"Amerika'nın Britanya ve tarihte imparatorluk kurmuş diğer tüm ulusları nasıl gölgede bırakabileceğini gösterdiniz. Böylelikle bugüne değin gelmiş geçmiş en büyük kazığı biz atmış oluyoruz."
- Michael Hudson, Süper Emperyalizm-
1944 sonrasındaki gelişmeler olmasa bizim Amerika ekonomisiyle bu kadar ilgilenmemiz gerekmezdi. 2. Dünya savaşının sona ermesiyle ABD, devasa bir sanayiye, parasal ve askeri güce sahip oldu. Dünya altın rezervlerinin %80'i, donanımlı bir ordu ve atom bombası onundu. Sovyetler Birliği karşısında kapitalist cephenin yöneticiliğini üstlenen ABD, daha1943'ten başlayarak İngiliz yetkililerle uluslararası ödemeler sistemini yeniden tesis etmek üzere çalışmalar başlattı. Ve 1944'te Bretton Woods'ta her paranın altına göre tanımlandığı ve sabit kura dayalı bir sistem devreye sokuldu. Bu sisteme "altın standardı" (Gold Exchange Standart) adı verildi.
Yürürlüğe giren yeni sisteme göre üye ülkeler ulusal parasını sabit bir kurdan dolara bağlamıştır. ABD ise doları başka bir ülkenin parasına değil sabit bir fiyattan altına bağlamıştır. (1 ons saf altın=35 $). Diğer yandan ABD, yabancı merkez bankalarına da tuttukları doları diledikleri zaman altına çevirebilme imkânını tanımıştır.
Görüldüğü gibi bu sistem, ABD'yi dünyanın merkez bankası konumuna getirmiştir. Çünkü dolar; bütün uluslararası paraların bağlandığı standart para konumuna yükselmiştir. Uluslararası ödemeler, borç ve alacaklar dolarla ölçülmüştür. Bunun dışında üye 44 ülkenin merkez bankaları dış rezervlerini dolar olarak tutmuşlardır, böylece dolar aynı zamanda bir rezerv para statüsüne kavuşmuştur. Prof. James Tobin oluşan yeni durumu 1963'te şöyle dile getirmiştir:
"Kendi avlusunda bir para kuyusuna sahip olmak hoş bir şey ve bize bu ayrıcalığı 'Altın Standartı' sağladı. Cari açığı on yıldır sürdürebiliyoruz. Çünkü çıkardığımız kıymetli kâğıtlar genellikle 'para' olarak kabul görüyor."
Bretton Woods sistemi, Amerikan doları altın kadar güçlü olduğu ve altına sabit bir orandan çevrilebildiği sürece işledi. Dolar bu sistemin birleştirici para birimiydi. Diğer ülkeler doları, tıpkı altın gibi parasal rezerv olarak tutuyorlardı. Ne var ki 1960'ların ortalarından itibaren ABD'nin ödemeler dengesi açığı genişledi ve ülkeden dolar çıkışı dolar girişine oranla yükseldi. Dünyanın geri kalanı da ABD'nin altın stoklarının ABD dışındaki bütün dolarların değerini karşılayamayacağının farkına vardı.
1970'li yılların başlarında Avrupa ve Asya ekonomilerinin artan rekabet gücü, Vietnam Savaşı harcamalarının ABD ekonomisine getirdiği yük, var olan iktisadi düzeni sarstı. Başta Fransa olmak üzere, önemli ülkelerin merkez bankaları ABD'den ellerindeki dolarlar karşılığında altın isteminde bulunmaya başladılar. De Gaulle, 1965'te Fransa merkez bankasındaki üç yüz milyon dolar karşılığı olarak ABD'den altın talep ettiğinde, ABD mali sistemi açıkça iflas ile karşı karşıya geldi. Bu gelişmelere bağlı olarak 1971 yılının ortasında FED'den altın çekimi hız kazandı ve rezervler kritik bir düzeye geriledi. 1949'da 25 milyar dolarlık değere sahip olan altın stoku 1970'lerin başında 12 milyar dolara düştü. Bu süreçte ABD'nin baş müttefiki durumundaki İngiltere Merkez Bankası bile 3 milyar dolarlık rezervi karşılığında 2600 ton altın almıştır.
Ülkenin dışarıdaki dolar varlıkları 1960'tan itibaren Amerikan altın stokunu aştı; 1968'de üç kat, 1972'de sekiz kat fazlaydı. Dolara sahip olan Avrupa bankaları dolar olarak kredi açıyorlardı. Bu Avrupa dolarları toplamı 1971 sonunda yüz milyar dolara yaklaşıyordu.
Sonuçta Ağustos 1971'de ABD başkanı Nixon'ın yeni ekonomik politikayı ilan etmesiyle Bretton Woods sistemi çöktü. Artık doların altınla değiştirilmesi geçici olarak durduruldu.
Ve bu geçicilik hala devam etmektedir!
- Michael Hudson, Süper Emperyalizm-
1944 sonrasındaki gelişmeler olmasa bizim Amerika ekonomisiyle bu kadar ilgilenmemiz gerekmezdi. 2. Dünya savaşının sona ermesiyle ABD, devasa bir sanayiye, parasal ve askeri güce sahip oldu. Dünya altın rezervlerinin %80'i, donanımlı bir ordu ve atom bombası onundu. Sovyetler Birliği karşısında kapitalist cephenin yöneticiliğini üstlenen ABD, daha1943'ten başlayarak İngiliz yetkililerle uluslararası ödemeler sistemini yeniden tesis etmek üzere çalışmalar başlattı. Ve 1944'te Bretton Woods'ta her paranın altına göre tanımlandığı ve sabit kura dayalı bir sistem devreye sokuldu. Bu sisteme "altın standardı" (Gold Exchange Standart) adı verildi.
Yürürlüğe giren yeni sisteme göre üye ülkeler ulusal parasını sabit bir kurdan dolara bağlamıştır. ABD ise doları başka bir ülkenin parasına değil sabit bir fiyattan altına bağlamıştır. (1 ons saf altın=35 $). Diğer yandan ABD, yabancı merkez bankalarına da tuttukları doları diledikleri zaman altına çevirebilme imkânını tanımıştır.
Görüldüğü gibi bu sistem, ABD'yi dünyanın merkez bankası konumuna getirmiştir. Çünkü dolar; bütün uluslararası paraların bağlandığı standart para konumuna yükselmiştir. Uluslararası ödemeler, borç ve alacaklar dolarla ölçülmüştür. Bunun dışında üye 44 ülkenin merkez bankaları dış rezervlerini dolar olarak tutmuşlardır, böylece dolar aynı zamanda bir rezerv para statüsüne kavuşmuştur. Prof. James Tobin oluşan yeni durumu 1963'te şöyle dile getirmiştir:
"Kendi avlusunda bir para kuyusuna sahip olmak hoş bir şey ve bize bu ayrıcalığı 'Altın Standartı' sağladı. Cari açığı on yıldır sürdürebiliyoruz. Çünkü çıkardığımız kıymetli kâğıtlar genellikle 'para' olarak kabul görüyor."
Bretton Woods sistemi, Amerikan doları altın kadar güçlü olduğu ve altına sabit bir orandan çevrilebildiği sürece işledi. Dolar bu sistemin birleştirici para birimiydi. Diğer ülkeler doları, tıpkı altın gibi parasal rezerv olarak tutuyorlardı. Ne var ki 1960'ların ortalarından itibaren ABD'nin ödemeler dengesi açığı genişledi ve ülkeden dolar çıkışı dolar girişine oranla yükseldi. Dünyanın geri kalanı da ABD'nin altın stoklarının ABD dışındaki bütün dolarların değerini karşılayamayacağının farkına vardı.
1970'li yılların başlarında Avrupa ve Asya ekonomilerinin artan rekabet gücü, Vietnam Savaşı harcamalarının ABD ekonomisine getirdiği yük, var olan iktisadi düzeni sarstı. Başta Fransa olmak üzere, önemli ülkelerin merkez bankaları ABD'den ellerindeki dolarlar karşılığında altın isteminde bulunmaya başladılar. De Gaulle, 1965'te Fransa merkez bankasındaki üç yüz milyon dolar karşılığı olarak ABD'den altın talep ettiğinde, ABD mali sistemi açıkça iflas ile karşı karşıya geldi. Bu gelişmelere bağlı olarak 1971 yılının ortasında FED'den altın çekimi hız kazandı ve rezervler kritik bir düzeye geriledi. 1949'da 25 milyar dolarlık değere sahip olan altın stoku 1970'lerin başında 12 milyar dolara düştü. Bu süreçte ABD'nin baş müttefiki durumundaki İngiltere Merkez Bankası bile 3 milyar dolarlık rezervi karşılığında 2600 ton altın almıştır.
Ülkenin dışarıdaki dolar varlıkları 1960'tan itibaren Amerikan altın stokunu aştı; 1968'de üç kat, 1972'de sekiz kat fazlaydı. Dolara sahip olan Avrupa bankaları dolar olarak kredi açıyorlardı. Bu Avrupa dolarları toplamı 1971 sonunda yüz milyar dolara yaklaşıyordu.
Sonuçta Ağustos 1971'de ABD başkanı Nixon'ın yeni ekonomik politikayı ilan etmesiyle Bretton Woods sistemi çöktü. Artık doların altınla değiştirilmesi geçici olarak durduruldu.
Ve bu geçicilik hala devam etmektedir!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mehmet Maruf / diğer yazıları
- Ali Napolyon, Hacı Wilhelm ve diğerleri / 25.08.2016
- Musa gelene kadar sahne sihirbazların / 22.08.2016
- Zamanın ruhunu yakalamak / 21.08.2016
- Dolar'ın dünyayı istilası / 20.08.2016
- Bir sömürü aracı olarak Dolar / 19.08.2016
- Musa gelene kadar sahne sihirbazların / 22.08.2016
- Zamanın ruhunu yakalamak / 21.08.2016
- Dolar'ın dünyayı istilası / 20.08.2016
- Bir sömürü aracı olarak Dolar / 19.08.2016