Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Berlin ziyareti, Alman gazetelerinin çoğunda yer alırken, yorumlarda özellikle Türkiye'nin AB üyeliği sürecinde yaşanan sorunlar dile getiriliyor...
Kölner Stadt Anzeiger, Erdoğan'ın göreve başlamasından bu yana partisinin parlamentodaki üçte ikilik çoğunluğundan da yararlanarak AB ile üyelik müzakerelerinin yolunu açmak için tüm adımları atmış sayıldığını hatırlatarak, şimdi topun bugüne kadar Türkiye'yi görmezlikten gelen Almanlar da ve Avrupalılar da olduğunu yazdı. Gazete, şimdi artık Avrupa'nın ve sınırlarının nerede başlayıp nerede biteceğinin tanımının yapılması gerektiğini vurguluyor.
Türkiye'nin AB'ne alınmasıyla, bu yolun Rusya için de açılmış sayılacağını savunan Aachener Zeitung gazetesinde yer alan yorumda ise şöyle deniyor: "Türkiye'nin AB üyeliğine kabulü, AB'nin siyasi bir ittifak olma niteliğini ve dış politik etkinlik alanını yitirmesine yol açar. Bu arada ABD'nin, Türkiye'nin AB üyeliğini neden bu denli kararlılıkla desteklediğini merak etmemek de elde değil..."
Türkiye'nin
yolu yarı açık!
Neue Osnabrücker Zeitung da Türkiye'nin AB üyeliği hedefiyle giriştiği reform çabalarını uzun uzun övdükten sonra buna rağmen Türkiye'ye 'Müslüman eğilimli bir demokrasiye örnek sayılabilmek için daha çok yollar katetmesi gerektiğinin' açıkça söylenmesini öğütlüyor.
Kritik sorular
cevap arıyor
Die Welt gazetesinin yorumunda Avrupalı politikacıların Türkiye'nin AB üyeliği konusunu 30'tan fazla yıldır savsaklaması eleştirilerek artık açık konuşma zamanının geldiği kaydediliyor. Yorum sıralanan şöyle devam ediyor:
"Türkiye'nin AB üyeliği için tüm şartları yerine getirdiğini varsayalım. Biz Türkiye'yi gerçekten AB üyesi olarak görmek istiyor muyuz? Avrupa sınırlarının İran'a, Irak'a hatta Suriye'ye kadar dayanmasını istiyor muyuz? Şu anda bütün Birlik üyeleri için geçerli olan serbest dolaşım ve yerleşim hakkının Türklere de tanınmasını kabul edebilir miyiz? Acaba Müslüman, Avrupalı olmayan bir ülkeyi üyeliğe aldıktan sonra, Beyaz Rusya, Ukrayna ve Gürcistan gibi Hristiyan devletlere de kapımızı açmaya hazır mıyız? Böyle bir durum, Avrupa Birliği'nin serbest ticaret bölgesine dönüşerek siyasi ittifak niteliğini yitirmesi anlamına gelir."
Frankfurter Allgemeine Zeitung'de yayınlanan oldukça uzun yorumda ise Türkiye'ye AB üyeliği konusunda verilen sözlerden sonra artık geri dönülmesi mümkün olmayan bir sürecin başladığına dikkat çekiliyor. Avrupalı politikacıların bugüne kadar Türkiye'ye kesin olarak "hayır" demek yerine, hep yeni şartlar öne sürmesinin durumu bu hale getirdiği savunulan yazıda, hükümetin peşpeşe çıkardığı AB uyum yasalarına karşın, Erdoğan'ın Avrupalı olmayı içine sindirmesine pek ihtimal verilmediği kaydediliyor. Yorum şöyle bitiyor: "Tayyip Erdoğan, Avrupalı muhataplarını, Türkiye'nin AB'ne kabul edilmesiyle, kültürlerin çatışması sürecinin de yön değiştireceğine inandırmaya, onlara bu konuda ümit vermeye çalışıyor. Bu söylemin ardında yatan gerçek anlamın ortaya çıkması için biraz daha zaman geçmesi gerek..."
Objektif bakanlar da var
Berliner Zeitung ise Erdoğan'ın bir gün önceden Berlin'e gelişini, Türkiye'nin AB üyeliği konusundaki sabırsızlığının göstergesi olarak niteliyor. Türkiye'nin üyeliği konusunda sürdürülen ilkesel tartışmaların gereksizliğini savunan gazete yorumunu şöyle noktalıyor: "Üyeliği söz konusu bir ülkenin Müslüman olup olmaması, AB açısından belirleyici bir özellik taşımamalıdır. Önemli olan, bu ülkenin AB üyeliği için gereken, siyasi, hukuki ve ekonomik tüm koşulları yerine getirip getirmediği sorusuna verilecek karşılıktır. Türkiye, koşullar yerine gelince birliğe katılabilir. Ama daha önce hayır. Ve bu konuda Türkiye'ye herhangi bir indirimin yapılmayacağı da önceden bilinmelidir."
Kölner Stadt Anzeiger, Erdoğan'ın göreve başlamasından bu yana partisinin parlamentodaki üçte ikilik çoğunluğundan da yararlanarak AB ile üyelik müzakerelerinin yolunu açmak için tüm adımları atmış sayıldığını hatırlatarak, şimdi topun bugüne kadar Türkiye'yi görmezlikten gelen Almanlar da ve Avrupalılar da olduğunu yazdı. Gazete, şimdi artık Avrupa'nın ve sınırlarının nerede başlayıp nerede biteceğinin tanımının yapılması gerektiğini vurguluyor.
Türkiye'nin AB'ne alınmasıyla, bu yolun Rusya için de açılmış sayılacağını savunan Aachener Zeitung gazetesinde yer alan yorumda ise şöyle deniyor: "Türkiye'nin AB üyeliğine kabulü, AB'nin siyasi bir ittifak olma niteliğini ve dış politik etkinlik alanını yitirmesine yol açar. Bu arada ABD'nin, Türkiye'nin AB üyeliğini neden bu denli kararlılıkla desteklediğini merak etmemek de elde değil..."
Türkiye'nin
yolu yarı açık!
Neue Osnabrücker Zeitung da Türkiye'nin AB üyeliği hedefiyle giriştiği reform çabalarını uzun uzun övdükten sonra buna rağmen Türkiye'ye 'Müslüman eğilimli bir demokrasiye örnek sayılabilmek için daha çok yollar katetmesi gerektiğinin' açıkça söylenmesini öğütlüyor.
Kritik sorular
cevap arıyor
Die Welt gazetesinin yorumunda Avrupalı politikacıların Türkiye'nin AB üyeliği konusunu 30'tan fazla yıldır savsaklaması eleştirilerek artık açık konuşma zamanının geldiği kaydediliyor. Yorum sıralanan şöyle devam ediyor:
"Türkiye'nin AB üyeliği için tüm şartları yerine getirdiğini varsayalım. Biz Türkiye'yi gerçekten AB üyesi olarak görmek istiyor muyuz? Avrupa sınırlarının İran'a, Irak'a hatta Suriye'ye kadar dayanmasını istiyor muyuz? Şu anda bütün Birlik üyeleri için geçerli olan serbest dolaşım ve yerleşim hakkının Türklere de tanınmasını kabul edebilir miyiz? Acaba Müslüman, Avrupalı olmayan bir ülkeyi üyeliğe aldıktan sonra, Beyaz Rusya, Ukrayna ve Gürcistan gibi Hristiyan devletlere de kapımızı açmaya hazır mıyız? Böyle bir durum, Avrupa Birliği'nin serbest ticaret bölgesine dönüşerek siyasi ittifak niteliğini yitirmesi anlamına gelir."
Frankfurter Allgemeine Zeitung'de yayınlanan oldukça uzun yorumda ise Türkiye'ye AB üyeliği konusunda verilen sözlerden sonra artık geri dönülmesi mümkün olmayan bir sürecin başladığına dikkat çekiliyor. Avrupalı politikacıların bugüne kadar Türkiye'ye kesin olarak "hayır" demek yerine, hep yeni şartlar öne sürmesinin durumu bu hale getirdiği savunulan yazıda, hükümetin peşpeşe çıkardığı AB uyum yasalarına karşın, Erdoğan'ın Avrupalı olmayı içine sindirmesine pek ihtimal verilmediği kaydediliyor. Yorum şöyle bitiyor: "Tayyip Erdoğan, Avrupalı muhataplarını, Türkiye'nin AB'ne kabul edilmesiyle, kültürlerin çatışması sürecinin de yön değiştireceğine inandırmaya, onlara bu konuda ümit vermeye çalışıyor. Bu söylemin ardında yatan gerçek anlamın ortaya çıkması için biraz daha zaman geçmesi gerek..."
Objektif bakanlar da var
Berliner Zeitung ise Erdoğan'ın bir gün önceden Berlin'e gelişini, Türkiye'nin AB üyeliği konusundaki sabırsızlığının göstergesi olarak niteliyor. Türkiye'nin üyeliği konusunda sürdürülen ilkesel tartışmaların gereksizliğini savunan gazete yorumunu şöyle noktalıyor: "Üyeliği söz konusu bir ülkenin Müslüman olup olmaması, AB açısından belirleyici bir özellik taşımamalıdır. Önemli olan, bu ülkenin AB üyeliği için gereken, siyasi, hukuki ve ekonomik tüm koşulları yerine getirip getirmediği sorusuna verilecek karşılıktır. Türkiye, koşullar yerine gelince birliğe katılabilir. Ama daha önce hayır. Ve bu konuda Türkiye'ye herhangi bir indirimin yapılmayacağı da önceden bilinmelidir."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.