"Bütün ekonomi modelleri, insanın ihtiyaçlarının sınırsız olduğu yanılgısındadır. Sınırsız olan insanın ihtiyaçları değil, ihtiraslarıdır. İnsanın doymayan tarafı karnı değil gözüdür. Ancak şu ana kadar insanın ihtiyaçları sınırsız kaynaklar ise sınırlı görülmüştür. Oysa sınırsız olan kaynaklardır, sınırlı olan ise ihtiyaçlardır."
-Prof. Dr. HAYDAR BAŞ-
Bretton Woods sistemi çökmesiyle doların arkasında ABD yönetiminin "tam güvenirliği ve saygınlığı(!)" dışında bir şey kalmamıştı. Bu noktadan sonra, ABD, başkalarından almak zorunda olduğu mal ve hizmetler karşılığında diğer ülkeleri, değeri düşmüş her doları kabullenmeleri için ikna etmek zorundaydı. Diğer ülkelerin ABD dolarını tutmaları için ekonomik bir gerekçe bulması gerekiyordu: bu gerekçeyi petrol sağladı.
ABD petrol ticaretinin bir para sepeti ile yapılmasını önleyerek doların egemenliğini sürdürmek amacıyla dünyanın en büyük petrol üreticisi olan Suudi Arabistan ile üst düzey görüşmelere başladı. Sözkonusu bu görüşmeler sonucunda, Suudi Hükümeti petrol gelirleri ile gizlice 2,5 milyar dolar değerinde ABD hazine bonosu satın aldı. Böylece "petro-dolarların yeniden döngüsü" (petrodolar recycling) olarak bilinen ve Newyork ve İngiltere bankacılık sisteminin lehine olan süreç başladı. Suudi Arabistan ile gerçekleştirilen bu görüşmeler ileri bir tarihte ABD Hazine Genel sekreteri Blumental tarafından Suudi Arabistan'ın petrol ticaretini yalnızca dolarla yapacağı yönünde güvence verdiği biçiminde açıklanmıştır. Bu noktanın önemi, 2002 yılında, ABD'nin eski bir Suudi Arabistan büyükelçisi tarafından ABD kongresindeki bir komitede su sözlerle ifade ediliyordu:
"Suudilerin tarihsel olarak yaptıkları en kritik şeylerden biri, ABD'yle dostluğu sürdürmenin yanında, petrolün dolar üzerinden fiyatlandırılmasında ısrarcı olmalarıdır. Bu nedenle ABD Hazinesi başka hiçbir ülkenin sahip olmadığı bir avantaja sahiptir. Gerektiği her durumda para basarak petrol alabilmekteyiz?"
Suudi yönetimiyle yapılan anlaşmanın hemen ardından, Suudi Arabistan'ın dayatmasıyla, OPEC de bu anlaşmayı kabul etmiş ve böylece artık OPEC'in ürettiği petrol sadece ABD doları üzerinden satılır hale gelmişti. Dolayısıyla petrol standardı, dolar standardı haline gelmiş oldu.
Gelinen noktada rahatlıkla şunu söyleyebiliriz; 1913'te birkaç beynelminel ailenin girişiyle kurulan Amerikan Merkez Bankası FED, 1944'te dünyanın merkez bankası oldu. Başlangıçta verilen "altına karşılık emisyonu artırma" sözü sadece 1960'lı yıllara kadar, doların altına konvertibilitesi ise 1971'e kadar sürdü. Ardından OPEC ülkelerinin dolar karşılığı petrol satmaları sağlandı. Böylece dünyadaki dolarla satın alınan bütün petroller Amerika'nın oldu!
Yalnızca petrol de değil, hangi ürün dolarla alınıp satılıyorsa aslında mülkiyeti ABD'ye aitti. Bu sebeple yeryüzündeki insanlar ürettikçe FED buna mukabil para basarak ona sahip olabilme imkânına kavuştu. Hatta Panama ve Liberya gibi ülkeler milli para birimi olarak doları seçtiler. Dünyadaki önde gelen Merkez Bankaları milli paralarını kasalarındaki dolara karşılık bastılar. Aslında piyasalarında dolaşan Amerikan dolarıydı. Üstelik bir de dolar zengini ülkeler ?özellikle Arap sermayesi, Japonya, Çin, Hindistan v.s.- elde ettikleri paraları tekrar ABD'de tahvil ve bonoya dönüştürdüler. Böylece Amerika'nın cari açıklarını finanse ettiler?
Şimdi söyleyin bakalım; bu sistem çöker mi?
Cevap Mehmet Emin Koç'un 20 Haziran 2009 tarihindeki Yeni Mesaj gazetesindeki köşesinde gizlidir:
"Geçen senenin Ramazan'ında Prof. Dr. Haydar Baş ile güneydoğu turundaydık. Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu beyin evine konuk olan Prof. Dr. Baş'tan, Rusya'nın üst düzey ekonomistlerinden ve o dönem Devlet Başkanı olan Putin'in danışmanlarından Prof. Dr. V. Minin başkanlığında bir heyet, sabaha kadar "dünya ekonomisinin gidişatı ve Rusya'nın alması gereken tedbirler" üzerine bilgiler almışlardı.
Bir ara Minin, "Amerika çöküyor" dediğinde; hayır, diyor Prof. Dr. Baş, yanlış düşünüyorsunuz, ABD çökmüyor, ekonomi sistemi çöküyor, kapitalizm çöküyor! Ardından şöyle devam etmişti: "Amerika'da çöken ABD'nin parası değil, çöken sistem? Kapitalizm çökecek, bunu hep beraber yaşayacağız. Çöken sisteme rağmen ABD'yi ayakta tutan dolarıdır, parasıdır. Ama parasının çökmesini istiyorsanız, Rusya'nın devreye girmesi lazım!"
Minin, kendi inisiyatif alanlarında "ABD dolarına mukabil, "Rus rublesini" yerleştirmeyi ve rezerv para olarak kabullendirmeyi düşündüklerini belirtince; Prof. Dr. Baş, "Yanlış yaparsınız, milletleri bir ahırdan çıkartır, öbür ahıra tıkmaya çalışırsınız; hem de rubleyi kimse tutmaz, başarılı olamazsınız. Dolar hegemonyasını kırmak istiyorsanız yapacağınız iş, her devletin kendi emek ve üretimi karşılığında basacağı parasının söz konusu inisiyatif alanında geçerli para olması, konvertibl olmasıdır. O zaman herkes destek sağlar. Böylece iki devlet arasında yapılan mal mübadelesinde kullanılacak olan para, tedavüldeki para her iki devletin parası olacak. Rusya kendi malını sattığı zaman Çin'den kendi parasını isteyecek, Çin, Rusya'ya malını sattığı zaman Rusya'dan kendi parasını isteyecek." Dedi.
Bu görüşmeler değişen dünyanın ayak sesleri idi. Ekonomi bilimi paranın tanımından, kaynakların kullanımına kadar sil baştan yeniden yazılıyordu. Ardından Prof. Dr. Haydar Baş Rus parlamentosu Duma'ya davet edilecek ve orada beş saat tezini anlatacaktı.
Yanında bir tane devlet yetkilisi olmadan?
-Prof. Dr. HAYDAR BAŞ-
Bretton Woods sistemi çökmesiyle doların arkasında ABD yönetiminin "tam güvenirliği ve saygınlığı(!)" dışında bir şey kalmamıştı. Bu noktadan sonra, ABD, başkalarından almak zorunda olduğu mal ve hizmetler karşılığında diğer ülkeleri, değeri düşmüş her doları kabullenmeleri için ikna etmek zorundaydı. Diğer ülkelerin ABD dolarını tutmaları için ekonomik bir gerekçe bulması gerekiyordu: bu gerekçeyi petrol sağladı.
ABD petrol ticaretinin bir para sepeti ile yapılmasını önleyerek doların egemenliğini sürdürmek amacıyla dünyanın en büyük petrol üreticisi olan Suudi Arabistan ile üst düzey görüşmelere başladı. Sözkonusu bu görüşmeler sonucunda, Suudi Hükümeti petrol gelirleri ile gizlice 2,5 milyar dolar değerinde ABD hazine bonosu satın aldı. Böylece "petro-dolarların yeniden döngüsü" (petrodolar recycling) olarak bilinen ve Newyork ve İngiltere bankacılık sisteminin lehine olan süreç başladı. Suudi Arabistan ile gerçekleştirilen bu görüşmeler ileri bir tarihte ABD Hazine Genel sekreteri Blumental tarafından Suudi Arabistan'ın petrol ticaretini yalnızca dolarla yapacağı yönünde güvence verdiği biçiminde açıklanmıştır. Bu noktanın önemi, 2002 yılında, ABD'nin eski bir Suudi Arabistan büyükelçisi tarafından ABD kongresindeki bir komitede su sözlerle ifade ediliyordu:
"Suudilerin tarihsel olarak yaptıkları en kritik şeylerden biri, ABD'yle dostluğu sürdürmenin yanında, petrolün dolar üzerinden fiyatlandırılmasında ısrarcı olmalarıdır. Bu nedenle ABD Hazinesi başka hiçbir ülkenin sahip olmadığı bir avantaja sahiptir. Gerektiği her durumda para basarak petrol alabilmekteyiz?"
Suudi yönetimiyle yapılan anlaşmanın hemen ardından, Suudi Arabistan'ın dayatmasıyla, OPEC de bu anlaşmayı kabul etmiş ve böylece artık OPEC'in ürettiği petrol sadece ABD doları üzerinden satılır hale gelmişti. Dolayısıyla petrol standardı, dolar standardı haline gelmiş oldu.
Gelinen noktada rahatlıkla şunu söyleyebiliriz; 1913'te birkaç beynelminel ailenin girişiyle kurulan Amerikan Merkez Bankası FED, 1944'te dünyanın merkez bankası oldu. Başlangıçta verilen "altına karşılık emisyonu artırma" sözü sadece 1960'lı yıllara kadar, doların altına konvertibilitesi ise 1971'e kadar sürdü. Ardından OPEC ülkelerinin dolar karşılığı petrol satmaları sağlandı. Böylece dünyadaki dolarla satın alınan bütün petroller Amerika'nın oldu!
Yalnızca petrol de değil, hangi ürün dolarla alınıp satılıyorsa aslında mülkiyeti ABD'ye aitti. Bu sebeple yeryüzündeki insanlar ürettikçe FED buna mukabil para basarak ona sahip olabilme imkânına kavuştu. Hatta Panama ve Liberya gibi ülkeler milli para birimi olarak doları seçtiler. Dünyadaki önde gelen Merkez Bankaları milli paralarını kasalarındaki dolara karşılık bastılar. Aslında piyasalarında dolaşan Amerikan dolarıydı. Üstelik bir de dolar zengini ülkeler ?özellikle Arap sermayesi, Japonya, Çin, Hindistan v.s.- elde ettikleri paraları tekrar ABD'de tahvil ve bonoya dönüştürdüler. Böylece Amerika'nın cari açıklarını finanse ettiler?
Şimdi söyleyin bakalım; bu sistem çöker mi?
Cevap Mehmet Emin Koç'un 20 Haziran 2009 tarihindeki Yeni Mesaj gazetesindeki köşesinde gizlidir:
"Geçen senenin Ramazan'ında Prof. Dr. Haydar Baş ile güneydoğu turundaydık. Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu beyin evine konuk olan Prof. Dr. Baş'tan, Rusya'nın üst düzey ekonomistlerinden ve o dönem Devlet Başkanı olan Putin'in danışmanlarından Prof. Dr. V. Minin başkanlığında bir heyet, sabaha kadar "dünya ekonomisinin gidişatı ve Rusya'nın alması gereken tedbirler" üzerine bilgiler almışlardı.
Bir ara Minin, "Amerika çöküyor" dediğinde; hayır, diyor Prof. Dr. Baş, yanlış düşünüyorsunuz, ABD çökmüyor, ekonomi sistemi çöküyor, kapitalizm çöküyor! Ardından şöyle devam etmişti: "Amerika'da çöken ABD'nin parası değil, çöken sistem? Kapitalizm çökecek, bunu hep beraber yaşayacağız. Çöken sisteme rağmen ABD'yi ayakta tutan dolarıdır, parasıdır. Ama parasının çökmesini istiyorsanız, Rusya'nın devreye girmesi lazım!"
Minin, kendi inisiyatif alanlarında "ABD dolarına mukabil, "Rus rublesini" yerleştirmeyi ve rezerv para olarak kabullendirmeyi düşündüklerini belirtince; Prof. Dr. Baş, "Yanlış yaparsınız, milletleri bir ahırdan çıkartır, öbür ahıra tıkmaya çalışırsınız; hem de rubleyi kimse tutmaz, başarılı olamazsınız. Dolar hegemonyasını kırmak istiyorsanız yapacağınız iş, her devletin kendi emek ve üretimi karşılığında basacağı parasının söz konusu inisiyatif alanında geçerli para olması, konvertibl olmasıdır. O zaman herkes destek sağlar. Böylece iki devlet arasında yapılan mal mübadelesinde kullanılacak olan para, tedavüldeki para her iki devletin parası olacak. Rusya kendi malını sattığı zaman Çin'den kendi parasını isteyecek, Çin, Rusya'ya malını sattığı zaman Rusya'dan kendi parasını isteyecek." Dedi.
Bu görüşmeler değişen dünyanın ayak sesleri idi. Ekonomi bilimi paranın tanımından, kaynakların kullanımına kadar sil baştan yeniden yazılıyordu. Ardından Prof. Dr. Haydar Baş Rus parlamentosu Duma'ya davet edilecek ve orada beş saat tezini anlatacaktı.
Yanında bir tane devlet yetkilisi olmadan?
Mehmet Maruf / diğer yazıları
- Ali Napolyon, Hacı Wilhelm ve diğerleri / 25.08.2016
- Musa gelene kadar sahne sihirbazların / 22.08.2016
- Zamanın ruhunu yakalamak / 21.08.2016
- Dolar'ın dünyayı istilası / 20.08.2016
- Bir sömürü aracı olarak Dolar / 19.08.2016
- Musa gelene kadar sahne sihirbazların / 22.08.2016
- Zamanın ruhunu yakalamak / 21.08.2016
- Dolar'ın dünyayı istilası / 20.08.2016
- Bir sömürü aracı olarak Dolar / 19.08.2016