Akil İnsanlar Heyeti oluşturuldu ve Başbakan’la ilk toplantılarını Perşembe günü yaptılar. Öncelikle şu “akil” kelimesinden başlamak istiyorum. Bence bu heyetin adı Akil İnsanlar değil, “Nakil İnsanlar” olmalıydı. Neden mi?
Akil demek akleden, düşünen, bir şeyler üreten anlamındadır. Burada ise böyle bir durum yok. APO’dan, ABD’den, AB’den, perde arkasında İsrail’den geleni millete aktarmak, hazmettirmek var. Buna da nakil denir.
Heyet için belirlenen isimlere baktığımızda vitrin için planlanan birkaç sanatçı hariç çoğu AKP’ye ve batı tarafından onlara verilen misyona yakın olan, Erdoğan’ı rahatsız etmeyecek isimler. Çoğu Türk kimliğine karşı mücadele veren isimler…
Gazetecilerin 5’i Taraf gazetesinden, 4’ü Yeni Şafak, 4’ü Star, 4’ü Bugün, 1’i Radikal ve 1’i de Akit’ten… Yani AKP’nin sözcülüğünü yapan basın kuruluşlarından…
Akademisyenler de özel olarak seçilmiş.
İçlerinde, türbanıyla kilisede ayin yapan, Türk kimliğini sadece ırkçılık kalıbına sığdırarak “Türkçülük bitti, yaşasın Türkiyelilik” deme gafletinde bulunan, son olarak da “Türk bayrağının ismi değişsin” diyen Yeni Şafak yazarı Hilal Kaplan var.
“Kürtlerin devleti olmalı” diyerek, Türkiye’nin etnik parselasyonuna katkı(!) sağlayan Taraf gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Oral Çalışlar var.
“Bebek katili ile masaya oturulmasından mutlu oldum” diyen Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu var. Teröristlere, “sakın silah bırakmayın” diyen Zaman Gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan var. “Şehit mi, ne şehidi, bir şehittir tutturmuş gidiyorsunuz, PKK’lı da bu vatanın evladı” diyen Doğu Ergil var.
“Dağdaki Kürtle birlikte yaşamak isterim” diyen, 2005 yılında Erivan’da Ermeni Soykırım kurbanları anıtında gözyaşı döken, İstanbul’da tertip edilen “Türkler Ermenileri katletmiştir” sonucu çıkan Ermeni konferansının mimarlarından Murat Belge var.
Sözde Ermeni soykırımı iddialarının ateşli savunucularından, 1915’te yaşananları, Ermenilere karşı “kırım” olarak nitelendiren, Türkiye’nin soykırım iddialarına karşı savunduğu tezi, “gülünç denilebilecek kadar saçma” diyen, Türk yerine Türkiyelilik kavramının kullanılması gerektiğini savunan, Türkiye’yi azınlıklar mozaiği gibi göstermeye çalışan “Azınlık Raporu”nu hazırlayanlardan olan Baskın Oran var.
Aralarında Soros’un parasıyla Türkiye’de psikolojik operasyon yapan, liseler için uydurma tarih kitapları yazdırarak Türk çocuğuna milliyetsizlik bilinci vermeye çalışanlar da var… Var oğlu var.
Bunlar “Nakil İnsanlar” ama naklettiklerini hazmetmede asla sorun yaşamayacak kişiler.
Bu arada, böyle bir heyetin 1919’lu yıllarda da İngilizler tarafından oluşturulduğunu öğrendik. Heyetin ismi “Heyet-i Nasiha”… İngilizler Damat Ferit hükümetine kurdurtuyor. Heyet, aynı mantıkla 7’şer kişiden oluşuyor ve 7 bölgede görevlendiriliyor. Vazifeleri, barışın ancak koşulsuz teslim ve düşmanı kızdırmamakla sağlanabileceğini anlatmak.
Yani ihaneti millete hazmettirmek, yenilgiyi baştan kabul ettirmek, muhtemel bir direnişin önünü kesmek.
Bugün de mantık aynı mantık… Süreç aynen 1919’lu yılların devamı niteliğinde…
Planlayanlar, dünün mirasçıları, tezgah aynı tezgah, figüranların yani Nakil İnsanların özellikleri de benzer…
Ama aziz milletimiz 1919’da olduğu gibi, bu kirli tezgahları da elinin tersiyle itecektir.
Akil demek akleden, düşünen, bir şeyler üreten anlamındadır. Burada ise böyle bir durum yok. APO’dan, ABD’den, AB’den, perde arkasında İsrail’den geleni millete aktarmak, hazmettirmek var. Buna da nakil denir.
Heyet için belirlenen isimlere baktığımızda vitrin için planlanan birkaç sanatçı hariç çoğu AKP’ye ve batı tarafından onlara verilen misyona yakın olan, Erdoğan’ı rahatsız etmeyecek isimler. Çoğu Türk kimliğine karşı mücadele veren isimler…
Gazetecilerin 5’i Taraf gazetesinden, 4’ü Yeni Şafak, 4’ü Star, 4’ü Bugün, 1’i Radikal ve 1’i de Akit’ten… Yani AKP’nin sözcülüğünü yapan basın kuruluşlarından…
Akademisyenler de özel olarak seçilmiş.
İçlerinde, türbanıyla kilisede ayin yapan, Türk kimliğini sadece ırkçılık kalıbına sığdırarak “Türkçülük bitti, yaşasın Türkiyelilik” deme gafletinde bulunan, son olarak da “Türk bayrağının ismi değişsin” diyen Yeni Şafak yazarı Hilal Kaplan var.
“Kürtlerin devleti olmalı” diyerek, Türkiye’nin etnik parselasyonuna katkı(!) sağlayan Taraf gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Oral Çalışlar var.
“Bebek katili ile masaya oturulmasından mutlu oldum” diyen Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu var. Teröristlere, “sakın silah bırakmayın” diyen Zaman Gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan var. “Şehit mi, ne şehidi, bir şehittir tutturmuş gidiyorsunuz, PKK’lı da bu vatanın evladı” diyen Doğu Ergil var.
“Dağdaki Kürtle birlikte yaşamak isterim” diyen, 2005 yılında Erivan’da Ermeni Soykırım kurbanları anıtında gözyaşı döken, İstanbul’da tertip edilen “Türkler Ermenileri katletmiştir” sonucu çıkan Ermeni konferansının mimarlarından Murat Belge var.
Sözde Ermeni soykırımı iddialarının ateşli savunucularından, 1915’te yaşananları, Ermenilere karşı “kırım” olarak nitelendiren, Türkiye’nin soykırım iddialarına karşı savunduğu tezi, “gülünç denilebilecek kadar saçma” diyen, Türk yerine Türkiyelilik kavramının kullanılması gerektiğini savunan, Türkiye’yi azınlıklar mozaiği gibi göstermeye çalışan “Azınlık Raporu”nu hazırlayanlardan olan Baskın Oran var.
Aralarında Soros’un parasıyla Türkiye’de psikolojik operasyon yapan, liseler için uydurma tarih kitapları yazdırarak Türk çocuğuna milliyetsizlik bilinci vermeye çalışanlar da var… Var oğlu var.
Bunlar “Nakil İnsanlar” ama naklettiklerini hazmetmede asla sorun yaşamayacak kişiler.
Bu arada, böyle bir heyetin 1919’lu yıllarda da İngilizler tarafından oluşturulduğunu öğrendik. Heyetin ismi “Heyet-i Nasiha”… İngilizler Damat Ferit hükümetine kurdurtuyor. Heyet, aynı mantıkla 7’şer kişiden oluşuyor ve 7 bölgede görevlendiriliyor. Vazifeleri, barışın ancak koşulsuz teslim ve düşmanı kızdırmamakla sağlanabileceğini anlatmak.
Yani ihaneti millete hazmettirmek, yenilgiyi baştan kabul ettirmek, muhtemel bir direnişin önünü kesmek.
Bugün de mantık aynı mantık… Süreç aynen 1919’lu yılların devamı niteliğinde…
Planlayanlar, dünün mirasçıları, tezgah aynı tezgah, figüranların yani Nakil İnsanların özellikleri de benzer…
Ama aziz milletimiz 1919’da olduğu gibi, bu kirli tezgahları da elinin tersiyle itecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025