ABD Başkanı Bush'un Yeni Irak Planı, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın Kerkük Raporu bu yıl için Kerkük'ü büyük tehlikelerin beklediğinin sinyallerini veriyor.Önümüzdeki Aralık ayında Kerkük'te bir referandum yapılacak ve arkalarına ABD'nin ve taşeron Irak hükümetinin her türlü desteğini almış olan peşmergeler işlerini pek şansa bırakmayı düşünmüyorlar.Bush'un yeni Irak stratejisinde PKK'nın ismi bile geçmezken, Kerkük'ün ve Türkmenlerin sorunlarından da zerre kadar bahsedilmiyor. Zaten bahsedilseydi de şaşardım, bunda da mutlaka bir bityeniği vardır derdim, ama neyse.ABD'nin Türkmen varlığını hiç dikkate almaması, Türkmen şehirleri hakkındaki planlarını açıkça ortaya koymaktadır.Yunan yetkililerin Yunanistan'daki Türk varlığı hakkındaki sözlerini hatırlayın. "Ülkemizde eğer Türklerin varlığını kabul edersek, onlara azınlık statüsü vermek zorunda kalırız" diyorlardı sayın yetkililer. Böyle olunca uluslararası kanunlara göre bazı hakların tanınması gerekiyordu. Bu sebeple işi yokuşa sürmeden kestirmeden atıyorlardı.Şimdi aynı senaryoyu ABD, Kuzey Irak için uyguluyor. "Türkmen mi, o da kim? Buralarda sadece peşmergeler var" rolüne bürünüyorlar, bir taraftan da Telafer örneğinde olduğu gibi Türkmenler bazen toplu, bazen de tek tek ortadan kaldırılıyor. Bu da yetmiyor, Türkmenlere ait ne varsa, tapu kayıtlarını, tarihi eserleri, hatta mezar taşlarını bile yok ediyorlar.MİT'in Kerkük raporu da Kerkük'ün demografik yapısının nasıl değiştirildiğini, bu konuda bugüne kadar yapılanları açıkça ifade ediyor.Rapora göre, Irak'ın kuzeyinden 227 bin peşmerge ailesi, yani 600 bin kişi 20 bin dolar para vaadiyle Kerkük'e yerleştirildi ve seçmen kayıtları yapıldı.Peşmergeler ağırlıklı olarak, Kerkük'ü Süleymaniye ve Erbil'e bağlayan kuzey güzergahındaki yollar üzerinde bulunan Rahimova, İskan ve Şorca mahallelerinde yapılmış veya yapımı başlayan konutlara yerleştiriliyor.Kuzey Irak'taki varoşlardan getirilen Kürt aileler, Kerkük stadyumu içine veya stadyum kenarına kurulan çadırlarda barındırılıyor.Saddam döneminden kalma Kerkük'teki askeri garnizon içinde bulunan lojmanlara da getirilen peşmergeler aileleriyle birlikte yerleştirildi.Kerkük'te okul, nüfus ve tapu müdürlüklerinin büyük çoğunluğu da peşmergelerin eline geçti.Peşmergeler sadece demografik yapının bu raporda ifade edildiği gibi değiştirilmesiyle yetinmiyor. Türkmen liderlerin ifadesiyle şu an itibariyle 100 bin kişilik peşmerge gücü Kerkük'ün etrafını çevirmiş durumda.Telafer'de yakın geçmişte yaşanan katliamların Kerkük'te de yaşanması an meselesi.Bu yıl Kerkük önemli gelişmelere sahne olacak.Peki, Türkiye'yi yakından ilgilendiren bu gelişmeler konusunda yetkililerimiz ne yapıyor? Herhangi bir önlem alınıyor mu, yoksa her zamanki gibi tiyatro mu oynanıyor?Seçim dönemine girdiğimiz şu günlerde, dün Telafer katliamına seyirci kalan, ABD'nin Irak'ta 650 bin sivili katletmesine ise taşeronluk yapan siyasilerimiz Kerkük ile ilgili ilginç açıklamalar yapıyorlar.Sayın Başbakan, "Kerkük'teki gelişmelere seyirci kalamayız" diyor, ama ABD'siz bir adım bile atmıyor. Bir taraftan Telafer'i yerle bir eden, masum sivilleri yok eden ABD ile stratejik müttefik olup, diğer taraftan Kerkük için aynı senaryoları hazırlayan bu soykırımcılara rağmen Kerkük problemini çözebilmek mümkün mü?Eğer ABD, Kuzey Irak ve Kerkük konusunda askeri çözüm için görünüşte "Irak'ın iç işlerine karıştırmayız" açıklamalarını yapıp, ardından çaktırmadan siyasilerimize göz kırpıyorsa sizce bu neyin alameti?Prof. Dr. Haydar Baş'ın ikaz ettiği gibi, bu bizi İran'la kapıştırmak için, Ortadoğu'daki sıcak ortama çekmek için bir senaryonun mu parçası?Dün, PKK'nın oluşması aşamasında askeri müdahale bir çözümdü, ama bugün? Özellikle de ABD buna göz kırpıyorsa kırk defa düşünmek gerekmez mi?İktidarıyla, muhalefetiyle siyasilerin bir anda Kerkük meselesine yoğunlaşması ve dünkü sessizliklerini bozarak sürekli askeri müdahaleyi dillendirmeleri sizce bir tesadüf mü? Yoksa Türkiye'yi yeni ve tehlikeli bir sürece sokmak için ABD patentli senaryoların figüranlığını mı üstlendiler?Bana sorarsanız, gerek Kerkük meselesi, gerekse diğer bütün meseleler için tek bir çözüm kaldı: O da milli projeleri olan, milli ekonomik bir çözümü olan siyasi bir hareketi devletiyle, milletiyle ve askeriyle bir ve beraber olarak iş başına getirmek.Görünen o ki, bu çözümü ortaya koyabilecek tek siyasi hareket de ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modeli'yle yüzlerce yerli ve yabancı bilim adamı tarafından Nobel'e aday gösterilen Prof. Dr. Haydar Baş'ın genel başkanı olduğu Bağımsız Türkiye Partisi(BTP)'dir.Siz bugün ülkenizde ekonomik bir gücü elde edemezseniz, iç siyasetinizde mükemmeliyeti, birlikteliği de asla yakalayamazsınız. İçteki birlik dış politikada caydırıcı bir unsurdur. Ekonomisiyle, siyasetiyle tek bilek olan bir millet ve bu birlikten güç alan güçlü bir asker, masaya yumruğunu vurduğu her konuda muvaffak olacaktır. Tarih bunun örnekleriyle doludur.Böyle bir güce sahip, her konuda bağımsız bir Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada Kerkük hala bir problem olur mu, Kıbrıs, Ege bir sorun olur mu? Birileri senin içişlerin hakkında bu kadar rahat davranabilir mi, askerine hiç işgalci diyebilir mi?Milli Ekonomi Modeli ile ekonomik rahata kavuşan vatandaşlarımız, hiç PKK gibi terör örgütlerinin faaliyet göstermesine müsaade eder mi?Bütün problemlerin çözümü, milli projelerle dimdik ayakta duran güçlü bir Türkiye'dir.Önümüzdeki seçim dönemi ülkemizin geleceği için gerçekten çok önemli.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025