ismi Ahmet'tir. Delikanlılık çağlarında köyün çobanı olan Ahmed, bir kayanın dibinde uyuyakalır. Rüyasında bir pir gelerek bileğine bir bilezik takar ve ona Celâlî mahlasını verir. Ahmet bu olaydan sonra Celâlî mahlasıyla şiirler söylemeye başlar. Gördüğü rüyanın etkisiyle o gün sürüyü vaktinden önce köye getirir. Erken gelişinin sebebini soran köyün imamına cevabı şiirle olur:
Bir peri aşkından divane oldum
Çoğaldı gözyaşım akıyor hocam
Erenler şahından bir name aldım
Dilim ezber etmiş okuyor hocam
Pir destinden nûş eyledim bu âbı
Anda açılmıştı aşkın kitabı
Yegân yegân sor ki verem cevabı
Bugün gam kervanım kalkıyor hocam
Bir yere cem olmuş kırklar erenler
Bir bakışta arşı kürsü görenler
Devasız dertlere derman verenler
Herbiri bir derse bakıyor hocam
Yaktı Celâlî'yi bu aşkın narı
Sağ başta durmuştu kırkların piri
İçlerinde gördüm Horasan eri
Hû çekende canlar yakıyor hocam.
Celâlî''den on yaş daha küçük olan fakat vefat tarihleri aynı olan Erzurumlu Aşık Sümmani, Hafız Reşid isimli birisiyle 5 kıtalık manzum bir mektup gönderiyor Celâlî'ye. Mektubun son dörtlüğü şöyle:
Hafız gider isen Bayburt şehrine
İnşaallah dolarsın ilmin bahrine
Sümmani'den selam "aşkın nehri"ne
Tapşır Celâlî'ye emanetimiz.
Celâlî'nin, ilmin bahri, ilmin denizi olduğunu Sünür Medresesi mezunu, Hacı Hoca'nın talebesi olduğundan ötürü anladık. Şimdi sıra geldi "aşkın nehri" olmasının kaynağını öğrenmeye. Celâlî'nin mana cephesini aydınlatan, tasavvuf bahçesinde bir gonca gibi yetiştiren er kişiyi de yarınki yazımızda tanıyalım.
Cemal Kurnaz ve Mustafa Tatçı imzası ile Milli Eğitim Bakanlığı yayınları arasında çıkan "Bayburtlu Celâlî ve Şiir Dünyası" adlı bu eser; şiirle, edebiyatla ilgilenen herkesin ve özellikle de tüm Bayburtluların elinde evinde bulunması gereken bir çalışma. Şimdiki Demirözü ilçesine bağlı Ozansu köyünden olan kahramanımızın doğumu 1850, vefat tarihi ise 1915. Osmanlı'nın en sancılı, en acılı dönemini yaşamış bir alim, bir Hak şairi. İleri derecede din tahsili görmüş dönemin meşhur Sünür Medresesi'nde Hacı Hoca lakaplı müderrisin önünde diz çökmüş ve mezun almuş.
Hazâinin sır sandığın açanın
Varis-i enbiya Kadri yücenin
Nesli melek mâhı Hacı Hoca'nın
Yoluna baş u can koyanımız var
Okuttu "elif"i "dalı"a yetirdi
Bizi zenbur gibi bala yetirdi
Nice malsızları mala yetirdi
La'li şarabında gümanımız var.
Elimizdeki kitaptan öğreniyoruz ki, Celâliî'nin asıl ismi Ahmet'tir. Delikanlılık çağlarında köyün çobanı olan Ahmed, bir kayanın dibinde uyuyakalır. Rüyasında bir pir gelerek bileğine bir bilezik takar ve ona Celâlî mahlasını verir. Ahmet bu olaydan sonra Celâlî mahlasıyla şiirler söylemeye başlar. Gördüğü rüyanın etkisiyle o gün sürüyü vaktinden önce köye getirir. Erken gelişinin sebebini soran köyün imamına cevabı şiirle olur:
Bir peri aşkından divane oldum
Çoğaldı gözyaşım akıyor hocam
Erenler şahından bir name aldım
Dilim ezber etmiş okuyor hocam
Pir destinden nûş eyledim bu âbı
Anda açılmıştı aşkın kitabı
Yegân yegân sor ki verem cevabı
Bugün gam kervanım kalkıyor hocam
Bir yere cem olmuş kırklar erenler
Bir bakışta arşı kürsü görenler
Devasız dertlere derman verenler
Herbiri bir derse bakıyor hocam
Yaktı Celâlî'yi bu aşkın narı
Sağ başta durmuştu kırkların piri
İçlerinde gördüm Horasan eri
Hû çekende canlar yakıyor hocam.
Celâlî''den on yaş daha küçük olan fakat vefat tarihleri aynı olan Erzurumlu Aşık Sümmani, Hafız Reşid isimli birisiyle 5 kıtalık manzum bir mektup gönderiyor Celâlî'ye. Mektubun son dörtlüğü şöyle:
Hafız gider isen Bayburt şehrine
İnşaallah dolarsın ilmin bahrine
Sümmani'den selam "aşkın nehri"ne
Tapşır Celâlî'ye emanetimiz.
Celâlî'nin, ilmin bahri, ilmin denizi olduğunu Sünür Medresesi mezunu, Hacı Hoca'nın talebesi olduğundan ötürü anladık. Şimdi sıra geldi "aşkın nehri" olmasının kaynağını öğrenmeye. Celâlî'nin mana cephesini aydınlatan, tasavvuf bahçesinde bir gonca gibi yetiştiren er kişiyi de yarınki yazımızda tanıyalım.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025