Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kendisine onurla verilen Başöğretmenlik unvanını çok sevmiş ve benimsemişti. Biliyordu ki, meydanlarda kazanılan bağımsızlık, eğitimle güçlendirilmezse bir gün gelir yine ülke elden gider.
Her alanda olduğu gibi, eğitim alanında da yaptığı tespitler ve girişimler, bu toplumu ortaçağ karanlığından çıkarıp çağdaş ülke yaptı. Cumhuriyet kurulduğunda ülkemizde okur-yazar oranı erkeklerde yüzde sekiz, kadınlarda binde üçtü. Bu kadar geri bıraktırılmış bir toplumla çağdaş bir ülke yaratmak mümkün olamazdı. Onun için kara tahta başına geçerek toplumunu okur-yazar yapmanın çabasını gösterdi. İşte yeni Türk alfabesini kara tahta başında toplumuna tanıttığı günü yani 24 Kasım tarihini, "Öğretmenler Günü" olarak kutluyoruz.
O dönemde açılan Millet Mektepleri, açılan eğitmen kursları ile başlanıldı toplum kalkınmasına. Bugün, ülkemizdeki okur-yazar oranı kalkınmış ülkelerin düzeyindedir. Ancak eğitim-öğretimdeki yöntem, toplumu ileri götürmenin çok uzağındadır. Köy Enstitülerinin kapatılışı, peşinden öğretmen okullarının, Eğitim Enstitülerinin, Yüksek Öğretmen Okullarının kapatılışı, toplumun aydınlanmasında başarı grafiğini düşürdü. Ne yazık ki bu yaklaşım, bilinçli yapılmıştır.
Taşımalı eğitime geçiş, köy okullarının kapatılışı, kalkınmanın tuzu biberi olmuştur. Öğretmeni yalnız kara tahta başında gören, düşünen bir düşünüş tarzı köy okullarının kapatılmasının nedeni olmuştur.
Eğitim, beynin eğitilmesidir. Köyde öğretmen devletin temsilcisidir. Köyüne bilinç götüren kişidir. Cumhuriyet sevgisini, çağdaş yaşama biçimini öğreten, uygulayan kişidir. Her cuma ve pazartesi öğrencileri ile bayrak karşısında "Bağımsızlık Marşı'nı" okuyan, okutan kişidir.
Cumhuriyetle beraber kurulan köy okullarını kapatmak demek, o boşluğun başka kuruluş ve düşünceler tarafından doldurulmasına yol açmak demektir. Bu olumsuz yaklaşımda, başarılı olmadıklarını kimse söyleyemez. Umarım bu yanlıştan dönülür, yeniden köy okulları açılır ve öğretmenler köye, köy çocuklarına aydınlık götürürler.
Eğitim üretim içindir. Bir toplumun bireyleri, üretemiyorsa, geleceğini kendi olanakları ile belirleyemiyorsa, ortada bir yanlışlık var demektir. Öğrenci, ilkokuldan yüksek öğretime kadar geçen zaman diliminde toplumsal geleceğe yön verici biçimde eğitilmelidir. Bugünün eğitim istenen düzeyde değildir. Sorgulama, nedenini, niçinini araştırma becerisinden yoksundur. Teorik bilgisini pratiğe çevirme becerisini verememektedir.
Atatürk döneminde bir öğretmenle bir milletvekilinin aldığı maaş aynıydı. Bu oluşum bize, öğretmene verilen değeri gösteriyor. Bugünün öğretmenine 3600 ek gösterge bile verilemiyor. Çünkü aydın öğretmen, etrafına ışık saçan kişidir. Bugünün iktidarları, toplumun kalkınmasından, toplumun aydınlanmasından yana değildir. Çünkü sorgulayan, hakkını arayan nesil istemiyorlar. Verilene razı, sesini çıkaramayan bir toplumdan yana oldukları kesindir. Ses çıkaranlara, polis gücüyle şiddet kullanmak ve susturmak yönetimlerin en kolayıdır.
Öğretmen alan bilgisiyle yeterli, ekonomisiyle güçlü olmalıdır. Öğretmen huzurlu olmalıdır. Öğretmen okumalı, araştırmalı ve topluma yön vermelidir. Öğretmen Atatürk'ün yaktığı aydınlık meşalesinin, ulusal bağımsızlığın koruyucusu ve uygulayıcısı olmalıdır.
ÖĞRETMEN MARŞI
Alnımızda bilgilerden bir çelenk,
Nura doğru can atan Türk genciyiz.
Yeryüzünde yoktur, olmaz Türk'e denk;
Korku bilmez soyumuz.
Şanlı yurdum, her bucağın şanla dolsun;
Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.
Candan açtık cehle karşı bir savaş,
Ey bu yolda ant içen genç arkadaş!
Öğren, öğret hakkı halka, gürle coş;
Durma durma koş.
Şanlı yurdum, her bucağın şanla dolsun;
Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.
Sevgili öğretmenlerim, gününüz güzel, yolunuz aydınlık olsun.
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023