12 yıldır Türkiye'yi yöneten AKP iktidarının en önemli özelliklerinden biri dün ak dediğine bugün kara ya da dün kara dediğine bugün ak demesi.
Dahası bunu yaparken de hiç ama hiç yüzünün kızarmaması ve her iki durumda da kendini haklı görmesi.
Bu benim kanaatim!
Sanırım bu kanaat hatırı sayılır bir kitle tarafından da paylaşılacaktır.
Bu girişten sonra gelelim iddiamızın delillendirilmesine.
Önümüzde onlarca, yüzlerce örnek var!
Güncel olması bakımından bu örneklerden sadece ikisine bu köşeden dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
İşte AKP'nin iki farklı yüzü!
Örnek 1: HSYK
Malumunuz olduğu üzere Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçimleri yenilendi. Hükümet ve Erdoğan dolayısıyla da yandaş medyanın keyfi yerinde.
Hep bir ağızdan "yargıda paralel yapı temizlendi, vesayet bitti" şeklinde sevinç çığlıkları atıyorlar.
Oysa HSYK'da vesayet dedikleri yapı bizzat kendileri tarafından kurulmamış mıydı?
Şimdi gelin 2010 anayasa referandumuna gidelim. O referandumun ana öğelerinden biri HSYK idi. Dönemin başbakanı Erdoğan bir referandum mitinginde şöyle söylüyordu:
"Artık HSYK'ya 15 yıllık hâkim ve savcılardan üye seçecekler. Bunlar şimdi bunu bile hazmedemiyor. Çünkü daha önce onların arka bahçesiydi, şimdi milletin ön bahçesi olacak."
* * *
O dönem paralel yapıyla omuz omuza veren iktidar çevreleri referandumda hayır oyu verenleri dinsiz ilan edecek kadar ileri gitmişti. Neticede sandıktan istediklerini aldılar ama çok geçmeden planlar ayaklara dolandı, ortaklarıyla birbirlerine düştüler ve Erdoğan'dan şu acı itiraf geldi, "Biz bir yanlış yaptık. HSYK'yı denetleyen bir mekanizma vardı. Adalet Bakanlığı'nın yetkisini aldık. Yanlış yaptık."
* * *
4 yıl önce milli irade eliyle yaptıkları yanlışı 13 Ekim'de yaptıkları yeni seçimle düzelttiler!
Erdoğan yeni durumu Marmara Üniversitesi'nde şu sözlerle değerlendirdi, "Türkiye genelindeki hâkim, savcılarımız yargının ve mesleklerinin onuruna sahip çıktılar ve yargıyı ele geçirmeye çalışan, vicdanlara ipotek koymaya çalışan yapıya gereken cevabı sandıkta verdiler. HSYK seçimlerinde kazanan hiç kuşkusuz milletimiz olmuştur, ülkemiz olmuştur, adalet olmuştur."
Evet... Önce "HSYK'yı milletin ön bahçesi yapacağız" vaadi sonra "yanılmışız" itirafı ve şimdi de yeni bir sistem ve kadro...
Örnek 2: Güvenlik paketi
Yıllardır açılım yapıyoruz, demokratikleşiyoruz diyerek bölücüleri azdıran iktidar şimdi de Kobani olaylarından sonra güvenlik paketi hazırladı. Makul şüphe diye bir kavram icat ettiler ve bu icatla polise geniş yetkiler veriyorlar.
Polis artık hiçbir savcılık kararı olmadan sizi, aracınızı veya evinizi arayabilir. Bunun için makul bir şüphe yeterlidir.
* * *
Oysa bu iktidar terörün en yoğun olduğu dönemlerde dahi askere operasyon için valiliklerden izin alma şartını getirmişti. Bir askeri yetkili bu duruma şu şekilde tepki gösteriyordu, "Taciz olan bölgeye operasyon izni isteniyor, verilmiyor. Bu sürekli olan bir olaydır. Genelkurmay ancak, şu olayda araçlar yakıldı şu olayda şu bölgeden taciz ateşi açılmıştı gibi açıklamalar yapıyor. Ama açıklamalara bölgeye operasyon izni istedik de verilmedi diye yazılmıyor. Her taciz ve saldırının ardından TSK operasyon talebinde mutlaka bulunuyor. Ancak izin verilmiyor. Operasyon izni valinin inisiyatifine bağlı, kimi vali veriyor kimisi vermiyor."
* * *
O dönem bu seslere kulak tıkayan ve hatta bu tür açıklamaları darbe özlemi olarak değerlendirenler şimdi kalkmış polise "şüphelendiğin kişileri hemen yaka-paça gözaltına al talimatı" veriyor.
Neymiş efendim suçla mücadele edeceklermiş!
Hey gidi Bülent Arınç, ABD ziyareti sırasında yabancı basına nasıl da övüne övüne "Sayın Öcalan demek suç olmaktan çıktı. PKK'nın kendine ait bayrağını elinde taşımak, Öcalan'ın posterini taşımak suç olmaktan çıktı" diyordu.
Bir soru ile bitirelim!
Acaba Apo posterleri ve PKK bayraklarıyla yürümelerine izin verilenler de makul şüpheli sayılabilecek mi?
EMASYA protokolü
Askere, valiliğin izni olmaksızın toplumsal olaylara müdahale yetkisi veren Emniyet Asayiş Yardımlaşma (EMASYA) Protokolü 2010 yılında yürürlükten kaldırıldı. Kobani olaylarında bir de gördük ki şehir meydanları askere teslim. Sokakları saran ateş karşısında çaresiz kalan hükümet askere sarılmak zorunda kaldı.
Demek ki neymiş;
gün gelir askere de muhtaç olunurmuş!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Bayram Çoşgun / diğer yazıları
- Sosyal medyada İslam’a alçak saldırılar / 22.02.2025
- Artık bu işin suyu çıktı! / 13.02.2025
- CHP, Erdoğan ne isterse veriyor! / 05.02.2025
- Futbol üzerine / 30.01.2025
- SMA hastası çocuklar ve aileleri / 24.01.2025
- Haklı çıkmaya devam ediyor / 16.01.2025
- Ne günlere kaldık! / 06.01.2025
- BOP ve Türkiye / 01.01.2025
- Suriye’de mezhep çatışması çıkarmak istiyorlar / 28.12.2024
- Türk milletine zafer yutturmacası! / 20.12.2024
- Artık bu işin suyu çıktı! / 13.02.2025
- CHP, Erdoğan ne isterse veriyor! / 05.02.2025
- Futbol üzerine / 30.01.2025
- SMA hastası çocuklar ve aileleri / 24.01.2025
- Haklı çıkmaya devam ediyor / 16.01.2025
- Ne günlere kaldık! / 06.01.2025
- BOP ve Türkiye / 01.01.2025
- Suriye’de mezhep çatışması çıkarmak istiyorlar / 28.12.2024
- Türk milletine zafer yutturmacası! / 20.12.2024