Zikrin Kur’an-ı Kerim’deki çeşitli manaları
Allah-u Teâlâ, Kur’ân-ı Kerim’de çeşitli şeylere zikir adını vermiştir. Örneğin, Cenâb-ı Hakk, Kur’ân-ı Kerim’e de zikir adını verdi, Peygamberine de…
05.11.2024 18:20:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Allah-u Teâlâ, Kur'ân-ı Kerim'de çeşitli şeylere zikir adını vermiştir. Örneğin, Cenâb-ı Hakk, Kur'ân-ı Kerim'e de zikir adını verdi, Peygamberine de…
Kur'ân-ı Kerim ve peygamberler, Allah'ı hatırlatırlatır. Allah'ın birliğini bilmeye, tevhide, kurtuluşa davet eder. Kulun Allah'a vuslat etmesine vesiledirler.
İbâdât ve taata da zikir adını verdi. Kul ibâdetlerle Allah'a yaklaşır. O'na vuslat eder, dostu/velisi olur. O'nun dostu olan ise hem bu dünyada kurtuluşa ermiştir, hem de âhirette... Allah, dostuna dünyada da, âhirette de sahip çıkar.
Nitekim, Cenâb-ı Hakk bir kudsi hadiste buyurur ki: "Yüce Allah buyurdu ki: Kim, Benim dostlarımdan birisine düşmanlık ederse, Ben, ona karşı savaş ilân ederim. Hiçbir kulum, kendisine farz kıldığım ibâdetlerden Bence daha sevimli başka bir şeyle Bana yakın olmamıştır. Kulum, nâfile ibâdetlerle devamlı olarak Bana yakınlaşırsa; sonunda Ben de onu severim. O zaman kulumun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Kulum Benden bir şey isterse veririm, Bana sığınırsa şüphesiz korurum."
Kur'ân-ı Kerim'de zikrin mânâsı ne olursa olsun, bu mânâlardaki ortak özellik, kula Allah'ı hatırlatması, kulun Allah'a yönelmesi, O'nu bilmesi, O'na teslim olması, kurtuluşa ermesine vesile olmasıdır.
Kur'ân-ı Kerim'de zikrin farklı mânâlarına bakalım ve bunların özünde hâkim olan esası ayrıntılı olarak aktaralım.
Kuran-ı Kerim, vahiy, Allah tarafından gönderilen diğer kitaplar
Birçok âyet-i kerimede zikir Kur'an-ı Kerim, Kur'ân-ı Kerim ise zikir olarak adlandırılmıştır. Allah-u Teâlâ gönderdiği diğer kitaplara da zikir adını vermiştir. O âyetlerden bazıları şunlardır:
"(Resûlüm!) İşte böylece geçmiştekilerin haberlerinden bir kısmını Sana anlatıyoruz. Şüphesiz ki, tarafımızdan Sana bir zikir verdik."
"'Zikir (Kur'ân-ı Kerim) aramızdan O'na mı indirildi?' Hayır! Onlar Kitabım hakkında şüphe içindedirler. Hayır! Azabımı henüz tatmadılar."
"Zikir (Kur'ân-ı Kerim/vahiy) aramızda O'na mı verildi? Hayır, o, yalancı ve şımarığın biridir (dediler)"
"O inkâr edenler Zikr'i (Kur'ân-ı Kerim'i) işittikleri zaman, neredeyse Seni gözleriyle devirivereceklerdi. Hâlâ da (kin ve hasedlerinden) 'Hiç şüphe yok o bir delidir' derler."
"(Allah'ın azabından) sakınıp da rahmete nâil olmanız ümidiyle, içinizden sizi uyaracak bir adam vasıtasıyla size bir zikir (kitap) gelmesine mi şaştınız?"
"Sizi uyarmak için içinizden bir adam vasıtasıyla Rabbinizden size bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki, O sizi, Nuh kavminden sonra onların yerine getirdi ve yaratılışta sizi onlardan üstün kıldı. O hâlde, Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz."
"Onlar ki, gözleri Benim zikrimden (gönderdiğim kitaptan) bir perdede idi ve işitmeye de kâdir olamaz olmuşlardı."
"Eğer Hakk, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi. Hayır, Biz onlara şân ve şereflerini getirdik fakat onlar kendi şereflerine sırt çevirdiler."
Müfessirlerin çoğunluğuna göre âyetteki zikir kelimesinin anlamı olan, şân ve şereften maksat, buna vesile olan Kur'ân-ı Kerim'dir.
"İman edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan inen (Kur'ân-ı Kerim) sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir."
"Bu nimetimiz onları imtihan etmek içindir. Kim Rabb'ini hatırlamaktan yüz çevirirse, Allah onu git-gide artan çetin bir azaba sokar."
Bazı müfessirler (Elmalılı, Bilmen) bu âyetlerde geçen zikir kelimesinin hem Kur'ân-ı Kerim, hem de ibâdât u taat ve şükürle hamd ederek Allah'ı anmak, zikretmek anlamında tefsir etmişlerdir. Bunda hiçbir tezatlık yoktur. Kur'ân-ı Kerim, Allah'ı zikretmek için okunur. Okunduğunda Allah hatırlanır. Kur'ân-ı Kerim okumak ibâdettir.
Bu konuda Peygamber Efendimizden rivâyet edilen hadisler mevcuttur: İbn Abbâs'dan, "Bir adam dedi ki: 'Ey Allah Resûlü! Allah'a en sevimli amel hangisidir?'
'Yolculuğu bitirince tekrar yola başlayan kimsenin durumu.'
Adam yine, 'Yolculuğu bitirip tekrar yola başlama durumu nedir?" diye sorunca, Hz. Peygamber;
'Kur'ân'ı başından sonuna kadar okur, bitirdiğinde yeniden başlar' buyurdu."
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Allah'ın evlerinden birinde toplanıp Allah'ın Kitâbını okuyan, onu aralarında öğrenip-öğreten hiçbir topluluk yoktur ki, Allah, onların üzerlerine sekine (huzur) indirmesin, rahmet onları kaplamasın, melekler onları kuşatmasın. Allah onları kendi katındakilerin içinde anmasın!"
Peygamberimiz buyuruyor ki: "Bir insanın Kur'ân-ı Kerim'den bir harf okuması bir hasenedir. Bir hasene için on kat sevap vardır. Ben size, 'Elif, Lâm, Mîm' bir harften ibârettir, demiyorum. Çünkü Elif tek başına bir harftir. Lâm da bir harftir, Mîm de bir harftir."
"İnsanların en ziyade âbidi, Kur'ân-ı Kerim'i en çok kıraat edendir. İbâdetin en faziletlisi de duadır. Cenâb-ı Hakk'a niyaz ve münâcatta bulunmaktır."
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kur'ân-ı Kerim'i okuyup gereğince amel edene (âhirette) şöyle denir: Oku ve (Cennet derecelerine) yüksel! Dünyada nasıl ağır ağır okuyor idiysen, burada da öyle oku! Çünkü asıl makamın okuyacağın en son âyetin yanındadır."
Kur'ân-ı Kerim'e zikir adını veren Allah-u Teâlâ'dır. Kur'ân-ı Kerim, Allah'ın maksadını, muradını, mesajını, kastını, beyanını, ne istediğini anlatan, içinde geçmiş ve gelecekten haberler bulunduran, şer'i hükümleri barındıran, insanları Allah'a ulaştıran yol gösterici bir kitaptır." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
Kur'ân-ı Kerim ve peygamberler, Allah'ı hatırlatırlatır. Allah'ın birliğini bilmeye, tevhide, kurtuluşa davet eder. Kulun Allah'a vuslat etmesine vesiledirler.
İbâdât ve taata da zikir adını verdi. Kul ibâdetlerle Allah'a yaklaşır. O'na vuslat eder, dostu/velisi olur. O'nun dostu olan ise hem bu dünyada kurtuluşa ermiştir, hem de âhirette... Allah, dostuna dünyada da, âhirette de sahip çıkar.
Nitekim, Cenâb-ı Hakk bir kudsi hadiste buyurur ki: "Yüce Allah buyurdu ki: Kim, Benim dostlarımdan birisine düşmanlık ederse, Ben, ona karşı savaş ilân ederim. Hiçbir kulum, kendisine farz kıldığım ibâdetlerden Bence daha sevimli başka bir şeyle Bana yakın olmamıştır. Kulum, nâfile ibâdetlerle devamlı olarak Bana yakınlaşırsa; sonunda Ben de onu severim. O zaman kulumun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Kulum Benden bir şey isterse veririm, Bana sığınırsa şüphesiz korurum."
Kur'ân-ı Kerim'de zikrin mânâsı ne olursa olsun, bu mânâlardaki ortak özellik, kula Allah'ı hatırlatması, kulun Allah'a yönelmesi, O'nu bilmesi, O'na teslim olması, kurtuluşa ermesine vesile olmasıdır.
Kur'ân-ı Kerim'de zikrin farklı mânâlarına bakalım ve bunların özünde hâkim olan esası ayrıntılı olarak aktaralım.
Kuran-ı Kerim, vahiy, Allah tarafından gönderilen diğer kitaplar
Birçok âyet-i kerimede zikir Kur'an-ı Kerim, Kur'ân-ı Kerim ise zikir olarak adlandırılmıştır. Allah-u Teâlâ gönderdiği diğer kitaplara da zikir adını vermiştir. O âyetlerden bazıları şunlardır:
"(Resûlüm!) İşte böylece geçmiştekilerin haberlerinden bir kısmını Sana anlatıyoruz. Şüphesiz ki, tarafımızdan Sana bir zikir verdik."
"'Zikir (Kur'ân-ı Kerim) aramızdan O'na mı indirildi?' Hayır! Onlar Kitabım hakkında şüphe içindedirler. Hayır! Azabımı henüz tatmadılar."
"Zikir (Kur'ân-ı Kerim/vahiy) aramızda O'na mı verildi? Hayır, o, yalancı ve şımarığın biridir (dediler)"
"O inkâr edenler Zikr'i (Kur'ân-ı Kerim'i) işittikleri zaman, neredeyse Seni gözleriyle devirivereceklerdi. Hâlâ da (kin ve hasedlerinden) 'Hiç şüphe yok o bir delidir' derler."
"(Allah'ın azabından) sakınıp da rahmete nâil olmanız ümidiyle, içinizden sizi uyaracak bir adam vasıtasıyla size bir zikir (kitap) gelmesine mi şaştınız?"
"Sizi uyarmak için içinizden bir adam vasıtasıyla Rabbinizden size bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki, O sizi, Nuh kavminden sonra onların yerine getirdi ve yaratılışta sizi onlardan üstün kıldı. O hâlde, Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz."
"Onlar ki, gözleri Benim zikrimden (gönderdiğim kitaptan) bir perdede idi ve işitmeye de kâdir olamaz olmuşlardı."
"Eğer Hakk, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi. Hayır, Biz onlara şân ve şereflerini getirdik fakat onlar kendi şereflerine sırt çevirdiler."
Müfessirlerin çoğunluğuna göre âyetteki zikir kelimesinin anlamı olan, şân ve şereften maksat, buna vesile olan Kur'ân-ı Kerim'dir.
"İman edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan inen (Kur'ân-ı Kerim) sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir."
"Bu nimetimiz onları imtihan etmek içindir. Kim Rabb'ini hatırlamaktan yüz çevirirse, Allah onu git-gide artan çetin bir azaba sokar."
Bazı müfessirler (Elmalılı, Bilmen) bu âyetlerde geçen zikir kelimesinin hem Kur'ân-ı Kerim, hem de ibâdât u taat ve şükürle hamd ederek Allah'ı anmak, zikretmek anlamında tefsir etmişlerdir. Bunda hiçbir tezatlık yoktur. Kur'ân-ı Kerim, Allah'ı zikretmek için okunur. Okunduğunda Allah hatırlanır. Kur'ân-ı Kerim okumak ibâdettir.
Bu konuda Peygamber Efendimizden rivâyet edilen hadisler mevcuttur: İbn Abbâs'dan, "Bir adam dedi ki: 'Ey Allah Resûlü! Allah'a en sevimli amel hangisidir?'
'Yolculuğu bitirince tekrar yola başlayan kimsenin durumu.'
Adam yine, 'Yolculuğu bitirip tekrar yola başlama durumu nedir?" diye sorunca, Hz. Peygamber;
'Kur'ân'ı başından sonuna kadar okur, bitirdiğinde yeniden başlar' buyurdu."
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Allah'ın evlerinden birinde toplanıp Allah'ın Kitâbını okuyan, onu aralarında öğrenip-öğreten hiçbir topluluk yoktur ki, Allah, onların üzerlerine sekine (huzur) indirmesin, rahmet onları kaplamasın, melekler onları kuşatmasın. Allah onları kendi katındakilerin içinde anmasın!"
Peygamberimiz buyuruyor ki: "Bir insanın Kur'ân-ı Kerim'den bir harf okuması bir hasenedir. Bir hasene için on kat sevap vardır. Ben size, 'Elif, Lâm, Mîm' bir harften ibârettir, demiyorum. Çünkü Elif tek başına bir harftir. Lâm da bir harftir, Mîm de bir harftir."
"İnsanların en ziyade âbidi, Kur'ân-ı Kerim'i en çok kıraat edendir. İbâdetin en faziletlisi de duadır. Cenâb-ı Hakk'a niyaz ve münâcatta bulunmaktır."
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kur'ân-ı Kerim'i okuyup gereğince amel edene (âhirette) şöyle denir: Oku ve (Cennet derecelerine) yüksel! Dünyada nasıl ağır ağır okuyor idiysen, burada da öyle oku! Çünkü asıl makamın okuyacağın en son âyetin yanındadır."
Kur'ân-ı Kerim'e zikir adını veren Allah-u Teâlâ'dır. Kur'ân-ı Kerim, Allah'ın maksadını, muradını, mesajını, kastını, beyanını, ne istediğini anlatan, içinde geçmiş ve gelecekten haberler bulunduran, şer'i hükümleri barındıran, insanları Allah'a ulaştıran yol gösterici bir kitaptır." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)