Bu atasözü ne yazık ki, hayatın her anında alın yazımız olarak hep bizimle beraber hükmünü sürdürmektedir. Bu ülkeler için de değişmez. Şahıslar, hatta tüm canlılar için de böyledir. Parçalanmaya alıştırılmış, İslam ülkelerinin tek özelliği, bir küresel yetkili kudurmuş çıkıp, ülkenin haritasının çizildiği kağıdı,
Bu da neyin nesi,
Son günlerde çok çıktı sesi
Konuşmak ne haddine,
Hem de İslam ülkesi
Derhal kesilsin nefesi,
diyerek parçalayıp atması sonucu, bir daha bir araya gelme şansı olmayacak şekilde parçalanmayı emir kabul etme alışkanlığıdır.
En son toplanan İslam ülkelerinin aldığı karara bakın. Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan eden ABD kararına tepki sonucu, Kudüs'ün bir Batı ve bir de doğu kısımlarının ortaya çıkmasıdır. NEDENİ GENE BU ATASÖZÜNÜN SONUCUDUR. Yani bölünmeye alışmış İslam ülkeleri kudurmuştan beter olduklarını Filistin'e ait Kudüs'ü ikiye bölerek, ilk yarısını vererek, ikinci yarısıyla yetinme çabalarına girişmişlerdir.
Bunu yapmaları dahi asla mümkün değildir. Hangisi ABD ve İsrail'e karşı BM'lerden bir sonuca varacak. Veya bırakın ABD'yi İsrail ile ilgili olan bir rest çekecek. Lafla peynir gemisi yürümez der atalarımız. Aslında biz sadece restler çekeriz. Buna çok alışığız. Meclis'te biri İsrail'in ülkemize sunduğu büyük hizmet madalyasının manasını anlatmak için yerinde çırpınırken, karşısındaki, koskoca bir İsrail'in temsilcisine ekonomi toplantısında one minute denmesinin büyüklüğünden bahsediyordu.
Bir önceki yazımda Sayın Cumhurbaşkanımızdan Ege adaları için talebim olmuştu. Konu elbette Lozan'daki haklarımızın tanınması idi. Elbet Yunanistan almaya alışmış, biz de hep vermeye. Yunanistan yanına dahi yanaşmadı. Vaktinde verilen tavizler sonucu gasp edilen topraklarımız lafla asla geri alınamaz. Üstelik Kıbrıs örneğinde olduğu gibi Kıbrıs'ın tamamını vermedikçe Rumlar asla bir bahane ile almazlar. Böyle verme alışkanlığında bir ülke muhakkak rekorlar tarihinde asla yerini kaybetmez.
T.C. kıyamete kadar unvanını koruyacaktır. Düşmanlarımız çatlasın. Sonuç olarak biz ve diğer verme alışkanlığındaki İslam ülkelerinin birleşebilmesi ve işgal halindeki Kudüs'ü kurtarması ancak mucize gerektiren bir iştir. Büyük dirayet ister ve de iman.
Bu da neyin nesi,
Son günlerde çok çıktı sesi
Konuşmak ne haddine,
Hem de İslam ülkesi
Derhal kesilsin nefesi,
diyerek parçalayıp atması sonucu, bir daha bir araya gelme şansı olmayacak şekilde parçalanmayı emir kabul etme alışkanlığıdır.
En son toplanan İslam ülkelerinin aldığı karara bakın. Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan eden ABD kararına tepki sonucu, Kudüs'ün bir Batı ve bir de doğu kısımlarının ortaya çıkmasıdır. NEDENİ GENE BU ATASÖZÜNÜN SONUCUDUR. Yani bölünmeye alışmış İslam ülkeleri kudurmuştan beter olduklarını Filistin'e ait Kudüs'ü ikiye bölerek, ilk yarısını vererek, ikinci yarısıyla yetinme çabalarına girişmişlerdir.
Bunu yapmaları dahi asla mümkün değildir. Hangisi ABD ve İsrail'e karşı BM'lerden bir sonuca varacak. Veya bırakın ABD'yi İsrail ile ilgili olan bir rest çekecek. Lafla peynir gemisi yürümez der atalarımız. Aslında biz sadece restler çekeriz. Buna çok alışığız. Meclis'te biri İsrail'in ülkemize sunduğu büyük hizmet madalyasının manasını anlatmak için yerinde çırpınırken, karşısındaki, koskoca bir İsrail'in temsilcisine ekonomi toplantısında one minute denmesinin büyüklüğünden bahsediyordu.
Bir önceki yazımda Sayın Cumhurbaşkanımızdan Ege adaları için talebim olmuştu. Konu elbette Lozan'daki haklarımızın tanınması idi. Elbet Yunanistan almaya alışmış, biz de hep vermeye. Yunanistan yanına dahi yanaşmadı. Vaktinde verilen tavizler sonucu gasp edilen topraklarımız lafla asla geri alınamaz. Üstelik Kıbrıs örneğinde olduğu gibi Kıbrıs'ın tamamını vermedikçe Rumlar asla bir bahane ile almazlar. Böyle verme alışkanlığında bir ülke muhakkak rekorlar tarihinde asla yerini kaybetmez.
T.C. kıyamete kadar unvanını koruyacaktır. Düşmanlarımız çatlasın. Sonuç olarak biz ve diğer verme alışkanlığındaki İslam ülkelerinin birleşebilmesi ve işgal halindeki Kudüs'ü kurtarması ancak mucize gerektiren bir iştir. Büyük dirayet ister ve de iman.
Prof. Dr. Ata Selçuk / diğer yazıları
- Yanlıştan, yanlışla kurtuluş olmaz / 12.09.2021
- Bir hayal peşinde -2- / 18.02.2021
- Bir hayal peşinde -1- / 17.02.2021
- Aşının özü / 22.12.2020
- Temelsiz demokrasi / 22.10.2020
- Demokrasi çamuru / 25.09.2020
- Tecelli / 27.03.2020
- Kaynayan kazan / 06.01.2018
- Hedef yalanı / 31.12.2017
- Vatanım sen yaşa / 27.12.2017
- Bir hayal peşinde -2- / 18.02.2021
- Bir hayal peşinde -1- / 17.02.2021
- Aşının özü / 22.12.2020
- Temelsiz demokrasi / 22.10.2020
- Demokrasi çamuru / 25.09.2020
- Tecelli / 27.03.2020
- Kaynayan kazan / 06.01.2018
- Hedef yalanı / 31.12.2017
- Vatanım sen yaşa / 27.12.2017