Suriye konusunda batı basınında sürekli olarak Türkiye’yi suçlu pozisyona düşürecek iddialar yayınlanıyor. Ve maalesef Türk yetkililerden bu iddialara herhangi bir yalanlama gelmiyor, gelişen olaylar da bu iddialarla paralellik arz ediyor.
Son iddia da İngiltere’nin önemli basın kuruluşlarından İndependent gazetesinden geldi.
Gazete, Suriye’deki iç savaşta isyancıların kullanılması için uçak savar ve anti tank füzelerinin de dahil olduğu silah stoklarının Türkiye’de tutulduğunu ancak silahların dağıtımının, farklı gruplar arasındaki çekişmeler, kavgalar ve birlik yoksunluğu nedeniyle durdurulduğunu iddia etti.
Haberde ayrıca, silah ve iletişim ekipmanı tedarik işlerini yürüten bir Türk’ün, “Operasyonel planları ve bu planların uygulanmasında neler gerektiğinin bilgisi yerine alışveriş listeleri alıyoruz. Eğer bir tabura veriyorsanız diğerleri sinirlenip ve neden dışlandıklarını soruyorlar” iddiasına yer verildi.
Eğer bu iddialar doğruysa ya da siyasilerimiz bu iddiaları yalanlamazsa meşru Suriye yönetimine karşı silahlanan terör gruplarını desteklediğimiz açıkça ispatlanmış olacak.
Siyasilerimiz ABD ve AB ülkelerinin talepleri doğrultusunda hareket ederek bunun yarın kendilerini hukuki suçlamalara karşı koruyacağını zannediyorlar.
Dünyada yaşanan birçok gelişme net olarak göstermiştir ki, ABD’ye güvenerek adım attığı halde darbe yiyen ve hatta bizzat ABD tarafından cezalandırılan birçok ülke lideri olmuştur.
Saddam bunlardan bir tanesidir; Mısır’ın devrik devlet başkanı Hüsnü Mübarek, Tunus’un devrik devlet başkanı Zeynelabidin bin Ali gibi isimler de bu konuda örneklerdir.
ABD’nin müttefiki olmak onları kurtarmamış, bilakis asıl darbeyi de çok güvendikleri ABD’den yemişlerdir. Bugün aynı hatayı bizim taşeron siyasilerimiz yapıyor.
ABD, AB ülkeleri, İsrail gibi ülkeler BOP’un sahipleri olmalarına rağmen, Suriye’de yürütülen bölme ve parçalama operasyonunda perde arkasında kalmayı tercih ediyor, BM’ye rağmen Suriye’de herhangi bir hukuk dışı adımı açıkça atmamaya çalışıyorlar.
Libya’da işgali gerçekleştiren, Afganistan’da ise hala işgale devam eden NATO ise Suriye konusunda çekimser kalmaktadır.
Ne tuhaftır ki, NATO’nun tek İslam ülkesi Türkiye, Müslüman Suriye konusunda NATO’yu Haçlı seferine çağırırken, Haçlı NATO “şartlar oluşmadı” diyerek Türkiye’ye red cevabı vermektedir. Tarihte “asakirullah” olan Türk milletinin geldiği noktaya bakın!
Suriye’nin asıl düşmanları, Suriye konusunda Rusya ve Çin’den çekindikleri için oldukça çekimser bir görüntü arz ederken, bizim siyasilerin pervasızca tutum içinde olmaları, hukuk dışı olan silahlı çatışmaları açıktan her türlü desteği sağlamaları, Suriye yönetimine silahlı bir şekilde baş kaldırdığı için ülkeyi terk edenlerin Türkiye’de barındırılmaları ve daha birçok hukuk dışı politika Türkiye’yi uluslar arası arenada ileride çok zor bir duruma sokacaktır.
Belki de yarın bu tür politikalar sebebiyle Suriye ile sıcak bir çatışmaya girilirse, bizi uluslar arası arenada “suçlu” ilan edeceklerin başında da ABD, AB ülkeleri ve de İsrail olacak.
Siyasilerimizin uyguladığı politikalar Türkiye’yi her geçen gün daha da hedef tahtasına oturtuyor. Eğer Saddam, ABD’nin menfaatleri uğruna İran’la savaşmayıp, ABD’nin emperyalizmine karşı İran’la güç birliği yapsaydı, bugün hala eski Irak olacaktı ve başında da Saddam bulunacaktı.
ABD için dostlarına silah doğrultan her zaman zarara uğramıştır ve bugün bu hatayı maalesef Türkiye yapmaktadır.
Son iddia da İngiltere’nin önemli basın kuruluşlarından İndependent gazetesinden geldi.
Gazete, Suriye’deki iç savaşta isyancıların kullanılması için uçak savar ve anti tank füzelerinin de dahil olduğu silah stoklarının Türkiye’de tutulduğunu ancak silahların dağıtımının, farklı gruplar arasındaki çekişmeler, kavgalar ve birlik yoksunluğu nedeniyle durdurulduğunu iddia etti.
Haberde ayrıca, silah ve iletişim ekipmanı tedarik işlerini yürüten bir Türk’ün, “Operasyonel planları ve bu planların uygulanmasında neler gerektiğinin bilgisi yerine alışveriş listeleri alıyoruz. Eğer bir tabura veriyorsanız diğerleri sinirlenip ve neden dışlandıklarını soruyorlar” iddiasına yer verildi.
Eğer bu iddialar doğruysa ya da siyasilerimiz bu iddiaları yalanlamazsa meşru Suriye yönetimine karşı silahlanan terör gruplarını desteklediğimiz açıkça ispatlanmış olacak.
Siyasilerimiz ABD ve AB ülkelerinin talepleri doğrultusunda hareket ederek bunun yarın kendilerini hukuki suçlamalara karşı koruyacağını zannediyorlar.
Dünyada yaşanan birçok gelişme net olarak göstermiştir ki, ABD’ye güvenerek adım attığı halde darbe yiyen ve hatta bizzat ABD tarafından cezalandırılan birçok ülke lideri olmuştur.
Saddam bunlardan bir tanesidir; Mısır’ın devrik devlet başkanı Hüsnü Mübarek, Tunus’un devrik devlet başkanı Zeynelabidin bin Ali gibi isimler de bu konuda örneklerdir.
ABD’nin müttefiki olmak onları kurtarmamış, bilakis asıl darbeyi de çok güvendikleri ABD’den yemişlerdir. Bugün aynı hatayı bizim taşeron siyasilerimiz yapıyor.
ABD, AB ülkeleri, İsrail gibi ülkeler BOP’un sahipleri olmalarına rağmen, Suriye’de yürütülen bölme ve parçalama operasyonunda perde arkasında kalmayı tercih ediyor, BM’ye rağmen Suriye’de herhangi bir hukuk dışı adımı açıkça atmamaya çalışıyorlar.
Libya’da işgali gerçekleştiren, Afganistan’da ise hala işgale devam eden NATO ise Suriye konusunda çekimser kalmaktadır.
Ne tuhaftır ki, NATO’nun tek İslam ülkesi Türkiye, Müslüman Suriye konusunda NATO’yu Haçlı seferine çağırırken, Haçlı NATO “şartlar oluşmadı” diyerek Türkiye’ye red cevabı vermektedir. Tarihte “asakirullah” olan Türk milletinin geldiği noktaya bakın!
Suriye’nin asıl düşmanları, Suriye konusunda Rusya ve Çin’den çekindikleri için oldukça çekimser bir görüntü arz ederken, bizim siyasilerin pervasızca tutum içinde olmaları, hukuk dışı olan silahlı çatışmaları açıktan her türlü desteği sağlamaları, Suriye yönetimine silahlı bir şekilde baş kaldırdığı için ülkeyi terk edenlerin Türkiye’de barındırılmaları ve daha birçok hukuk dışı politika Türkiye’yi uluslar arası arenada ileride çok zor bir duruma sokacaktır.
Belki de yarın bu tür politikalar sebebiyle Suriye ile sıcak bir çatışmaya girilirse, bizi uluslar arası arenada “suçlu” ilan edeceklerin başında da ABD, AB ülkeleri ve de İsrail olacak.
Siyasilerimizin uyguladığı politikalar Türkiye’yi her geçen gün daha da hedef tahtasına oturtuyor. Eğer Saddam, ABD’nin menfaatleri uğruna İran’la savaşmayıp, ABD’nin emperyalizmine karşı İran’la güç birliği yapsaydı, bugün hala eski Irak olacaktı ve başında da Saddam bulunacaktı.
ABD için dostlarına silah doğrultan her zaman zarara uğramıştır ve bugün bu hatayı maalesef Türkiye yapmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025