Yazıma başlamadan önce hepinizin yeni yılını ve önümüzdeki Kurban Bayramını kutlar, saygı, sevgi ve sağlıklı günler dilerim. Türkiye, aşırı istekli görülmesi sebebiyle, AB konusunda bir türlü huzur bulamadı. Bir türlü istenen antlaşma yapılamadı. Aslında (3 Ekim 2005) müzakerelerine başlanmasına ve ilan edilmesine rağmen, bu antlaşma sadece kağıtta kaldı gibi görülmektedir. Çünkü AB yetkililerin bazıları, Türkiye'ye, rencide edecek yeni konular ve istekler yüklemeye çalışmakta ve Türkiye'yi durmadan rahatsız etmektedir. Bu durum ise gerek Türkiye'nin başında bulunan idarecilerin, gerekse Türk Milletinin ileri derecede canını sıkmaktadır. Hatta bazen bu rahatsız edici konuların arasından hakarete kadar varan çirkin yakıştırmalar da bulunmaktadır! Onun için umutlar trafik lambaları gibi sönüp yanmakta ve insanların içinde büyük yeisler, sıkıntılar ve güvensizlikler oluşturmaktadır. AB-Türkiye düellosu Orta Çağ'da özellikle Avrupa toplumlarında soylu kimseler arasında anlaşmazlıklar çıktığında genellikle "düello" yapılmaktaydı. Düello yapılması soyluların anlaşmazlıkları halletmesi için adeta şart görülmekteydi. Düelloya çıkmayanlar adeta korkak ve şerefsiz ilan edilmekte ve onun tüm özellikleri aşağılanmış sayılmaktaydı. Ancak düelloya çıkanların kullandıkları silahlar eşit olmaktaydı. Her iki tarafın da silah seçme isteğine riayet edilmekteydi. Anlaştıklarında ise, her iki taraf da meydana çıkıp birbirine karşı durum alırlardı. Sonra da önceden tespit edilen, belirli kişi tarafından işaret verildikten sonra birbirine ateş ederlerdi veya saldırırlardı. Saldırılar genellikle ateşli silahlarla yapılırdı. Sonunda kim kazanırsa, yani ölmezse ve hayatta kalırsa, o haklı çıkardı. Böylece kaybedenin de belki hayatı sönerdi, ancak o kişi şerefsiz sayılmazdı. Geleneğin kuralları böylece yerine getirilmiş olurdu ve sorunlara son verilirdi. Ancak düello yapanlar teke tek dövüşürlerdi. Ortada hakem tüm bunları gözetler ve hile yapılmasını önlerdi. Türkiye ve Avrupa sürtüşmesi onyıllarca sürmektedir Şimdi Türkiye ile AB yıllarca karşı karşıya gelip adeta kozlarını paylaşmak istemektedir. Böylece sanki bir taraftan, AB mensupları ve idarecilerinin tüm güçleri, diğer taraftan da Türkiye'nin güçleri belirli bir pozisyon almış ve bir nevi diplomatik silahlarıyla birbirine saldırmaktadır. Ancak burada büyük bir haksızlık var. Türkiye'nin karşısında Avrupa Birliği tek olarak görülmesine rağmen AB 25 üyeden oluşmaktadır. Üstelik bu 25 üyenin diplomatik silahlarının hep beraber Türkiye'ye yöneldiğini görmekteyiz. Kısacası Türkiye'nin tek diplomatik silahına karşı AB-den Türkiye'ye, 25 Diplomatik silah yönlendirilmiş durumadır! Bunun yanında tüm diğer AB yetkileri ve kabul özellikleri de AB'nin elinde bulunmaktadır. Böylece Türkiye sanki bir nevi o 25 AB ülkesinin ve özellikle onların başlarında bulunan ve Osmanlı İmparatorluğu'na karşı bir nevi tarihi düşmanlıkları ile ünlü Devletler İngiltere-Fransa-Almanya-İtalya da başı çekmektedir. Diğer taraftan onların manevi yönlendiricisi ise Papa olmaktadır. Dışarıdan hakem durumunda olan büyük devlet ise ABD'dir. Onun da yöneticisi büyük Hıristiyan ve Cenabı Hak tarafından ABD'nin ve Hıristiyan Dünyasının bir nevi selameti için, özellikle seçilmiş ve gönderilmiş olduğuna inanan, Mister W. Bush bulunmaktadır. İşte Türkiye'miz bu şartlar altından AB yolunda mücadele vermektedir. Kısacası bire karşı 25 ülke bulunmaktadır. Tek Müslüman ülke olan Türkiye, Hıristiyan gurubunda bulanan, en gelişmiş ve fakat son zamanlarda ahlaken nerdeyse çürümeye başlamış, ezeli rakip ve mücadele ettiklerine karşı, dayanmaya çalışmaktadır. Bu mücadele aslında umutsuz gibi görülse de, Türkiye'nin sonunda galip çıkacağına hala inandırmak isteyenler var. Bazı yazarlarımız Türkiye'nin bu durumunu adeta "Don Kişot'a" benzetmektedirler. Büyük İspanyol yazarı, Servantes'in Kahramanı Don Kişot'un ümitsiz mücadeleleriyle dolu anlatımları ise dünyadaki dengesiz ve ümitsiz serüvenleriyle doludur!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006