AB gerçeğiyle tanışmak...

"Yaklaşık 300 yıl önce Avrupa Birliği'ni fikrini ortaya atan Fransız diplomat Saint Pierre, savaş tehdidini ortadan kaldırmak için 24 Avrupa ülkesinin, Utrecht'te parlamentosu olan bir birlik oluşturmasını önermişti. "Fransız diplomat "Avrupa'da Kalıcı Barış Projesi" adlı kitabının İngilizce baskısında Türkiye'ye özel ortaklık statüsü verilmesi gerektiğini yazmıştır. Aradan geçen 300 yıla rağmen Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye olan yaklaşımının değişmediği görülmektedir.

Bugün gelinen noktada AB hayali hala bazı siyasilerimizin rüyalarını süslemekte. Bu rüyaların Türk milleti için kâbusa dönüşmemesi için AB yetkililerinin zaman zaman açık olarak da ifade ettiği gerçeklerin bilinmesi gereklidir.

2015-2020 yıllarına kadar süreceği söylenen müzakereler sonuçlanabilse dahi nihai kararı Avrupa halkları verecektir. Yapılacak olan bu referandumda Türkiye'nin AB üyeliğine evet çıkması hiç ama hiç mümkün görünmemektedir.

Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, "Müzakerelere başlayacağız ve Türkler 10 yılda mı, 20 yılda mı Avrupa ölçülerine erişecekler göreceğiz. Ama eğer başarırlarsa da, Türkiye'nin AB üyeliği hakkındaki son söz yine Fransız halkının olacak" açıklaması bu gerçeğin ifadesidir.

Gelin 15-20 yıl sonra Türkiye'nin AB'ye üye olup olmayacağına oylarıyla karar verecek olan Fransızların bugün Türklere nasıl baktıklarını bir görelim.

Geçtiğimiz yıl Ağustos ayında Müslümanlara ait mekânlara yönelik saldırıların arttığı Fransa'nın Strasbourg kentinde, kim oldukları bilinmeyen bazı saldırganlar Türkleri tehdit etmeye başladı. Strasbourg'un Oberhaussen Mahallesi'nde yaşayan bir Türk doktorun evine giren saldırganlar evin duvarlarına "Türkler fırına, sizi yakacağız.", "Pis ırk, Türkiye'ye defolun." şeklinde sloganlar yazmışlardır.

Mart ayında Fransa'da devlet mekanizmasının da körüklediği İslam ve Türk düşmanlığı kendisini her alanda gösteriyor. Fransa'nın doğusundaki Alsace bölgesinde bulunan Soultz camisinin duvar ve pencerelerine 5 gamalı haç çizildi.

Geçtiğimiz haftalarda Hollanda'nın güneyindeki Venray kentinde Türklerle bir caminin camlarını kıran Hollandalı gençler arasında çatışma çıktı. Olaylara 60 Türk ve 20 Hollandalının karıştığını açıklayan Hollanda polisi, 1 kişiyi tutukladı.

Avrupa'da Türklere ve Müslümanlara karşı artan bu şiddet olayları AB ülkelerinde Türkiye'nin üyeliği için yapılacak olan referandumun sonucunun deredeyse kesin olarak "hayır" olacağını göstermektedir.

Milletlerarası Helsinki İnsan Hakları Federasyonu'nun (IHF), 2000 yılında hazırladığı bir rapor da bu gerçekleri ortaya koymuştur. Söz konusu rapor, Avrupa'daki Müslümanların Avrupalılara artık "içimizdeki düşman" gibi görünmeye başladığını, Müslümanlara ve İslam dinine hakaretler ve saldırıların arttığına işaret etti. Bu rapor, Almanların yüzde 80'inin İslam kelimesini "terör" ile özdeşleştirdiğine dikkat çekmektedir.

Yeni Papa da, 2004 ağustos ayında, henüz kardinalken "Türkler tarih boyunca, Avrupa'nın karşıtı olan başka bir kıtayı temsil etmiştir. Türkiye'nin geleceğini AB'de değil, Müslüman ülkelerden kurulu bir siyasi birlik içinde araması gerektiğini" söylemişti.

Danimarka Kraliçesi II. Margrethe, İngiltere'nin önde gelen gazetelerinden Daily Telegraph'da gazeteci Annelise Bistrup tarafından kaleme alınan "Margrethe" adlı biyografisinde, "genelde dünya özelde Danimarka için tehdit haline dönüşen İslam'a karşı çıkmalıyız. Hükümet, ülkedeki Müslüman azınlığa hiçbir şekilde hoşgörü göstermemelidir" şeklindeki ifadelerine yer verildi.

2001 yılında Almanya´da yayımlanan "Die Welt" gazetesindeki A.Middel ve

R.Borngässer imzalı haber/yorumda, Başbakan Erdoğan'ın kızının nikah şahidi ve İtalya Başbakanı Berlusconi'nin "Batı, başka halklara karşı üstünlüğünü devam ettirecek, komünizme karşı zafer kazandığı gibi, İslâm medeniyetiyle olan çatışmadan da çekinmeyecektir" sözleri yer almıştır. Bütün bu gerçekler Batı'nın Türklere karşı bakış açısının en yukardan en aşağıya olumsuz olduğunu göstermektedir. Zaman zaman bazı olumlu görüş seslendirenler Berlusconi örneğinde olduğu gibi samimiyetten uzaktırlar.

Osmanlı Meclisi mebusan Reisi Ahmet Rıza Bey, 1922 yılında yazdığı "Batı'nın doğu politikası'nın ahlaken iflası" adlı eserinde Batının Türklere karşı olan çifte standardını şöyle yazıyor;

"Avrupa'nın Türkiye'ye karşı takip ettiği siyasette ahlak mefhumuna asla yer verilmemiştir. Türkiye gibi harbe katılan Macaristan ve Bulgaristan'a neden bir Sevr uygulamadılar? Hıristiyan oldukları için. Avrupa devletleri tarihin hiçbir döneminde Osmanlı ile samimi dostluk tesis etmemişlerdir."

Bu gerçekler AB üyeliğinin hayal olduğunun ispatı niteliğindedir.