Bir yılı daha bitirdik yepyeni bir yıla giriş yaptık. Cenab-ı Hak, 2012 yılından ders alıp, 2013’te ayıkmayı milletimize ve tüm İslam alemine nasip etsin.
2012 yılını Meltem TV yorumcularından İlhan Gültekin şöyle yorumluyor: “Türkiye daha borçlu, daha az özgür, daha bağımlı ve daha fazla tehdit altında…”
2012 yılının önemli gelişmelerini şöyle sıralayabiliriz:
Suriye gündemi… Suriye, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Haçlı potasında eritilmeye çalışılırken, bu misyon Türkiye’ye verildi. Fakat gerek Rusya ve Çin’in BM’de veto etmesi, gerekse Rusya’nın her türlü siyasi, ekonomik ve askeri desteği sebebiyle ABD, NATO buraya Libya gibi müdahale edemedi.
Türkiye üzerinden Suriye sürecini yönetmeye çalıştılar. Ve bu durum Türkiye-Rusya ilişkilerinde ciddi gerginliklere neden oldu.
Malatya Kürecik’e yerleştirilen X-Band radar sistemi ilk kez kullanıldı.
İşin garip tarafı NATO adına kurulan bu sistem, ilk denemesini NATO üyesi olmayan İsrail tarafından kullanıldı. İsrail’in son Gazze katliamında, gerek hedeflerin vurulması gerekse Hamas’ın gönderdiği füzelerin etkisiz kılınması konusunda bu radar sistemi devreye girdi.
Şu işe bakın, bir taraftan “one minute” tiyatrolarıyla Gazze’lilerin yanındaymış gibi davranılıyor ama diğer taraftan Türkiye’deki radar sistemiyle ve Türkiye’de eğitim almış İsrail pilotlarıyla Gazze vuruluyor. Bunlar 2012 yılında Türkiye’nin daha fazla ABD ve İsrail taşeronu olduğunu gösteriyor.
Türkiye’ye Patriot yerleştirme kararı alındı. NATO’nun kara kuvvetleri komutanlığı İzmir’e taşındı. Türkiye’ye kurulan NATO ve ABD üsleri, Patriotlar ve radar sistemi sebebiyle binlerce yabancı asker Türkiye’ye konuşlandırıldı.
Böylece Türkiye meşru bir işgale maruz kalırken, diğer taraftan da dünyanın ikinci süper gücü olan Rusya’nın da açık hedefi haline getirildi, batı dünyasının ön cephesi oldu.
Şii-Sünni çatışmasının fitili biraz daha ateşlendi. Bir taraftan Türkiye’deki bazı karaktersiz akademisyenler ve hoca efendiler vasıtasıyla Şii-Sünni gerilimi oluşturulmaya çalışılırken, diğer taraftan ABD’nin kontrolü altında bulunan Irak pilot bölge seçildi. Sünni dünyanın lideri olarak lanse edilen Türkiye’nin Başbakanı ile Irak’ın Şii Başbakanı arasında Şii-Sünni tiyatrosu sergilendi. Amaç Şii-Sünni çatışması için bir başlangıcın oluşturulmasıydı.
Gelinen noktada, Irak’ta Şii’ler Başbakan Erdoğan’ı protesto eylemleri yaptılar; Sünniler ise Erdoğan’ın posterlerini taşıyarak mitingler yaptılar.
Türkiye bir taraftan Haçlı adına İslam dünyasının şekillendirilmesinde misyon sahibi yapılırken, diğer taraftan da Haçlı potasında eritilmeye çalışıldı.
Daha fazla kilise evleri açıldı, daha fazla gencimiz Hıristiyanlaştırıldı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez, devlet arazileri kiliselere tahsis edilmeye başlandı.
Ülkemizin bölünmesi anlamına gelebilecek eyalet sisteminin alt yapısını hazırlayacak başkanlık sistemi ve anayasa çalışmaları daha fazla hızlandı.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez Cumhuriyet kutlamalarında arbede yaşandı, kutlamalara kısıtlamalar getirildi.
ABD istihbaratlı Uludere operasyonlarıyla devlet-millet ayrışması biraz daha hızlandırılmaya çalışıldı.
Terör gündemi ise asla durulmadı, her gün daha fazla şehit vermeye, bölücüler ve terör ise daha fazla zemin kazanmaya devam ettiler.
2012 yılında bütün bu olumsuzluklar yaşanırken, tek olumlu gelişme de Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Baş’ın Ehl-i Beyt sempozyumları oldu.
Herkesin dünyayı ve ülkemizi ayrışmaya, kavgaya, kaosa sürüklemeye çalıştığı bir atmosferde, Sayın Baş tüm insanlığı Ehl-i Beyt’in çatısı altında birleştirmenin mücadelesini verdi.
2012 yılını Meltem TV yorumcularından İlhan Gültekin şöyle yorumluyor: “Türkiye daha borçlu, daha az özgür, daha bağımlı ve daha fazla tehdit altında…”
2012 yılının önemli gelişmelerini şöyle sıralayabiliriz:
Suriye gündemi… Suriye, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Haçlı potasında eritilmeye çalışılırken, bu misyon Türkiye’ye verildi. Fakat gerek Rusya ve Çin’in BM’de veto etmesi, gerekse Rusya’nın her türlü siyasi, ekonomik ve askeri desteği sebebiyle ABD, NATO buraya Libya gibi müdahale edemedi.
Türkiye üzerinden Suriye sürecini yönetmeye çalıştılar. Ve bu durum Türkiye-Rusya ilişkilerinde ciddi gerginliklere neden oldu.
Malatya Kürecik’e yerleştirilen X-Band radar sistemi ilk kez kullanıldı.
İşin garip tarafı NATO adına kurulan bu sistem, ilk denemesini NATO üyesi olmayan İsrail tarafından kullanıldı. İsrail’in son Gazze katliamında, gerek hedeflerin vurulması gerekse Hamas’ın gönderdiği füzelerin etkisiz kılınması konusunda bu radar sistemi devreye girdi.
Şu işe bakın, bir taraftan “one minute” tiyatrolarıyla Gazze’lilerin yanındaymış gibi davranılıyor ama diğer taraftan Türkiye’deki radar sistemiyle ve Türkiye’de eğitim almış İsrail pilotlarıyla Gazze vuruluyor. Bunlar 2012 yılında Türkiye’nin daha fazla ABD ve İsrail taşeronu olduğunu gösteriyor.
Türkiye’ye Patriot yerleştirme kararı alındı. NATO’nun kara kuvvetleri komutanlığı İzmir’e taşındı. Türkiye’ye kurulan NATO ve ABD üsleri, Patriotlar ve radar sistemi sebebiyle binlerce yabancı asker Türkiye’ye konuşlandırıldı.
Böylece Türkiye meşru bir işgale maruz kalırken, diğer taraftan da dünyanın ikinci süper gücü olan Rusya’nın da açık hedefi haline getirildi, batı dünyasının ön cephesi oldu.
Şii-Sünni çatışmasının fitili biraz daha ateşlendi. Bir taraftan Türkiye’deki bazı karaktersiz akademisyenler ve hoca efendiler vasıtasıyla Şii-Sünni gerilimi oluşturulmaya çalışılırken, diğer taraftan ABD’nin kontrolü altında bulunan Irak pilot bölge seçildi. Sünni dünyanın lideri olarak lanse edilen Türkiye’nin Başbakanı ile Irak’ın Şii Başbakanı arasında Şii-Sünni tiyatrosu sergilendi. Amaç Şii-Sünni çatışması için bir başlangıcın oluşturulmasıydı.
Gelinen noktada, Irak’ta Şii’ler Başbakan Erdoğan’ı protesto eylemleri yaptılar; Sünniler ise Erdoğan’ın posterlerini taşıyarak mitingler yaptılar.
Türkiye bir taraftan Haçlı adına İslam dünyasının şekillendirilmesinde misyon sahibi yapılırken, diğer taraftan da Haçlı potasında eritilmeye çalışıldı.
Daha fazla kilise evleri açıldı, daha fazla gencimiz Hıristiyanlaştırıldı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez, devlet arazileri kiliselere tahsis edilmeye başlandı.
Ülkemizin bölünmesi anlamına gelebilecek eyalet sisteminin alt yapısını hazırlayacak başkanlık sistemi ve anayasa çalışmaları daha fazla hızlandı.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez Cumhuriyet kutlamalarında arbede yaşandı, kutlamalara kısıtlamalar getirildi.
ABD istihbaratlı Uludere operasyonlarıyla devlet-millet ayrışması biraz daha hızlandırılmaya çalışıldı.
Terör gündemi ise asla durulmadı, her gün daha fazla şehit vermeye, bölücüler ve terör ise daha fazla zemin kazanmaya devam ettiler.
2012 yılında bütün bu olumsuzluklar yaşanırken, tek olumlu gelişme de Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Baş’ın Ehl-i Beyt sempozyumları oldu.
Herkesin dünyayı ve ülkemizi ayrışmaya, kavgaya, kaosa sürüklemeye çalıştığı bir atmosferde, Sayın Baş tüm insanlığı Ehl-i Beyt’in çatısı altında birleştirmenin mücadelesini verdi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025