Akıllının kılavuzu tefekkürdür
Ey Hişam! Her şeyin bir kılavuzu vardır, akıllının kılavuzu da tefekkürdür. Tefekkürün kılavuzu ise susmaktır
06.03.2025 10:18:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Musa Kazım (a.s) en yakın talebelerinden Ebu Hişam'a öğütleri;
Ey Hişam! Her şeyin bir kılavuzu vardır, akıllının kılavuzu da tefekkürdür. Tefekkürün kılavuzu ise susmaktır. Her şeyin bir bineği vardır, akıllının bineği de alçak gönüllülüktür. Cahilliğinin nişanesi olarak da nehyedildiğin şeyi işliyor olman yeter.
Ey Hişam! Allah Teala peygamber ve elçilerini kullarına, sırf Allah'tan (geleni) iyice akletmeleri için göndermiştir. Bu doğrultuda onların Allah'a en güzel icabet edenleri, en güzel marifet edinenleridir. Allah'ın mesajını en güzel kavrayanları da akılca en güzel olanlarıdır. Akıl bakımından en kâmil olanları ise dünyada da ahirette de en üstün derecelileridir.
Ey Hişam! Allah Teala'nın, insanlar üzerinde iki hücceti (kanıtı) vardır: Zahiri hüccet ve batınî hüccet. Zahiri hüccet resuller, peygamberler ve imamlardır (Allah'ın selamı onlara olsun); batınî hüccet ise akıllarıdır.
Ey Hişam! Akıllı adam, helalin kendisini şükretmekten alıkoy madığı, haramın da sabrını taşırmadığı kimsedir.
Ey Hişam! Kim üç şeyi üç şeye musallat kılarsa, aklını yok et meye yardım etmiş gibi sayılır: Uzun arzularıyla düşünce nur unu karartan; çok konuşmasıyla, hikmetli sözlerini mahveden ve nefsanî şehvetleriyle öğüt alma nurunu söndüren kimse, aklını yok etmek için hevâ ve hevesine yardım etmiş gibi olur. Aklını yok eden kimse ise, dinini de dünyasını da ifsat eder.
Ey Hişam! Aklını, Allah'ın emrinden (dininden) alıkoyduğun ve aklını yenmesinde, hevâhevesine uyduğun halde, nasıl (hayır) amelin Al lah katında gelişebilir (veya arınabilir)?!
Ey Hişam! Yalnızlığa sabretmek, aklın güçlülüğünün belir tisidir. Kim, Allah'ı anlarsa (tanırsa), dünya ehlinden ve ona meyledenlerden uzaklaşır, Allah katında olana meyleder. Allah Teâla da, onun halvette munisi, yalnızlıkta arkadaşı, fakirlikte zenginliği ve kimi kimsesiz izzetlendireni olur.
Ey Hişam! Hak, (Halk) Allah'a itaat için konmuştur (yaratılmıştır). Kurtuluş ise, ancak itaatle sağlanır. İtaat ise ilimle, ilim de öğrenmekle, öğrenmek de ancak akıl ile sağlama alınır. Ve ilim ancak rabbani âlimde bulunur, ilim ise (âlim ise) akılla tanınır.
Ey Hişam! Âlimin (akıllının) az ameli kabul olunur, katlanarak artar. Heva heves ehli ve cahilin çok ameli ise geri çevrilir.
Ey Hişam! Akıllı kimse, hikmetle olan dünyanın azına razı olur da; dünyayla olan hikmetin azına razı olm az. Bu yüzden onların ticareti kârlıdır.
Ey Hişam! Akıllı kimseler, dünyanın fazlalıklarını terk etmişler, günahları mı terk etmeyecekler? Kaldı ki, dünyayı terk etmek erdemlilik, günahı terk etmek ise farzdır.
Ey Hişam! Akıllı kimse, dünyaya ve dünya ehline baktı ve gördü ki, bunlar ancak meşakkatle elde edilebilinir. Ahirete de baktı ve gördü ki, ona da ancak meşakkatle ulaşılabilinir. Dolayısıyla bunlardan en kalıcı olanını talep etmeye koyuldu.
Ey Hişam! Akıllı kimseler dünyada zahitlik yapıp ahirete meyletmişlerdir. Çünkü onlar, dünya ve ahiretin hem talip (arayan) hem de matlup (aranan, istenen) olduğunu anlamışlardır.
Kim, ahireti talep ederse, dünya da onu talep eder; böylece o, dünyadan (kendi payına düşen) rızkını eksiksiz alır. Kim de dünyayı talep ederse, ahiret de onu talep etmeye koyulur; böylece ölüm gelip çatıp, hem dünyasını hem de ahiretini büsbütün bozar.
Ey Hişam! Kim malsız zenginlik, kıskançlıktan kurtulmuş huzurlu bir kalp ve dinde esenlik istiyorsa; duasında Allah'tan aklını kâmil kılmasını dilemelidir. Çünkü aklı kâmil olan insan, kendine yeterli olan miktara kanaat eder, yeterli olana kanaat eden ise zengin olur; kendine yeterli olana kanaat etmeyen kimse ise, asla zenginlik yüzü görmez.
Ey Hişam! Allah Teala, (kitabında) sâlih bir topluluğun (dualarında): "Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize kendi katından rahmet bağışla, şüphe yok ki sen, fazlasıyla bağışlayansın."43 dediklerini nakletmiştir. Çünkü onlar, kalplerin eğrildiklerini ve (bir daha eski) körlüklüklerine ve sapıklıklarına döndüklerini biliyorlardı.
Akletmeyen, O'ndan korkmaz. Allah'ı akletmeyen kimsenin kalbi, göreceği ve hakikatini bu alacağı sabit bir bilgiyi de edinemez.
Zaten hiçbir kimse, sözü amelini tasdik etmedikçe ve gizlisi açığıyla mutabık olmadıkça bu makama erişmez. Çünkü Allah Teala aklın batın olup gizli olanına, ancak ondan zahir olup ifade edenini delil ve nişane kılmıştır." (Muhammed bin Yakub el-Kuleyni Usul-u Kâfi eserinden)
Ey Hişam! Her şeyin bir kılavuzu vardır, akıllının kılavuzu da tefekkürdür. Tefekkürün kılavuzu ise susmaktır. Her şeyin bir bineği vardır, akıllının bineği de alçak gönüllülüktür. Cahilliğinin nişanesi olarak da nehyedildiğin şeyi işliyor olman yeter.
Ey Hişam! Allah Teala peygamber ve elçilerini kullarına, sırf Allah'tan (geleni) iyice akletmeleri için göndermiştir. Bu doğrultuda onların Allah'a en güzel icabet edenleri, en güzel marifet edinenleridir. Allah'ın mesajını en güzel kavrayanları da akılca en güzel olanlarıdır. Akıl bakımından en kâmil olanları ise dünyada da ahirette de en üstün derecelileridir.
Ey Hişam! Allah Teala'nın, insanlar üzerinde iki hücceti (kanıtı) vardır: Zahiri hüccet ve batınî hüccet. Zahiri hüccet resuller, peygamberler ve imamlardır (Allah'ın selamı onlara olsun); batınî hüccet ise akıllarıdır.
Ey Hişam! Akıllı adam, helalin kendisini şükretmekten alıkoy madığı, haramın da sabrını taşırmadığı kimsedir.
Ey Hişam! Kim üç şeyi üç şeye musallat kılarsa, aklını yok et meye yardım etmiş gibi sayılır: Uzun arzularıyla düşünce nur unu karartan; çok konuşmasıyla, hikmetli sözlerini mahveden ve nefsanî şehvetleriyle öğüt alma nurunu söndüren kimse, aklını yok etmek için hevâ ve hevesine yardım etmiş gibi olur. Aklını yok eden kimse ise, dinini de dünyasını da ifsat eder.
Ey Hişam! Aklını, Allah'ın emrinden (dininden) alıkoyduğun ve aklını yenmesinde, hevâhevesine uyduğun halde, nasıl (hayır) amelin Al lah katında gelişebilir (veya arınabilir)?!
Ey Hişam! Yalnızlığa sabretmek, aklın güçlülüğünün belir tisidir. Kim, Allah'ı anlarsa (tanırsa), dünya ehlinden ve ona meyledenlerden uzaklaşır, Allah katında olana meyleder. Allah Teâla da, onun halvette munisi, yalnızlıkta arkadaşı, fakirlikte zenginliği ve kimi kimsesiz izzetlendireni olur.
Ey Hişam! Hak, (Halk) Allah'a itaat için konmuştur (yaratılmıştır). Kurtuluş ise, ancak itaatle sağlanır. İtaat ise ilimle, ilim de öğrenmekle, öğrenmek de ancak akıl ile sağlama alınır. Ve ilim ancak rabbani âlimde bulunur, ilim ise (âlim ise) akılla tanınır.
Ey Hişam! Âlimin (akıllının) az ameli kabul olunur, katlanarak artar. Heva heves ehli ve cahilin çok ameli ise geri çevrilir.
Ey Hişam! Akıllı kimse, hikmetle olan dünyanın azına razı olur da; dünyayla olan hikmetin azına razı olm az. Bu yüzden onların ticareti kârlıdır.
Ey Hişam! Akıllı kimseler, dünyanın fazlalıklarını terk etmişler, günahları mı terk etmeyecekler? Kaldı ki, dünyayı terk etmek erdemlilik, günahı terk etmek ise farzdır.
Ey Hişam! Akıllı kimse, dünyaya ve dünya ehline baktı ve gördü ki, bunlar ancak meşakkatle elde edilebilinir. Ahirete de baktı ve gördü ki, ona da ancak meşakkatle ulaşılabilinir. Dolayısıyla bunlardan en kalıcı olanını talep etmeye koyuldu.
Ey Hişam! Akıllı kimseler dünyada zahitlik yapıp ahirete meyletmişlerdir. Çünkü onlar, dünya ve ahiretin hem talip (arayan) hem de matlup (aranan, istenen) olduğunu anlamışlardır.
Kim, ahireti talep ederse, dünya da onu talep eder; böylece o, dünyadan (kendi payına düşen) rızkını eksiksiz alır. Kim de dünyayı talep ederse, ahiret de onu talep etmeye koyulur; böylece ölüm gelip çatıp, hem dünyasını hem de ahiretini büsbütün bozar.
Ey Hişam! Kim malsız zenginlik, kıskançlıktan kurtulmuş huzurlu bir kalp ve dinde esenlik istiyorsa; duasında Allah'tan aklını kâmil kılmasını dilemelidir. Çünkü aklı kâmil olan insan, kendine yeterli olan miktara kanaat eder, yeterli olana kanaat eden ise zengin olur; kendine yeterli olana kanaat etmeyen kimse ise, asla zenginlik yüzü görmez.
Ey Hişam! Allah Teala, (kitabında) sâlih bir topluluğun (dualarında): "Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize kendi katından rahmet bağışla, şüphe yok ki sen, fazlasıyla bağışlayansın."43 dediklerini nakletmiştir. Çünkü onlar, kalplerin eğrildiklerini ve (bir daha eski) körlüklüklerine ve sapıklıklarına döndüklerini biliyorlardı.
Akletmeyen, O'ndan korkmaz. Allah'ı akletmeyen kimsenin kalbi, göreceği ve hakikatini bu alacağı sabit bir bilgiyi de edinemez.
Zaten hiçbir kimse, sözü amelini tasdik etmedikçe ve gizlisi açığıyla mutabık olmadıkça bu makama erişmez. Çünkü Allah Teala aklın batın olup gizli olanına, ancak ondan zahir olup ifade edenini delil ve nişane kılmıştır." (Muhammed bin Yakub el-Kuleyni Usul-u Kâfi eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.