Toplumun huzur ve refahı, fertlerin birbiriyle olan ilişkilerindeki güzelliklerle doğru orantılıdır. Meydana gelen aksaklıklar giderilmeden istenilen neticeye varılamaz. Fertlerin birbiriyle olan ilişkilerinin hukukunu yüce dinimiz İslam belli kurallara bağlamıştır. Fertler arasındaki hukukun sağlanmasında, kişilik haklarından vazgeçilmez en önemli unsur; birbirlerine olan saygıdır. Öğrencilik yıllarında bir hocamızın kullandığı ifade çok manidardır; "evlat hayatta iki şeyin telafisi olmaz, o da ölüm ve saygısızlıktır." Gerçekten de saygısızlığın hâkim olduğu toplumlarda insanlar yaşama zevklerini kaybettiği gibi kargaşa ve huzursuzluk baş gösterir. Maalesef bu halin toplumsal hayatta hemen her yerde yansımaları görülmektedir. Trafiğin akışından tutun, günlük her işimizde tertip düzen; saygıyla doğrudan alakalıdır.Saygısızlığın başlangıç noktası; başkalarını küçük görmektir. Yani; alaya almaktır. Hâlbuki Yüce Kitabımız Kur'an'da insanlarla alay etmek en ağır bir şekilde kınanmış ve yasaklanmıştır. "Diliyle çekiştirip yüzünde de alay edenin vay haline. Ki o, mal toplayıp onu sayar. Malının kendisini ebedi kılacağını sanır. Hayır; andolsun ki o, Hutame'ye atılacaktır. Hutame'nin ne olduğunu bilir misin sen. O, Allah'ın tutuşturulmuş bir ateşidir. Ki tırmanıp yüreklerin içine işler. Bu, onların üzerine kapatılmıştır. Uzatılmış sütunlar arasında" (Hümeze: 1-9).Hümeze suresinin sadece alay etmekle alakalı kısmına müfessirlerin görüşlerini aktararak açıklık getirip, alaya almanın toplumsal etkilerini tespit etmeye çalışalım;1) İbn Abbas, "Hümeze, gıybet eden; Lümeze ise, ayıplayan ve eğlenen" demiştir.2) Ebû zeyd, "Hümeze el-kol hareketleriyle; Lümeze de, dil ile yapılan alaya almalardır" demiştir.3) Ebu'l-Âliye, "Hümeze, yüz yüze iken ayıplayıp, alay eden; Lümeze ise, insanı arkasından ayıplayıp, alay edendir" der.4) Hümeze, açıkça ayıplayıp, alay eden; Lümeze, gizlice, kaş-göz işaretleriyle ayıplayandır.5) Hümeze-Lümeze, insanlara hoşlanmadıkları lakaplar takarak, öyle çağırandır. 6) Hasan el-Basrî, "Hümeze, beraberinde oturan kimseyi, göz ucuyla işaret ederek ayıplayıp alay eden; Lümeze ise, din kardeşini, gıyabında kötü şeylerle anıp, ayıplayandır" demiştir.7) Ebu'l-Levzâ'nın da şöyle dediği rivayet edilmiştir: "İbn Abbas (r.a), bu ayet ile Cenâb-ı Hakk'ın kimleri zemmettiğini sordum. O da, "Bunlar, koğuculuk yapanlar; dostların arasını açanlar ve insanlara kusur bulanlardır" diye cevap verdi" (Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu'l-Gayb, Akçağ Yayınları:23/402-403).Görüldüğü gibi bunların hepsi, manaca birbirine yakın olup, bir noktada birleşirler ki alay etmenin temelinde; insanların şeref ve haysiyetiyle oynayıp, onların kusurlarını ortaya koymak yatmaktadır. Bu tür hareketler, iki kısma ayrılır: Bu iş, ya insanın haset ve kinlenmesi (öfkelenmesi) halinde olduğu gibi, ciddiyet ile yapılır. Yahut da alay edip gülüşülür halde olduğu gibi, şakacıktan olur. Bu iki kısımdan her biri ister din, ister de dünya ile alakalı olsun temel zihniyet aynıdır. Ayıpların ortaya konulması, bazen mevcut kimseler için, bazen da mevcut olmayan - orada bulunmayanlar için olur. Her iki duruma göre de, bu iş, bazen söz ile bazen da, göz-kaş, (el-kol) işaretleriyle olur ki bütün bu tür hareketler ayetteki yasağın muhtevasına dâhildirler. (a.g.e.)Yapılan açıklamalar ışığında, yaşadığımız dünyaya bir baktığımızda yapılan işin ne kadar yaygın bir hal aldığını görürüz. Bu durumun tırmanmasında ve yaygınlaşmasında, farkında olarak ya da olamayarak yaptığımız hareketlerle katkı sağladığımızı görüyoruz. Bazen bir mimikle, bazen bir kaş göz hareketi ile bazen bir sözle; alay edenler sınıfına dâhil olunduğuna şahit oluyoruz. Dünyada yansımalarının olduğu kadar ahirette şiddetli azaba vesile olacak olan bu davranıştan, fert olarak kurtulmanın yollarına başvurmak zorundayız. "Birbirinden saygı bekleyenler, başkalarına saygı göstermeye başlamakla işe başlamalıdırlar."Alay edenlerin şiddetle kınandığı başka bir ayeti kerime ile konumuza son verelim;"Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın; olur ki, alay edilenler kendilerinden daha hayırlı bulunurlar. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar; belki onlar kendilerinden daha hayırlıdırlar. Hem birbirinizi ayıplamayın ve kötü lakaplarla atışmayın. İmandan sonra fasıklıkla adlanmak ne kötü isimdir! Kim de tövbe etmezse, iste onlar zalimlerin ta kendileridir" (Hucurât, 49/11).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Her baba evladına bakmakla mükelleftir / 26.04.2025
- Gençlerde evlenecek para mı var ki evlensinler / 25.04.2025
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Gençlerde evlenecek para mı var ki evlensinler / 25.04.2025
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025