26 Ağustos

Türk tarihinde Ağustos ayının zaferler ayı olması tesadüf değildir. Savaşlar geçmişte meydan muharebesi şeklide yapılıyordu. Ordular kışı kışlada geçirir talim yaparlardı. Mayıs gibi yola çıkar Ağustos gibi savaşır tekrar kış olmadan kalan sağlar evine dönerdi. Bu yüzden zaferler çoğunlukla yaz mevsiminde ve özellikle Ağustos ayına rastlardı. 

Selçuklu Sultanı Alparslan, 26 Ağustos 1071 günü Doğu Roma İmparatoru Roman Diyojen'i Malazgirt Ovası'nda ağır bir yenilgiye uğrattı. Anadolu kapılarını açtı. Atatürk, Sakarya Zaferi'nden sonra aylarca hazırladığı Türk Ordusu'nu bu kutlu günde yani 26 Ağustos'a özellikle denk getirerek Büyük Taarruz'u başlattı. 

Günümüzde Malazgirt'te ve Ege'de bozguna uğrattığımız Haçlı dünyasıyla Doğu Akdeniz'de tekrar karşı karşıya geldik. Yunanistan, Mısır ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşması yaparak Türkiye'nin Libya ile yaptığı MEB anlaşmasını ortadan kesme amacını taşıyor. Bu amaçla Girit'in güneyinde askeri tatbikat yaparak müttefikleri ile beraber bize gözdağı veriyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), İsrail, Mısır ve Yunanistan bir blok olarak yanlarına Fransa ve ABD'yi almış bize Ege'yi ve Akdeniz'i dar etmeye çalışıyorlar. 

Hükümet, 26 Ağustos günü Ahlat'ta idi. Malazgirt Savaşı'nın yıldönümünde coşkulu törenler yapıldı. Hayırlı olsun. Fakat aynı iktidar pandemi sürecini öne sürerek 30 Ağustos törenlerini iptal etti. Tam da Yunan'a mesaj vereceğimiz dönemde bu iptal oldu mu?

Yunanlıların çok büyük kısmı ne Romen Diyojen'i ne de Alparslan'ı tanımaz bile. 949 yıl önce meydana gelen bu savaş üzerinden mesaj vermek çok güçlü bir algı oluşturmaz. Fakat Yunan milli hafızasında capcanlı duran bir isim ve olay var. Yunanlıların günümüzdeki siyasetine dahi yön veren hem iç politika hem de dış politika felsefesini oluşturan en önemli olay "Yunan Büyük Felaketi" dir. Yunan Büyük Felaketi, bizim için Büyük Zafer'dir. Yunanlılar Büyük Felaketi ve onlara bu musibeti yaşatan Selanik doğumlu Büyük Atatürk'ü asla unutamazlar. 

Her milletin bir travması vardır. Almanların travması hiper enflasyondur. ABD'nin 1929 bunalımı. Fransızların travması Almanlar, Yunanlıların travması ise Atatürk'tür. Atatürk Türkiye'sidir. Bizim travmamız dolardır. Avro yükselince sıkıntı olmuyor. Fakat doların yükselmesi bize 70 sente muhtaç günleri hatırlatıyor. 

Hükümetimiz 26 Ağustos sabahı tam da Büyük Taarruz'un başladığı noktada ve saatte tam kadro hazır bulunup Yunan'a Büyük Felaketini hatırlatsaydı çok tesirli bir mesaj verebilirdi. Ey Yunan! 98 yıl önce ağababan İngiltere'ye güvendin ve yurdumu işgal ettin. Her tarafı yaktın yıktın. Tecavüz ve katliamların yeri göğü inletti. Ama sarışın bir kurt geldi ve seni denize döktü. 200 bin ölü vererek rezil oldun. Şimdi görüyoruz ki, yeni efendilerinle yine bize diş biliyorsun. Yol yakınken bu maceradan vazgeç. Buradan sana ekmek çıkmaz, mesajı verilebilirdi. Ama nerede... "Keşke Yunan galip gelseydi" diyeni kanaat önderi kabul eden bir zihniyet bu mesajı veremez. Atatürk'e mesafeli hatta kavgalı olanlar da bu mesajı veremez. 

Bu mesajı ancak Prof. Dr. Haydar Baş'ın yolundan gidenler verebilir. Hoş Geldin Atatürk diyenler verebilir. Atatürk'ü devreden çıkararak Türkiye'yi ve Türkiye'nin çıkarlarını savunmak imkansızdır. Atatürk'ü ve Lozan'ı dışlayarak, rövanş peşinde koşarak  Türkiye'nin haklarını savunamazsınız beyler. Çünkü Atatürk'e ve Lozan'a her şekilde mecbur ve de muhtaçsınız.