ABD Afganistan ve Irak'ı işgal edip buralara yerleştikten sonra Suriye ve İran başta olmak üzere bölge ülkelerini tehdit etmeye başladı. Bu tehditlerinde ve gözdağı verme çalışmasında ABD az da olsa başarı elde etmiş sayılabilir. Suriye'nin Lübnan'da geri adım atması ve İran'ın Uranyum zenginleştirme faaliyetlerini geçici olarak askıya alması gibi gelişmeler bunu düşündürüyor.
Ama gerçekten bu iki ülke ABD'den korktukları için mi böyle davranıyorlar?
Belki bu soruya Suriye için 'evet' denebilir ama İran için 'evet' demek oldukça zor.
18 milyon nüfusa sahip Suriye'de, 316 bin muvazzaf askerin yanı sıra 345 bin de ihtiyat askeri hazır bekliyor. Kara ordusu, 4500 tank ve Sovyet SCUD ve karadan karaya fırlatılan SS-21 füzelerinden bozma balistik füzelere sahip. Asker sayısı 40 bin tahmin edilen hava kuvvetlerinde, 611 savaş uçağının yanı sıra 90 helikopter var.
Suriye'nin mevcut askeri gücü ve ekonomik kapasitesi, ABD'ye tek başına bir karşı duruş ortaya koyabilmesine elverişli bir zemin sağlamıyor. Ama
İran öyle mi?
Suriye, İran'dan çok daha fazla sayıda tank ve savaş uçağında sahip olmasına karşın, İran'ın asker sayısı Suriye ile kıyaslanmayacak kadar yüksek durumda. Ortadoğu'nun kendi kendine yetebilen belki de tek ülkesi İran. Bütün bu özellikleri ile İran ABD'ye tek başına bile karşı durabilecek bir avantajı elinde bulunduruyor.
İran'ın askeri gücü
Askeri bölük sayısı: .............520
Yedek birlik sayısı:...............1259
15-49 yaş arası potansiyel asker: 20.937.348
Tank sayısı:.............................1565
Denizaltı:.......................................6
Savaş uçağı:................................57
Firkateyn: .....................................3
Askeri harcama:........4.3 milyar dolar
Bu noktada İran yalnızca elindeki imkânlarla yetinmiyor. Etkili bir dış politikayla Çin ve Rusya gibi ülkelerle stratejik ve ekonomik işbirliklerine giderek ABD karşısındaki yalnızlığına son vermeye ve elini kuvvetlendirmeye çalışıyor. Bu konuda başarısız da sayılmaz.
George Bush yönetimi, İran'ın nükleer silah geliştirmemesi karşılığında, Tahran'a bazı ekonomik teşvikler sağlanmasını kabul edeceğini açıkladı. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice tarafından yapılan açıklamada "ABD'nin bu teklifini İran'ın kabulü durumunda Washington, İran'ın dünya ticaret örgütü üyeliğine itirazını kaldıracağını ve ticari uçakların yedek parçalarının İran'a satılmasına karsı çıkmayacağını bildirdi."
Bir açıdan bakarsanız Washington'ın bu açıklaması bir yumuşama olarak değerlendirilebilir. Ama ben böyle düşünmüyorum. Bu İran'ın diplomasideki başarısıdır.
ABD, Avrupa'nın etkin ülkelerine rağmen İran'a onların desteği olmadan bir müdahale edemezdi. Bu yüzden İran'ın kabul etmeyeceği bir teklifle ABD adeta tribünlere oynuyor.
İran, bu teklifi kabul etmediği takdirde Avrupa ülkelerinden ABD'ye yapılan "diplomasi yoluyla çözüm" baskısı da kalkmış olacak ve bu sayede İran'ı Avrupa ülkelerinin de yalnız bırakması sağlanmış olacaktır.
Bu diplomasi ABD'nin kafasına koyduğu senaryoyu değiştirmeyecektir. ABD eğer BOP'u gerçekleştirmekten vazgeçmezse eninde sonunda İran'a girmek zorunda kalacaktır. Çünkü İran BOP için ve dolayısıyla İsrail için en büyük tehdittir.
Yahudilere ve İsrail'e hizmet etmeyi ibadet sayan ve Armageddon savaşını başlatmak isteyen Evangelist bir anlayışın ve Evangelist bir Başkanın hâkim olduğu ABD'nin büyük Ortadoğu yani, büyük İsrail projesinden vazgeçme gibi bir hayali bile olamaz.
Ama gerçekten bu iki ülke ABD'den korktukları için mi böyle davranıyorlar?
Belki bu soruya Suriye için 'evet' denebilir ama İran için 'evet' demek oldukça zor.
18 milyon nüfusa sahip Suriye'de, 316 bin muvazzaf askerin yanı sıra 345 bin de ihtiyat askeri hazır bekliyor. Kara ordusu, 4500 tank ve Sovyet SCUD ve karadan karaya fırlatılan SS-21 füzelerinden bozma balistik füzelere sahip. Asker sayısı 40 bin tahmin edilen hava kuvvetlerinde, 611 savaş uçağının yanı sıra 90 helikopter var.
Suriye'nin mevcut askeri gücü ve ekonomik kapasitesi, ABD'ye tek başına bir karşı duruş ortaya koyabilmesine elverişli bir zemin sağlamıyor. Ama
İran öyle mi?
Suriye, İran'dan çok daha fazla sayıda tank ve savaş uçağında sahip olmasına karşın, İran'ın asker sayısı Suriye ile kıyaslanmayacak kadar yüksek durumda. Ortadoğu'nun kendi kendine yetebilen belki de tek ülkesi İran. Bütün bu özellikleri ile İran ABD'ye tek başına bile karşı durabilecek bir avantajı elinde bulunduruyor.
İran'ın askeri gücü
Askeri bölük sayısı: .............520
Yedek birlik sayısı:...............1259
15-49 yaş arası potansiyel asker: 20.937.348
Tank sayısı:.............................1565
Denizaltı:.......................................6
Savaş uçağı:................................57
Firkateyn: .....................................3
Askeri harcama:........4.3 milyar dolar
Bu noktada İran yalnızca elindeki imkânlarla yetinmiyor. Etkili bir dış politikayla Çin ve Rusya gibi ülkelerle stratejik ve ekonomik işbirliklerine giderek ABD karşısındaki yalnızlığına son vermeye ve elini kuvvetlendirmeye çalışıyor. Bu konuda başarısız da sayılmaz.
George Bush yönetimi, İran'ın nükleer silah geliştirmemesi karşılığında, Tahran'a bazı ekonomik teşvikler sağlanmasını kabul edeceğini açıkladı. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice tarafından yapılan açıklamada "ABD'nin bu teklifini İran'ın kabulü durumunda Washington, İran'ın dünya ticaret örgütü üyeliğine itirazını kaldıracağını ve ticari uçakların yedek parçalarının İran'a satılmasına karsı çıkmayacağını bildirdi."
Bir açıdan bakarsanız Washington'ın bu açıklaması bir yumuşama olarak değerlendirilebilir. Ama ben böyle düşünmüyorum. Bu İran'ın diplomasideki başarısıdır.
ABD, Avrupa'nın etkin ülkelerine rağmen İran'a onların desteği olmadan bir müdahale edemezdi. Bu yüzden İran'ın kabul etmeyeceği bir teklifle ABD adeta tribünlere oynuyor.
İran, bu teklifi kabul etmediği takdirde Avrupa ülkelerinden ABD'ye yapılan "diplomasi yoluyla çözüm" baskısı da kalkmış olacak ve bu sayede İran'ı Avrupa ülkelerinin de yalnız bırakması sağlanmış olacaktır.
Bu diplomasi ABD'nin kafasına koyduğu senaryoyu değiştirmeyecektir. ABD eğer BOP'u gerçekleştirmekten vazgeçmezse eninde sonunda İran'a girmek zorunda kalacaktır. Çünkü İran BOP için ve dolayısıyla İsrail için en büyük tehdittir.
Yahudilere ve İsrail'e hizmet etmeyi ibadet sayan ve Armageddon savaşını başlatmak isteyen Evangelist bir anlayışın ve Evangelist bir Başkanın hâkim olduğu ABD'nin büyük Ortadoğu yani, büyük İsrail projesinden vazgeçme gibi bir hayali bile olamaz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024