1881 yılından sonra, Mısır ve Tunus istila edildi. Sömürgeciler, İslam dünyasını parça parça koparıp kendi hâkimiyetleri altına almaya başladılar.
Nihayet İslam dünyasını, doğudan batıya çember altına almaya muvaffak oldular. Birinci Dünya Harbi'nden sonra, hemen hemen İslam dünyasının tamamı, Garb sömürgesinin nüfuzuna boyun eğmiş oldu. Sömürgecilik, kendi maksadına hizmet ettirmek, hedeflerini gerçekleştirip, Müslüman ülkelerde hâkimiyetini sağlamlaştırmak için bir grup müsteşriki kullanmayı başardı. Böylece müsteşriklikle sömürgecilik arasında resmî ve sağlam bir bağ oluştu. İlimlerini, Müslümanların zelil kılınmasına adayan birçok müsteşrik, bu cereyana kendisini kaptırdı. Bu durum, insaflı müsteşriklerin karşısında utanç duydukları bir husus oldu. Bu konuda çağdaş Alman müsteşrik Stephan Wild, şunları söylüyor: "Bundan daha çirkini kendilerine müsteşrik adını veren bir grup, İslamiyet ve İslam tarihi hakkındaki bilgilerini, İslam'ın ve Müslümanların zayıflatılması yolunda kullandılar. Bu, misyonlarına samimiyetle bağlı müsteşriklerin bütün açıklığıyla itiraf etmeleri gereken acı bir gerçektir".Müsteşriklikle sömürgecilik arasındaki irtibatın çok sayıda misalleri vardır. Biz sadece Almanca İslam Dergisi'nin kurucusu ve Afrika'da Almanya'nın sömürgeci emellerine hizmet eden, araştırmalar yapan Karl Heinrich Becker'i örnek veriyoruz. (Ö. 1933).Almanya 1885-1886 yıllarında sâkinleri kısmen Müslüman olan bazı Afrika ülkelerini sömürgeleştirdiler. Bu ülkeler 1918 yılına kadar Almanya'nın hâkimiyeti altında kaldı. Bu gaye ile 1887 yılında, bir Şark Dilleri Enstitüsü kuruldu. Bu enstitünün görevi, o zamanki Şark ve Uzakdoğu ülkeleri ve bu ülkelerin millet ve kültürleri hakkında bilgi elde etmek şeklinde özetlenebilir.
Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
Nihayet İslam dünyasını, doğudan batıya çember altına almaya muvaffak oldular. Birinci Dünya Harbi'nden sonra, hemen hemen İslam dünyasının tamamı, Garb sömürgesinin nüfuzuna boyun eğmiş oldu. Sömürgecilik, kendi maksadına hizmet ettirmek, hedeflerini gerçekleştirip, Müslüman ülkelerde hâkimiyetini sağlamlaştırmak için bir grup müsteşriki kullanmayı başardı. Böylece müsteşriklikle sömürgecilik arasında resmî ve sağlam bir bağ oluştu. İlimlerini, Müslümanların zelil kılınmasına adayan birçok müsteşrik, bu cereyana kendisini kaptırdı. Bu durum, insaflı müsteşriklerin karşısında utanç duydukları bir husus oldu. Bu konuda çağdaş Alman müsteşrik Stephan Wild, şunları söylüyor: "Bundan daha çirkini kendilerine müsteşrik adını veren bir grup, İslamiyet ve İslam tarihi hakkındaki bilgilerini, İslam'ın ve Müslümanların zayıflatılması yolunda kullandılar. Bu, misyonlarına samimiyetle bağlı müsteşriklerin bütün açıklığıyla itiraf etmeleri gereken acı bir gerçektir".Müsteşriklikle sömürgecilik arasındaki irtibatın çok sayıda misalleri vardır. Biz sadece Almanca İslam Dergisi'nin kurucusu ve Afrika'da Almanya'nın sömürgeci emellerine hizmet eden, araştırmalar yapan Karl Heinrich Becker'i örnek veriyoruz. (Ö. 1933).Almanya 1885-1886 yıllarında sâkinleri kısmen Müslüman olan bazı Afrika ülkelerini sömürgeleştirdiler. Bu ülkeler 1918 yılına kadar Almanya'nın hâkimiyeti altında kaldı. Bu gaye ile 1887 yılında, bir Şark Dilleri Enstitüsü kuruldu. Bu enstitünün görevi, o zamanki Şark ve Uzakdoğu ülkeleri ve bu ülkelerin millet ve kültürleri hakkında bilgi elde etmek şeklinde özetlenebilir.
Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.