Genişleme sonrası dönemde, 25 ülkede 300 milyon kişinin oy kullanma hakkı var ancak bunlardan ne kadarının sandık başına gideceği merak konusu.
Avrupa seçimleri keyifli bir konudur. İtalya'da seçimler için yürütülen kampanyada verilen mesaj bu. Avrupa genelinde seçmenlerin yüzde ellisinden azının sandık başına gideceği yolundaki tahminler ise, yetkililere farklı bir mesaj gönderiyor. Parlamento hâlâ pek sevilen bir kurum değil. Bir ay önce birliğe katılan 10 yeni üyenin ilk etkisi bu seçimde görülecek.
Bu ülkelerde sol partilere fazla itibar edilmediğinden, muhtemelen ilk kez merkez sağ eğilimi bu kadar büyük bir parlamento seçilecek. Yeni üyelerin en büyüğü olan Polonya'nın, parlamentoya, amacı ülkeyi Birlikten çıkarmak olan çok sayıda milletvekili göndereceği de iyice netleşti.
Katolik Polonya Aileleri Birliği Partisi'nden Maciej Giertcyh bu adaylardan biri.
"Birliğe bir kere girmiş olduğumuza göre bundan böyle daha fazla entegrasyonu engellemeye çalışacağız. Başka bir ifadeyle, anayasaya karşı çıkacak, bir başkanlı, bir ordulu, bir para birimli bir birlik oluşturulmasına muhalefet edeceğiz" diyen Giertchy bu unsurların Avrupa Birliği'ni, Federal Avrupa Cumhuriyeti gibi bir devlete götürdüğünü savunuyor
1 Mayıs'taki genişlemenin havai fişeklerle yapılan kutlamalarının üzerinden henüz bir ay bile geçmedi. Ancak doğu Avrupa ülkelerinde de Avrupa Parlamentosu'nun ne işe yarayacağı konusunda kafalar karışık, hatta anayasa ve bir hükümet yapısını andıran yetkiler oluşturulması önerilerine tepki var. Slovenya eski Dışişleri Bakanı Alojz Peterle ise, yine de 450 milyonluk Avrupa Birliği'nin işleyeceğini, ve Slovenya'da Avrupa'ya ortak bir ruh olarak bakıldığını söylüyor.
Peki bu seçim kampanyasında ortak bir ruh var mı? Fransız sosyalist milletvekili Pervenche Beres, bunun bir Avrupa seçimini pek andırmadığını çünkü her ülkede tartışmanın başka konulara odaklandığını söylüyor.
"İspanya'da başlıca konunun Irak olması beni çok şaşırttı" diyen milletvekiline göre Almanya'da temel tartışma konusu Türkiye, Fransa'da ise parlamentodaki nüfuzun dozu.
Ancak Avrupalı seçmenler sandık başına gitmezse kaybeden yine kendileri olabilir. Çünkü Avrupa Parlamentosu'nda görüşülen yasalar üye ülke meclislerinden geçen yeni yasaların neredeyse yarısını oluşturuyor.
Avrupa seçimleri keyifli bir konudur. İtalya'da seçimler için yürütülen kampanyada verilen mesaj bu. Avrupa genelinde seçmenlerin yüzde ellisinden azının sandık başına gideceği yolundaki tahminler ise, yetkililere farklı bir mesaj gönderiyor. Parlamento hâlâ pek sevilen bir kurum değil. Bir ay önce birliğe katılan 10 yeni üyenin ilk etkisi bu seçimde görülecek.
Bu ülkelerde sol partilere fazla itibar edilmediğinden, muhtemelen ilk kez merkez sağ eğilimi bu kadar büyük bir parlamento seçilecek. Yeni üyelerin en büyüğü olan Polonya'nın, parlamentoya, amacı ülkeyi Birlikten çıkarmak olan çok sayıda milletvekili göndereceği de iyice netleşti.
Katolik Polonya Aileleri Birliği Partisi'nden Maciej Giertcyh bu adaylardan biri.
"Birliğe bir kere girmiş olduğumuza göre bundan böyle daha fazla entegrasyonu engellemeye çalışacağız. Başka bir ifadeyle, anayasaya karşı çıkacak, bir başkanlı, bir ordulu, bir para birimli bir birlik oluşturulmasına muhalefet edeceğiz" diyen Giertchy bu unsurların Avrupa Birliği'ni, Federal Avrupa Cumhuriyeti gibi bir devlete götürdüğünü savunuyor
1 Mayıs'taki genişlemenin havai fişeklerle yapılan kutlamalarının üzerinden henüz bir ay bile geçmedi. Ancak doğu Avrupa ülkelerinde de Avrupa Parlamentosu'nun ne işe yarayacağı konusunda kafalar karışık, hatta anayasa ve bir hükümet yapısını andıran yetkiler oluşturulması önerilerine tepki var. Slovenya eski Dışişleri Bakanı Alojz Peterle ise, yine de 450 milyonluk Avrupa Birliği'nin işleyeceğini, ve Slovenya'da Avrupa'ya ortak bir ruh olarak bakıldığını söylüyor.
Peki bu seçim kampanyasında ortak bir ruh var mı? Fransız sosyalist milletvekili Pervenche Beres, bunun bir Avrupa seçimini pek andırmadığını çünkü her ülkede tartışmanın başka konulara odaklandığını söylüyor.
"İspanya'da başlıca konunun Irak olması beni çok şaşırttı" diyen milletvekiline göre Almanya'da temel tartışma konusu Türkiye, Fransa'da ise parlamentodaki nüfuzun dozu.
Ancak Avrupalı seçmenler sandık başına gitmezse kaybeden yine kendileri olabilir. Çünkü Avrupa Parlamentosu'nda görüşülen yasalar üye ülke meclislerinden geçen yeni yasaların neredeyse yarısını oluşturuyor.