Önceki gün gazetemizde yayınlanan "NATO'da çatlak" haberi oldukça önemli ve stratejik analizdi. Belki gündemin suni tozu dumanı içerisinde dikkatlerinizden kaçmış olabilir düşüncesiyle bu analizdeki bazı önemli noktaların altını çizmek istiyorum.
Önümüzdeki ay başı, 8-9 Temmuz'da Varşova'da NATO Zirvesi var ve bu zirvenin ağırlıklı gündemi Rusya olacak. Gündem Rusya ama "Rusya'ya şöyle yaptırım uygulayalım", "şöyle köşeye sıkıştıralım", "şöyle darbe vuralım" şeklinde değil elbette? Tam tersi?
Rusya'nın, 2005 yılında Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli tanışmasından sonraki vizyonu çok değişti. IMF'ye ve Batılı kurumlara bağımlı Rusya, bu küresel iradeleri elinin tersiyle iten, geriye dön marş marş diyen, kendi milli ekonomisini geliştiren, kendi kaynaklarına kendisi hükmeden tam bağımsız bir Rusya haline döndü.
İç politikada vatandaşlarına maaş bağlayan, doğum parası veren, geçinebileceği bir asgari ücreti layık gören, hatta üretim yapma karşılığında bedava arazi dağıtan bir Rusya'ya dönüştü. Dış politikada ise barış yanlı olan, beraber olduğu ülkelerin çıkarlarını da koruyan, zor zamanlarında yanında olan, sömürgeci bir mantıktan tamamen uzak, her türlü stratejide ABD'ye gol üstüne gol atan, karşılıklı menfaatlere dayalı birliktelikler oluşturan, üreten güçlü ülkeleri yanına alan, Batılı ülkeleri de kendine ısındıran, her noktada güçlü ve zirveye oturan bir Rusya karşımıza çıktı.
Rusya bütün bu atılımları, yenilikleri; 2005 yılında tanıştığı, 2006 yılında kalkınma planına alarak uygulamaya başladığı, 2013 yılından sonra da kanunlaştırarak tümüyle uyguladığı Milli Ekonomi Modeli'ne borçlu?
Bu gerçeği de asla gizlemedi; modelin Sahibi Prof. Dr. Baş'ı 27 Şubat 2013 tarihinde Duma'sına çağırıp 4,5 saat modelini anlatma fırsatı vererek tüm dünyaya bunu ilan etti.
"Ben Milli Ekonomi Modeli'ni uygulayarak yeniden süper güç oldum" dedi.
Ondan sonraki süreçte BRICS ülkelerinin şaha kalktığını, Avrasya Birliği'nin kurulduğunu, etkin olduğunu, bu birlikteliklerin dünyanın her yerinde ABD'nin emperyal politikalarına dur dediğini görüyoruz.
İşte Rusya'nın bu yeni vizyonu, bugüne kadar değişik ortamlarda ABD'nin müttefiki olan Batılı ülkelerin duruşunda da önemli değişikliklere neden oldu.
Son bir hafta içinde BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, İtalya Başbakanı Matteo Renzi ve Fransa eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy gibi önemli isimlerin Rusya'da Putin'le bir araya gelmesi, bu noktada dikkat çekici?
Rusya'ya yaptırımların son bulmasını isteyen, NATO'nun Rusya'ya karşı attığı adımların yanlışlığını ortaya koyan AB'li liderlerin sayısında ciddi bir artış var.
Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier: NATO'nun Doğu Avrupa'daki tatbikatlarını eleştirdi ve ittifakı "savaş çığırtkanlığı" yapmakla suçladı.
Almanya'nın eski Başbakanı Gerhard Schröder: Ülkesinin Doğu Almanya'da Rusya sınırına asker gönderme kararını eleştirdi, böyle bir hareketin Rusya ile yeni bir silahlanma yarışını tetikleyeceğini söyledi. Rusya'nın NATO ülkelerini işgal edebileceği düşüncesini 'saçma' olarak niteledi ve NATO'nun Baltık ülkelerinde 4 bin asker konuşlandırma planında Almanya'nın yer almaması gerektiğini ifade etti. Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier'ın yaptırımların kaldırılması yönünde attığı adımları övdü. "Almanya Rusya ile jeopolitik ve ekonomik ilişkilerde elde ettiği ayrıcalıkları kaybetmemeli" dedi. Rusya'ya uygulanan yaptırımların etkili olmadığının da görüldüğünü kaydetti.
Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurtz: Avrupa Birliği'nin Rusya yaptırımlarını kademeli olarak kaldırmasını istedi. Misalleri artırabiliriz ama bu kadarı kafidir.
AB ülkelerinin ve de özellikle AB'nin lokomotifi olan Almanya'nın Rusya'ya yakınlaşması ABD'nin korkulu rüyası, kabusu? Bunu ben demiyorum Amerikan yönetimi için çalışan "özel" istihbarat ajansı Stratfor'un başkanı George Friedman bu gerçeği ifade ediyor.
Friedman, Amerikan yönetiminin yıllardır temel stratejik hedefinin "Rusya ile Almanya arasında bir ittifak yaratılmasını engellemek" olduğunu ve yıllardır uygulanan bu planın Ukrayna zemininde "savaşa" dönüştüğünü açıkladı.
Friedman, bu ittifak olasılığının ABD için "Geçmiş yüzyılın ve gelecek on yılların kabusu olduğunu" ve bunu engellemek için ABD'nin her türlü savaşa hazır olduğunu söyledi.
"Bunu engellemek için ABD'nin hem Rusya'yı hem de Almanya'yı zayıflatarak bloke edecek bir strateji izlemesi şart" diyen Friedman, Almanların "sorun" olduğunu, ne yapacaklarına karar vermediklerini, bunun ABD için endişe kaynağı olduğunu vurguladı.
Kabul etsek de etmesek de birileri sürekli çatışmalar, savaşlar ve işgaller üzerinden nemalanmak istese de, doğulu batılı fark etmez insanların ve ülkelerin ekserisi barış ortamını tercih etmektedir.
Batılı ülkeler nezdinde dahi Rusya'yı cazip hale getiren, Fransız siyasetçi Le Pen'in de ifade ettiği gibi, "uyguladığı vatansever modeldir" yani Milli Ekonomi Modeli'dir.
Sayın Baş, "Artık MEM çağı başlamıştır" derken, bu realiteyi ifade etmektedir.
Barışın tek adresi Milli Ekonomi Modeli'dir ve bunu dünya artık pratik olarak görmektedir.
Önümüzdeki ay başı, 8-9 Temmuz'da Varşova'da NATO Zirvesi var ve bu zirvenin ağırlıklı gündemi Rusya olacak. Gündem Rusya ama "Rusya'ya şöyle yaptırım uygulayalım", "şöyle köşeye sıkıştıralım", "şöyle darbe vuralım" şeklinde değil elbette? Tam tersi?
Rusya'nın, 2005 yılında Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli tanışmasından sonraki vizyonu çok değişti. IMF'ye ve Batılı kurumlara bağımlı Rusya, bu küresel iradeleri elinin tersiyle iten, geriye dön marş marş diyen, kendi milli ekonomisini geliştiren, kendi kaynaklarına kendisi hükmeden tam bağımsız bir Rusya haline döndü.
İç politikada vatandaşlarına maaş bağlayan, doğum parası veren, geçinebileceği bir asgari ücreti layık gören, hatta üretim yapma karşılığında bedava arazi dağıtan bir Rusya'ya dönüştü. Dış politikada ise barış yanlı olan, beraber olduğu ülkelerin çıkarlarını da koruyan, zor zamanlarında yanında olan, sömürgeci bir mantıktan tamamen uzak, her türlü stratejide ABD'ye gol üstüne gol atan, karşılıklı menfaatlere dayalı birliktelikler oluşturan, üreten güçlü ülkeleri yanına alan, Batılı ülkeleri de kendine ısındıran, her noktada güçlü ve zirveye oturan bir Rusya karşımıza çıktı.
Rusya bütün bu atılımları, yenilikleri; 2005 yılında tanıştığı, 2006 yılında kalkınma planına alarak uygulamaya başladığı, 2013 yılından sonra da kanunlaştırarak tümüyle uyguladığı Milli Ekonomi Modeli'ne borçlu?
Bu gerçeği de asla gizlemedi; modelin Sahibi Prof. Dr. Baş'ı 27 Şubat 2013 tarihinde Duma'sına çağırıp 4,5 saat modelini anlatma fırsatı vererek tüm dünyaya bunu ilan etti.
"Ben Milli Ekonomi Modeli'ni uygulayarak yeniden süper güç oldum" dedi.
Ondan sonraki süreçte BRICS ülkelerinin şaha kalktığını, Avrasya Birliği'nin kurulduğunu, etkin olduğunu, bu birlikteliklerin dünyanın her yerinde ABD'nin emperyal politikalarına dur dediğini görüyoruz.
İşte Rusya'nın bu yeni vizyonu, bugüne kadar değişik ortamlarda ABD'nin müttefiki olan Batılı ülkelerin duruşunda da önemli değişikliklere neden oldu.
Son bir hafta içinde BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, İtalya Başbakanı Matteo Renzi ve Fransa eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy gibi önemli isimlerin Rusya'da Putin'le bir araya gelmesi, bu noktada dikkat çekici?
Rusya'ya yaptırımların son bulmasını isteyen, NATO'nun Rusya'ya karşı attığı adımların yanlışlığını ortaya koyan AB'li liderlerin sayısında ciddi bir artış var.
Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier: NATO'nun Doğu Avrupa'daki tatbikatlarını eleştirdi ve ittifakı "savaş çığırtkanlığı" yapmakla suçladı.
Almanya'nın eski Başbakanı Gerhard Schröder: Ülkesinin Doğu Almanya'da Rusya sınırına asker gönderme kararını eleştirdi, böyle bir hareketin Rusya ile yeni bir silahlanma yarışını tetikleyeceğini söyledi. Rusya'nın NATO ülkelerini işgal edebileceği düşüncesini 'saçma' olarak niteledi ve NATO'nun Baltık ülkelerinde 4 bin asker konuşlandırma planında Almanya'nın yer almaması gerektiğini ifade etti. Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier'ın yaptırımların kaldırılması yönünde attığı adımları övdü. "Almanya Rusya ile jeopolitik ve ekonomik ilişkilerde elde ettiği ayrıcalıkları kaybetmemeli" dedi. Rusya'ya uygulanan yaptırımların etkili olmadığının da görüldüğünü kaydetti.
Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurtz: Avrupa Birliği'nin Rusya yaptırımlarını kademeli olarak kaldırmasını istedi. Misalleri artırabiliriz ama bu kadarı kafidir.
AB ülkelerinin ve de özellikle AB'nin lokomotifi olan Almanya'nın Rusya'ya yakınlaşması ABD'nin korkulu rüyası, kabusu? Bunu ben demiyorum Amerikan yönetimi için çalışan "özel" istihbarat ajansı Stratfor'un başkanı George Friedman bu gerçeği ifade ediyor.
Friedman, Amerikan yönetiminin yıllardır temel stratejik hedefinin "Rusya ile Almanya arasında bir ittifak yaratılmasını engellemek" olduğunu ve yıllardır uygulanan bu planın Ukrayna zemininde "savaşa" dönüştüğünü açıkladı.
Friedman, bu ittifak olasılığının ABD için "Geçmiş yüzyılın ve gelecek on yılların kabusu olduğunu" ve bunu engellemek için ABD'nin her türlü savaşa hazır olduğunu söyledi.
"Bunu engellemek için ABD'nin hem Rusya'yı hem de Almanya'yı zayıflatarak bloke edecek bir strateji izlemesi şart" diyen Friedman, Almanların "sorun" olduğunu, ne yapacaklarına karar vermediklerini, bunun ABD için endişe kaynağı olduğunu vurguladı.
Kabul etsek de etmesek de birileri sürekli çatışmalar, savaşlar ve işgaller üzerinden nemalanmak istese de, doğulu batılı fark etmez insanların ve ülkelerin ekserisi barış ortamını tercih etmektedir.
Batılı ülkeler nezdinde dahi Rusya'yı cazip hale getiren, Fransız siyasetçi Le Pen'in de ifade ettiği gibi, "uyguladığı vatansever modeldir" yani Milli Ekonomi Modeli'dir.
Sayın Baş, "Artık MEM çağı başlamıştır" derken, bu realiteyi ifade etmektedir.
Barışın tek adresi Milli Ekonomi Modeli'dir ve bunu dünya artık pratik olarak görmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025