İslâm dünyası, kendini ve düşmanını tanımayan kişiler tarafından idare edildiği sürece, mağlubiyetten kurtulamaz. Çünkü zaferin en önemli şartı, kendini ve düşmanını tanımaktır. Sun Tzu, 'Savaş Sanatı' adlı kitabından bu gerçeği şöyle vurgular: "Eğer kendini ve düşmanını tanıyorsan, hiçbir savaşın sonucundan korkma. Eğer kendini tanıyor, fakat düşmanını tanımıyorsan, iki savaşın birini kazanabilirsin. Eğer hem kendini, hem de düşmanını tanımıyorsan, her savaşta yenilirsin". Son yıllarda, idarecilerimizin tutumu ise, kendini ve düşmanını tanımamaktan daha acıklı. Zira onlar, "savaş hiledir" gerçeğini unutmuş, düşmanın hilesine aldanmış ve kendi elleriyle milletlerinin kuyusunu kazıyorlar. Maalesef, AKP hükümeti de bu durumda. Bu temel tesbitle başlamamızın sebebi, AKP hükümetinin ve Arap Ülkelerinin sürdürdüğü ve her geçen gün daha çok pekiştirdiği 'ABD ve İsrail merkezli' dış politikadır. Halbuki ABD ile İsrail'in Ortadoğu'da uyguladığı politika, ortak inançtan kaynaklanan ve Müslümanların yok edilmesine yönelik bir politikadır. Sözümüzü biraz açalım. Bilindiği üzere, Muharref Tevrat'ta Yehova, Nil'den Fırat'a kadar toprakları Yahudilere bahşetmiştir. Yahudiler, asırlardır bu idealin peşinde koşuyorlar. ABD'nin bugünkü yönetimi de 'Hıristiyan Siyonistler' denilen kişilerin elinde. Bu kişilerin inancına göre de, Hz. İsa'nın gökten inmesi ve bütün Hıristiyanları tek bayrak altında toplayarak dünyaya egemen kılması için Yahudilerin 'Arz-ı Mev'ud' idealine kavuşması gerekiyor. İşte, bu ortak inancın, Ortadoğu'da tezahürü katliamdır, devlet terörüdür, soykırımdır, kandır, gözyaşıdır...ABD Başkanı Bush, Evanjelist (yeniden doğma) Hıristiyanlardan biridir. Bu Hıristiyanlara göre, ABD'nin İsrail'in yanında yer alması Muharref İncil'in emridir. Tanrı ile görüştüğünü iddia eden ABD Başkanı Bush diyor ki: "Başarmam gereken büyük hedeflerim var. En önemlisi dünya barışı. Dünya barışını sağlamadan daha önemli bir başarının olduğunu sanmıyorum". Peki, bu başarı nasıl sağlanacak? 'Hıristiyan Siyonistler' ile 'Yahudi Siyonistler'in ortak inancından cevap verelim: Dünya barışının sağlanması için Müslümanların 'Arz-ı Mev'ud'dan kovulmaları şarttır. Öyleyse, ABD ve İsrail için Ortadoğu'da dökülen Müslüman kanı, dünya barışı yolunda atılmış olumlu bir adımdır.Bu ortak inanç, yeni değil, Protestanlık'la birlikte doğmuştur. Reform hareketinin kurucusu Martin Luther'e dayanmaktadır. Liberal Protestanlar ve Baptistler'in haricinde kalan bütün Protestanlar bu inancı taşır. Zaten Protestanların en bariz özelliği 'Eski Ahit'e yönelmeleridir. Eski Ahit, yani Muharref Tevrat, Protestanların neredeyse tek dini kaynağıdır. Bundan dolayı, Martin Luther ve arkadaşları 'yarı Yahudi' olmakla, hatta bütünüyle 'Yahudileşme' ile suçlanmışlardır. Luther, bu suçlamalara şu alaycı üslupla cevap vermiştir: "Katoliklere sesleniyorum, bana kâfir demekten yorulduklarında Yahudi desinler". Gerçekten de Luther, birçok konuda Yahudilerle aynı inancı paylaşıyordu. O da, Yahudilerin üstün ırk olduğunu kabul ediyor ve şöyle diyordu: "Yahudiler, dünyadaki en üstün kanı taşımaktadırlar. Onlar Tanrı'nın çocukları, bizse yabancılarız".Amerikalı yazar Grace Halsell, 'Kehanet ve Politika' adlı eserinde, Luther tarafından temelleri atılan Protestanlar ile Yahudiler arasındaki ittifakın, günümüzde çok ileri boyutlara vardığını anlatır. Hasılı, savaşların asıl sebebi inançlardır. BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, yıllardır bu gerçeği haykırıyor. Bugün de, İsrail'in Ortadoğu'da yaptıklarını Hıristiyan aleminin desteklemesini şu özlü cümle ile ifade etmiştir: "Yahudilerle Hıristiyanlar arasında 'Ahd-i Atik' ve 'Ahd-i Cedid' birlikteliği vardır". Maalesef, AKP hükümeti bu birlikteliği görmediği, ona göre politika üretmediği için dış politikada sürekli yalpalıyor. Bırakınız, kendini ve düşmanını tanımayı, Türk milletine savaş açmış olan devletlerle anlaşmalar yapıyor, dostluklar tesis ediyor, ortak politika uyguluyor. "Gaflet" diyoruz da, gafletin bu kadarına da şaşmamak elimizden gelmiyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018