KKTC kurucu Cumhurbaşkanı Rahmetli Rauf Denktaş’ın defin törenlerini izliyorum. Televizyonda boy gösteren yazarlar, liderler, aman efendim aman Rauf Denktaş’ı övmeden yere göye sığdıramıyorlar. Bir yandan Cenaze törenine katılanlara, konuşanlara, demeç verenlere bakıyorum; bir yandan da hafızamı yokluyorum. Birçoğunun belki de kalbinde olanı değil de siyaseten böyle davrandıklarını seziyor insan…
Çünkü bunların birçoğu sağlığında merhum Rauf Denktaş’ın yanında yer almadılar ve Onu batılı güçlerin Kıbrıs planlarının karşısında bir engel olarak görmekteydiler. Hatta Onu, Kıbrıs sorununda çözümsüzlükle bile suçladılar…
Bu görüşümüzün teyidi için öyle çok zamana da ihtiyaç olduğunu zannetmiyorum. Belki de Merhum Denktaş’ın toprağı dahi kurumadan, Kıbrıs için saklanan baltalar hemen gömülü olduğu yerden çıkacak, milletin sinesine saplanması için harekete geçilecektir. Çünkü Batılı sözde müttefiklerin Kıbrıs konusunda fikirlerini bilmeyen yoktur. Onlar Kıbrıs’ı hiçbir zaman Türk yurdu olarak görmediler ve yine öyle görmeye devam edeceklerdir.
Merhum Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş sadece Kıbrıs’ın değil Anavatan Türkiye’nin de çıkarlarını korumak için çok gayret ortaya koymuştur. Gerektiğinde uyarılarını yapmaktan da asla geri durmadı.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu yaptığı bir basın açıklamasında bu gerçeğe yer vermiştir: “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın vefatı, Kıbrıs konusunu tekrar kamuoyu gündemine taşımıştır” diyen Prof. Dr. Eyercioğlu şöyle konuştu: “Kıbrıs konusunda, yaşayan bir tarih olan, sorunun tüm süreçlerini bizzat yaşamış, dirayetli politikalarıyla, Kıbrıs Türkü’nün haklarını her platformda savunan rahmetli Denktaş’ın en büyük korkusu, bizzat kendi deyimi ile:“Kıbrıs’ın Girit olması” tehlikesidir. Rahmetli Denktaş, ABD ve AB’nin baskılarıyla, Kıbrıs Sorunu’nu Rumların istekleri doğrultusunda çözme gafletine düşen devlet idarecilerimize: “Kıbrıs, Türkiye’nin hukuki ve fiili anlamda en haklı olduğu davasıdır. Bu davayı savunmayan Türkiye hiçbir şeyi savunamaz” diyerek yol göstermeye çalışmıştır.”
Sağlığında hakkında farklı konuşup ölümünde farklı konuşanların maskesi pek yakında düşünce, akla kara belli olacaktır. Her şeye rağmen biz bu görüntünün samimi olduğuna ve bundan sonra gerek ana vatan Türkiye’nin, gerekse de yavru vatan Kıbrıs’ın idarecilerinin, ulusal çıkarlarımız hakkında daha hassas davranacaklarına inanmak istiyoruz. Aksi takdirde hem Türkiye’yi hem Kıbrıs halkını gelecekte çok da güzel günlerin beklemediğini söylemek hayalcilik olmaz.
Çünkü bunların birçoğu sağlığında merhum Rauf Denktaş’ın yanında yer almadılar ve Onu batılı güçlerin Kıbrıs planlarının karşısında bir engel olarak görmekteydiler. Hatta Onu, Kıbrıs sorununda çözümsüzlükle bile suçladılar…
Bu görüşümüzün teyidi için öyle çok zamana da ihtiyaç olduğunu zannetmiyorum. Belki de Merhum Denktaş’ın toprağı dahi kurumadan, Kıbrıs için saklanan baltalar hemen gömülü olduğu yerden çıkacak, milletin sinesine saplanması için harekete geçilecektir. Çünkü Batılı sözde müttefiklerin Kıbrıs konusunda fikirlerini bilmeyen yoktur. Onlar Kıbrıs’ı hiçbir zaman Türk yurdu olarak görmediler ve yine öyle görmeye devam edeceklerdir.
Merhum Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş sadece Kıbrıs’ın değil Anavatan Türkiye’nin de çıkarlarını korumak için çok gayret ortaya koymuştur. Gerektiğinde uyarılarını yapmaktan da asla geri durmadı.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu yaptığı bir basın açıklamasında bu gerçeğe yer vermiştir: “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın vefatı, Kıbrıs konusunu tekrar kamuoyu gündemine taşımıştır” diyen Prof. Dr. Eyercioğlu şöyle konuştu: “Kıbrıs konusunda, yaşayan bir tarih olan, sorunun tüm süreçlerini bizzat yaşamış, dirayetli politikalarıyla, Kıbrıs Türkü’nün haklarını her platformda savunan rahmetli Denktaş’ın en büyük korkusu, bizzat kendi deyimi ile:“Kıbrıs’ın Girit olması” tehlikesidir. Rahmetli Denktaş, ABD ve AB’nin baskılarıyla, Kıbrıs Sorunu’nu Rumların istekleri doğrultusunda çözme gafletine düşen devlet idarecilerimize: “Kıbrıs, Türkiye’nin hukuki ve fiili anlamda en haklı olduğu davasıdır. Bu davayı savunmayan Türkiye hiçbir şeyi savunamaz” diyerek yol göstermeye çalışmıştır.”
Sağlığında hakkında farklı konuşup ölümünde farklı konuşanların maskesi pek yakında düşünce, akla kara belli olacaktır. Her şeye rağmen biz bu görüntünün samimi olduğuna ve bundan sonra gerek ana vatan Türkiye’nin, gerekse de yavru vatan Kıbrıs’ın idarecilerinin, ulusal çıkarlarımız hakkında daha hassas davranacaklarına inanmak istiyoruz. Aksi takdirde hem Türkiye’yi hem Kıbrıs halkını gelecekte çok da güzel günlerin beklemediğini söylemek hayalcilik olmaz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025
- Kadir Gecesi’ni nasıl değerlendirmeliyiz? / 26.03.2025
- Kadir Gecesi önemli bir fırsattır / 25.03.2025
- Zekât vermeyenleri bekleyen tehlikeler / 24.03.2025
- Zekat verenler kurtuluşa ermiştir / 23.03.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025
- Kadir Gecesi’ni nasıl değerlendirmeliyiz? / 26.03.2025
- Kadir Gecesi önemli bir fırsattır / 25.03.2025
- Zekât vermeyenleri bekleyen tehlikeler / 24.03.2025
- Zekat verenler kurtuluşa ermiştir / 23.03.2025