Dünkü yazımızda "Türkiye'nin çıkmazı" başlığı altında gerek siyasilerimizin, gerekse aydınlarımızın bütün düşünce ve çözüm arayışlarının batıya bağımlı olmaları münasebetiyle hiç bir meselenin bir türlü çözüme kavuşturulamadığını, böyle devam etmesi halinde de daha ciddi tehdit ve tehlikelerin kaçınılmaz olduğunu ifade etmeye çalıştık. Büyük İsrail Projesi, Büyük Kürdistan Projesi, Büyük Ermenistan Projesi, Dinlerarası Diyalog ve nihayet hepimizi içine alan ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi gibi organizasyonların ülkemizi ve bölgemizi hedef aldığını da hatırlatarak, terör ve PKK'nın bu çerçevede ele alınması gerektiğini ve Amerika'ya "Ya PKK, ya da Türkiye" demenin şart olduğunu da yazarak PKK'nın ancak ABD ile çözülebileceğini açıklamıştık. Şimdi bizim siyasilerimizin ve aydınlarımızın durumunu açıklayan bir tespitimizi hatırlatarak konuya geçmek istiyorum. Tespitimiz şudur: Bizim siyasilerimizin ve aydınlarımızın en büyük çıkmazı; bu milletin ve devletin milli menfaatleri adına hiçbir konuda kendilerine ve millete ait bir düşünce, bir çözüm sahibi olamamalarıdır. Siyasi tarihimizde bunun bir istisnası Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Sayın Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Şu ana kadar her hangi bir alternatifi de olmadığı için Türkiye'nin içinde bulunduğu başta terör olmak üzere, işsizliğin, yoksulluğun, bölücülüğün, geri kalmışlığın tek çaresinin Sayın Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet - Milli Devlet" tezinde olduğunu kısaca temas etmeye çalışacağız. Prof. Dr. Haydar Baş'ın en büyük farkı ve özelliği bağımsız bir harekete sahip olmasıdır. İkinci en büyük farkı ve özelliği de bütün düşünce ve tezlerinin "İnsan endeksli" olmasıdır. Bunu şöyle de açabiliriz. Sayın Baş'ın insanı tanıması ve onun başta rızkı olmak üzere bütün ihtiyaçlarını bir başkasına muhtaç olmadan karşılayabilecek bir inançtan yola çıkması... Bunu yaparken de ırk, renk, din, coğrafya ayırımı yapmadan her insanın yaşama hakkının, din ve vicdan hürriyetinin ve bütün temel hak ve özgürlüklerin ona doğuştan verildiği ve hiçbir şekilde elinden alınamayacağı gerçeğinden yola çıkması... Bu cümleden olarak kapitalizmin ve sosyalizmin asla çözüm olamayacağını çok açık ve kesin olarak ortaya koyması... Sayın Baş'ın ekonomiye getirdiği "İhtiyaçlar sınırlı, imkânlar sınırsız" tarifiyle bütün ezberleri bozuyor. Hâlbuki mevcut batılı anlayışta; ekonomi "İhtiyaçlar sınırsız imkânlar sınırlı" olarak tarif edilerek dünyanın ve insanlığın dengesini temelinden sarsıyor. Batı bu tarifte; bütün kavgaların, talanların, yağmaların, sömürgeciliğin ve hatta işgallerin ilk adımını atmış oluyor.Prof. Dr. Haydar Baş Milli Ekonomi Modeli'nde paraya getirdiği yeni ve gerçekçi bir tarifle paranın hem tüketim, hem üretim aracı olmasının yanında tasarruf ve yatırımda da büyük bir tahrik unsuru olduğunu vurgulamışlardır. Devletin senyoraj haklarını kullanarak üretimin ve emeğin karşılığı olarak kendi parasını basmasının şart olduğunu açık açık ifade etmektedirler. Piyasanın bir an evvel canlanması için tüketici sınıf olan köylüye, işçiye, memura, emekliye, tarım kesimine maaş, ücret ve proje mukabili faizsiz kredi vererek bu kesimi tüketici olarak, üretimin de en büyük tahrik unsuru olarak devreye sokması başlı başına bir devrim niteliğindedir. Bununla beraber hiç bir ayrım yapmadan bütün vatandaşlarına, vatandaşlık maaşı ve bütün ev hanımlarına ayrıca ev hanımı maaşı vermesi, hakça paylaşım kadar, terörü bertaraf edecek, yerine barışı ve huzuru getirecek bir başka devrim olsa gerek. Yüz bin liradan az geliri olandan vergi alınmaması da, halkın yüzde 80'ine ilave bir gelir olarak çok ciddi bir destektir. Ve bilhassa tarım kesimine kendi ürününün bedelini takdir yetkisini vermesi, hiç bir ücret almadan kuraklığa, sele, dona, yangına ve her türlü felaketlere karşı sigorta etmesi ve dahası alım garantisi vermesi, avans sistemini devreye sokması gibi çarelerin her biri bir milleti ve devleti dünyanın en güçlüsü ve en bağımsızı yapmaya yetecek nitelik ve kabiliyette gelişmelerdir. Sağlık hizmetinde aile hekimliğinden yola çıkarak, hastayı en kısa zamanda ve en uygun yerde ve en iyi imkânlarla tedavi imkânı sunmaktadır. Eğitimde Milli Ekonomi Modeli'nin sunduğu maddi imkânlarla her türlü okul binası, derslik, laboratuar, seminer, spor ve kültür salonları ile dünya standartlarını aşmak, üniversiteye giriş imtihanını kaldırarak okumak isteyen her gence bu imkânı sonuna kadar vermekle, yıllardan beri bir türlü halledilemeyen eğitim meselesini de kökünden halletmek? Madenlerin yabancılara bedavaya peşkeş çekilmesinin yerine, devlet - millet ortaklığı ile işletilmesi başlı başına bir kaynak olarak bu milleti kıyamete kadar bakacak bir proje olarak önümüze serilmektedir. Elbette hepsi bu kadar değil. Ancak bu kadarı, hatta bir kaçı bile nasıl bir hazine ile karşı karşıya olduğumuzu göstermeye kâfidir. Eğer sizin elinizde size ait böyle bir projeler silsilesi yoksa siz isteseniz de istemeseniz de başta batı olmak üzere herkese muhtaç olmaktan kurtulamazsınız.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010