"Yeter! Söz Gençlerin" sloganıyla seçim kampanyasını başlatan BTP lideri Hüseyin Baş, Atatürk ve Anayasa'ya çok özel vurgu yapan tek siyasetçi olma özelliğini sürdürüyor.
Yeni Akit gazetesi yine beni yerden yere vuracak biliyorum ama onların da benim yazdıklarımdan başka bir şeye inanmadıklarını adım gibi biliyorum.
Arkadaş bu nasıl liderlik bu yaşta!
Partinin eski genel başkanı Haydar Baş Bey de, olağanüstü inanılmaz bir Atatürkçüydü.
Türk milleti bunu bilmez belki ama ben buradan yazdığımda öğrenmiş olsun.
Siyaset akademisi ve bilim üzerine çok ciddi araştırmalarım oldu.
Bu konuda gerek dünyada ve Türkiye'de bu işlerin, yani siyasetin ve son tahlilde seçim kampanyalarının nasıl yapıldığı üzerine derin okumalarım oldu.
Dünyada ve Türkiye'de yapılan seçim kampanyalarının birbirleriyle kesişen yanlarının olduğu kadar, benzemeyen yönlerin de olduğu konular bir hayli fazla.
Ülkemizde özellikle de Atatürk sonrası yapılan siyaset ve seçim kampanyalarında, ne pahasına olursa olsun odaklanılan tek bir konu vardı. Seçimleri kazanmak.
Bu yüzden tüm siyasi partilerin şu veya bu şekilde bir ideolojiye sahip olmaları kaçınılmazdı.
Nedeni ise, ancak seçmenin kutuplaştırılarak oylarının alınabileceğine dair oluşan kanaat.
Bu durum yıllar yılı bu şekilde devam edip giderken, kazanan bazı siyasi partiler olurken, kaybeden bütün bir millet olmuştur.
Çok ilginç değil mi?
Daha yeni kurtuluş savaşı verilmiş ve bu aziz milletin evlatları, tam bağımsızlığımıza, birlik ve beraberliğimize bir halel gelmesin diye, aynı siperde savaşmışlar ve koyun koyuna şehit düşmüşlerdi.
Ulu önderimizin hayatında bu birlik ve beraberlik korunmuş, tam bağımsızlığımızdan zerre taviz verilmemiştir.
İşte o yüce insanın aramızdan ayrılmasından bugüne, siyasette en çok başvurulan argüman, kutuplaştırarak seçmeni konsolide etme çabası olmuştur.
Bunun için partilerin kimi muhafazakârmış gibi görünerek inançlı kesimleri, bir diğeri ise sözde Atatürkçü gibi görünerek Cumhuriyet bağlılarını, diğer bir kesim de milliyetçi gibi görünerek, milli duygulara sahip insanları iliklerine kadar istismar etmiştir.
Günün sonunda, Atatürk Cumhuriyeti'nin fabrika ayarları, tümüyle bozguna uğratılmıştır.
Halk olup bitenden bir sonuç çıkarabilecek altyapıya sahip olmadığından, siyasetçiler sürekli aynı delikten ısırmayı alışkanlık haline getirmiştir.
Bu anlamda; İsmet İnönü de, Menderes de, Demirel de, Ecevit de, Erbakan da, Çiller de Erdoğan da sorumludur.
Hiç biri bunları vatana ihanet olsun veya ülkemiz geri kalsın diye yapmamıştır elbette. Hep daha ileri denilerek maalesef bu yıkım gerçekleştirilmiştir.
Bu konuda, kutsal kavramlarımız ve milli duygularımız sonuna kadar seçmeni etkilemek amacıyla kullanılmış ve dolayısıyla istismar edilmiştir.
Buraya kadar, yani 2002'ye kadar olan bu ezberleri bozan bir siyasetçi çıkmıştır sahneye. Prof. Dr. Haydar Baş.
İstismar edilen ne kadar kavram varsa, hepsini korumuş ve siyasetin dışında tutmayı başarmıştır.
O yıllarda kurulan BTP'nin bir ideolojik parti olmayıp, aslında bir Türkiye partisi olduğu ve her kesimi kucaklayan bir söylem geliştirdiğine şahit olduk.
Sırf bu yüzden BTP'ye ve Haydar Baş'a denmedik söz kalmamıştı.
Örneğin, "Bunlar derin devletin adamı"
"Bunlar askerin adamı"
"Bunlar koyu Atatürkçü."
Bu söylemlerin birisi doğruydu.
BTP ve bilaistisna tüm kadroları, koyu Atatürkçüydü.
Bu iklim ve siyaset kültüründe yetişen BTP'nin bugünkü Genel Balkanı Hüseyin Baş da, sonuna kadar Atatürkçü bir çizgide ilerliyor.
"Yeter! Söz Gençlerin" adlı bir programda yaptığı açıklamalar, hakikaten de olağanüstüydü ve çok sıra dışıydı. Şu tespitler Hüseyin Baş'a ait:
"BTP dışında bütün partiler, biz ülkeye dışarıdan para getireceğiz, yok olmadı temiz para getireceğiz diyorlar. Yani ülkeyi borç alarak yönetmeye devam edeceğiz diye birbirleriyle yarışıyorlar. Oysa Osmanlı'nın çöküşü ve kurtuluş savaşının verilmesine neden olan gerçek, ekonomik borçlanma sonucu çöküşün kaçınılmaz olmasıydı. Bugün aynı hataları yapacaksak o zaman Lozan'ın ne anlamı kalır! Verdiğimiz kurtuluş savaşı ve bunca şehidimizin ne önemi kalır! Kurtuluş ancak ve ancak, kendi yerli ve milli kaynaklarımızla mümkündür. Bugün neredeyse tüm partiler, Anayasa'mızın ilk üç maddesinin kaldırılması yönünde tartışmalar yürütmektedir. Buna engel olan şey, Anayasa'mızın dördüncü maddesidir. Tam bağımsızlığımızın ve milletçe birliğimizin teminatı, Atatürk'e sahip çıkmakla mümkün olabilir…"
Konuşma bu çerçevede daha uzun devam ediyor.
Sevgili okurlarım…
Tüm hakikatler ışığında, ülkemizin hangi ellerde ve emin bir şekilde ayağa kalkabileceğine dair kararı, vereceksiniz.
Verdiğiniz kararları konjenktürel olarak almayın derim.
20 yıllık bir muhasebe yapın.
Eğer her şey çok iyi diyorsanız, sandık geliyor, patlatın AK Parti'nin oylarını tekrar tekrar!
Yok artık "Söz Gençlerindir" diyorsanız, sizi temsil edecek olan dünyanın en genç genel başkanı Hüseyin Baş'tır.
- Türkiye devleti değil, TÜRK devleti! / 16.04.2025
- İslam düşmanı Muaviye, ABD’ye ilham oldu! / 15.04.2025
- Haydar Baş’ı anmak ve anlamak / 14.04.2025
- Kıbrıs Türk’ün tapulu malıdır / 13.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 10.04.2025
- Boykotu bırak satılanlara bak! / 08.04.2025
- ‘Selçuklu ve Osmanlı’yı tarikatlar batırdı’ / 07.04.2025
- Para yok ki ‘BOYKOT’ olsun! / 06.04.2025
- “Kürt sorunu” ifadesi ‘SEVR’ in ürünüdür! / 02.04.2025