"Müminlerden özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile Allah yolunda malları ve canları ile cihad edenler bir değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri derece bakımından çok üstün kıldı. Bununla beraber Allah, her ikisine de cenneti vaat etmiştir. Fakat Allah, oturanlara nisbetle, cihad edenlere daha büyük bir mükafat vermektedir.''"Kendi katından dereceler, mağfiret ve rahmet vardır ve Allah, Gafur'dur, Rahim'dir.'' ( Nisa Suresi Ayet 95-96).Ayet-i kerimede geçen özür sahiplerinden murad "gözleri görmeyen, kötürüm durumda, cihada iştirak edemeyen kişiler" demektir.Tevbe Suresi 41-42. ayet-i kerimelerde:"Ey iman edenler, siz hafifli, ağırlıklı olarak genç, ihtıyar, evli, bekar, fakir, zengin, piyade, süvari, hepiniz evlerinizden fırlayıp cihada gidiniz ve mallarınızla, canlarınızla, Allah yolunda cihad ediniz. Eğer siz hayır nedir bilir kişilerseniz biliniz ki, cihad sizin için çok hayırlıdır. Habibim! Eğer Tebük seferi yakın bir ganimet kolay bir sefer olsaydı (münafıklar da) mutlak arkana düşerlerdi. Lakin bu çok meşakkatli sefer kendilerine uzak geldi. Bununla beraber münafıklar gücümüz yetseydi muhakkak sizinle yola çıkardık diye yalan yere yemin edeceklerdir. Onlar kendilerini yalancılıkla ölüme sürüklüyorlar. Allah bilir ki onlar mutlaka yalancıdırlar'' buyurulur.Asr-ı Saadette Habeşli biri, Resulüllah'a (s.a.v.) geldi ve şöyle dedi:- Ya Resulallah! Ben görüldüğü gibi, çirkin yüzlü, kötü kokulu, soylu olmayan biriyim. Ölünceye kadar düşmanla çarpışsam, nerede olurum?Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:- Sen cennette olursun.Hemen Müslüman oldu. Sonra şöyle dedi:-Yanımda başkasının koyunları var, onları ne yapayım?- Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:-Onları Medine'ye çevir... Sonra onlara bağır. Gider sahibini bulurlar...Öyle yaptı. Sonra çarpışmaya yöneldi. Ve onu orada şehit ettiler.Çarpışma bitince, Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:-Arkadaşlarınızın cesetlerini gömün.Öyle yaptılar sonra dediler ki :-Ya Resulallah! O Habeşli, falan yerde şehid olmuş.Bunun üzerine, Resulüllah ashabıyla kalktı, onun yanına gitti. Şöyle hitap etti:- Allah bugün, senin yüzünü güzelleştirdi. Kokunu hoş eyledi. Soyunu da pak kıldı....Cihad, kelime olarak çile, meşakkat anlamlarına gelir. Hem düşmanla , hem nefisle mücadele, dikkat isteyen, gayret isteyen, sabır ve sebat isteyen, fedakarlık, teslimiyet, sadakat, samimiyet... isteyen derecesi cennet ve Allah'ın rızası olan ulvi bir ibadettir. Bahane kabul etmeyen "Şartlara göre değil her şartta'' yürüyen, koşan, mücadeleden yılmayan, gerektiğinde düşmanla savaşan, Hak adımını atan er kişi işidir cihad ehli. Tembellik, korkaklık, acizlik, gösteriş, benlik beklentisi, mazeret aşağılığı cihad kapısından içeri giremez. O öyle bir sultandır ki ne yağmurlar, ne çamurlar, ne uykular, ne en sevimli canı, ne malı... onu mülkünden edemez. O öyle bir yürektir ki can bedenden ayrılsa da Arş'ın gölgesinde heybetle duran, inananların yardımına ebediyete kadar koşacak, şehid ruhlu, ölmez adımların sahibidirler. Böyle bir ibadete layık olmak, cihad elbisesini giymek ne mutlu bir aşk ve ibadet sermayesidir."Hayat baştanbaşa cihaddır. Cihad ise imanın tezahürüdür. Yani cihadı imanla birlikte imanın bir göstergesi, tezahürü yahut gereği olan şerefli bir ibadettir. O halde cihad, imandan müstakil bir şube olmak yerine, imanın aksiyon halidir...Cihadda hakim mantık, İ'la-yı kelimetullah'tır. Bu ise ancak samimi bir niyetle gerçekleşir. Bu gaye bu niyet değişmemek şartıyla, sanayiden -ticarete, tarımdan-sanata kadar bütün hayat cihadın meydanıdır. Yeter ki gaye hak rızası ve İ'la-yı kelimetullah olsun..."Cihad bir vecd, bir aşk'tır...'' (Makalat, Prof. Dr. Hayadar Baş s. 244).Bu yazımızda Allah Resülü'nün ameller içerisinde "en faziletli'' diyerek yücelttiği cihad ibadetini kelime, fazilet ve fayda olarak elle almadan "Cihadın mantığını, özünü kavramanın esprisini ortaya koymak için'' Yürüyenler ve Oturanlar'' başlığı etrafında ele almaya çalıştık. Bu arada "Makalat'' isimli eserde gördük ki kelimeler kavramlar sadece bilgi olarak değil insan ve iman tezinin üstadı tarafından ibadette aşk, sevda, istek, arzu, gayret yüceliği ile Allah'ın rızasına kavuşma neticesi nakış nakış işlenmiştir. Siz okurlara bu bölümü okumanızı tavsiye ederim.Bu yürüme, hani, "Sen cennette olursun'' haberini duyar duymaz cihad meydanına koşan aşk, vecd sevda adamlarının yürümesi.Bu yürüyüş, bütün malını Allah yoluna feda ettikten sonra "geriye Allah ve Resülü'nü bıraktım'' diyenlerin, Kur'an'da övgüye layık olan güzide cihad önderlerinin, "Dicle kenarında bir koyun heder olsa Ömer mesul olur'' diyerek kul hakkını taçlandıran, insan onur ve sevgisini şahlandıran ulu iradedir.Bu yürüyüşün solukları zikir, meyvesi fikir, şeref ve izzeti İ'la-yı Kelimetullah, kalesi Hak rızası, elbisesi takvası, adımları çile, bilekleri kahramanlık, gözleri aşk ve sevdadır.Yürüyenler... YürürKervanlar yoldaSancaklar, tuğlar koldaEtrafa güzel kokular saçarlarAtlarının nallarından çıkan tozlar cehennemleri söndürürCennet kapılarının açıldığı, Allah'ın razı ve hoşnut olduğu gündür. Yürüyen bir insanın yetişmesi, mutluluğu için..Vatan için, millet için, şehitlik için yürüyenler,Size selam, size selam olsun!Yürüyenler... size selam olsun!.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Sabri / diğer yazıları
- Ramazanlaşmak / 17.07.2012
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011
- III. Balkan Savaşı mı? / 28.05.2012
- Mihrabiyelerimiz; zikirden bir demet / 01.03.2012
- Ali Hoca’nın ardından / 25.02.2012
- "Türkiye Uyan!" / 31.01.2012
- Suriye Noel hediyesi olmayacak / 21.12.2011
- 9. Cüz'ü okurken, Suriye'yi düşündü? / 09.12.2011
- Şu idrake bakın / 01.11.2011
- Musiki ve hafızlarımız / 22.10.2011
- Ashâb-ı Hicr: Körlüğü seçen kavim / 10.10.2011