Muhacirler, gönüllerini, gönüllerindeki sultanı Mekke'de bırakarak yürüdüler... Kendileri evlerini, mallarını terk ederek canlarını kurtarmışlardı ama her fırsatta "anam babam sana feda olsun Ya Resulallah" dedikleri Allah Resulü henüz Mekke'de idi.
Arkadaşlarının, akranlarının bir bir hicret kervanına katıldığını gören Hz. Ebu Bekir de hicret için izin istemişti. "Sabret belki Allah sana bir yol arkadaşı nasıp edecektir." Bu cümleden gerekli işareti alan sadık dost yolculuk hazırlıklarına başlamıştı bile.
Küfür cephesinde ise tam bir çılgınlık ve çıldırmışlık yaşanıyordu. Komşularının, akrabalarının "Lailahe illallah Muhammedürresulüllah" demelerinden rahatsız olan, bu yüzden onlara binbir işkenceyi reva gören Mekke müşrikleri, şimdi de onları ellerinden kaçırmış olmalarına hayıflanıyorlar ve eğer Peygamber de gider, onlarla buluşursa; bu tohumun yeşerip dalbudak salmasından endişe ediyorlardı. Dolayısıyla bütün hesapları, plan ve tuzakları alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber üzerine idi. Çeşitli planlar üzerinde uzun tartışmalar yapan şirkin liderleri, sonunda, arkadaşları olan, çoğunun akrabası olan Muhammed Mustafa (S.A.V)'in katiline ferman çıkardılar. Evet, henüz Mekke'yi terk etmeden, hatta çıkar çıkmaz hemen evinin önünde, elleri kılıçlı yüzlerce eşkıya tarafından öldürülecekti. Bu müşriklerin planıydı ama elbette ki yürüyecek olan Allah ve Resulü'nün planı olacaktı.
"Hani kafirleri bir zaman Seni yakalayıp hapsetmek veya öldürmek yahut yurdundan çıkarmak için Sana tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlardı ama Allah da tuzaklarını boşa çıkarıyordu. Allah tuzakları bozanların en hayırlısıdır" (Enfal: 30).
Allah murad etmişti: "Seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik" (Enbiya: 107) diye takdim ettiği son elçisini Medine'ye ulaştıracaktı, buna kim engel olabilirdi ki?
Onun için ilahi program aksamadan yürüdü ve müşrikler fermanları ile başbaşa kaldılar, yakalayana yüz deve vaad etmişlerdi ki, hüsrana uğradılar ve iki kişilik, dünyayı sarsacak kutlu hicret kervanı kutlu başkente doğru yürüyüşünü sürdürdü.
"...Hani kafirler O'nu, iki kişiden biri olarak (Ebubekir ile birlikte yurdundan) çıkarmışlardı; hani Onlar mağaradaydı O, arkadaşına: 'Üzülme Allah bizimle beraberdir' diyordu. İşte o zaman Allah O'na (kalbini yatıştıran) emniyetini indirdi ve O'nu, sizin görmediğiniz askerlerle destekledi ve inanmayanların sözünü alçalttı. Yüce olan yalnız Allah'ın sözüdür. Allah daima üstündür, hikmet sahibidir" (Tevbe: 40).
Zahiri ölçülere göre öldürüleceği muhakkak gibi görünen Resulüllah'ın yatağında hiç tereddüt etmeden yatan delikanlı, er kişi Hz. Ali, sabahleyin eşkıya çetesinin baygın bakışları arasında evden çıkıyor; emanetleri sahiplerine veriyor ve Medine'ye doğru yürüyüşe başlıyor. Günlerce süren yorucu yolculuktan sonra, ayakları yara-bere içinde olduğu halde Kuba köyünde kutlu kervana yetişiyor. Medine günlerdir ayakta, coşku dorukta gelecek eşsiz misafiri bekliyor.
Arkadaşlarının, akranlarının bir bir hicret kervanına katıldığını gören Hz. Ebu Bekir de hicret için izin istemişti. "Sabret belki Allah sana bir yol arkadaşı nasıp edecektir." Bu cümleden gerekli işareti alan sadık dost yolculuk hazırlıklarına başlamıştı bile.
Küfür cephesinde ise tam bir çılgınlık ve çıldırmışlık yaşanıyordu. Komşularının, akrabalarının "Lailahe illallah Muhammedürresulüllah" demelerinden rahatsız olan, bu yüzden onlara binbir işkenceyi reva gören Mekke müşrikleri, şimdi de onları ellerinden kaçırmış olmalarına hayıflanıyorlar ve eğer Peygamber de gider, onlarla buluşursa; bu tohumun yeşerip dalbudak salmasından endişe ediyorlardı. Dolayısıyla bütün hesapları, plan ve tuzakları alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber üzerine idi. Çeşitli planlar üzerinde uzun tartışmalar yapan şirkin liderleri, sonunda, arkadaşları olan, çoğunun akrabası olan Muhammed Mustafa (S.A.V)'in katiline ferman çıkardılar. Evet, henüz Mekke'yi terk etmeden, hatta çıkar çıkmaz hemen evinin önünde, elleri kılıçlı yüzlerce eşkıya tarafından öldürülecekti. Bu müşriklerin planıydı ama elbette ki yürüyecek olan Allah ve Resulü'nün planı olacaktı.
"Hani kafirleri bir zaman Seni yakalayıp hapsetmek veya öldürmek yahut yurdundan çıkarmak için Sana tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlardı ama Allah da tuzaklarını boşa çıkarıyordu. Allah tuzakları bozanların en hayırlısıdır" (Enfal: 30).
Allah murad etmişti: "Seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik" (Enbiya: 107) diye takdim ettiği son elçisini Medine'ye ulaştıracaktı, buna kim engel olabilirdi ki?
Onun için ilahi program aksamadan yürüdü ve müşrikler fermanları ile başbaşa kaldılar, yakalayana yüz deve vaad etmişlerdi ki, hüsrana uğradılar ve iki kişilik, dünyayı sarsacak kutlu hicret kervanı kutlu başkente doğru yürüyüşünü sürdürdü.
"...Hani kafirler O'nu, iki kişiden biri olarak (Ebubekir ile birlikte yurdundan) çıkarmışlardı; hani Onlar mağaradaydı O, arkadaşına: 'Üzülme Allah bizimle beraberdir' diyordu. İşte o zaman Allah O'na (kalbini yatıştıran) emniyetini indirdi ve O'nu, sizin görmediğiniz askerlerle destekledi ve inanmayanların sözünü alçalttı. Yüce olan yalnız Allah'ın sözüdür. Allah daima üstündür, hikmet sahibidir" (Tevbe: 40).
Zahiri ölçülere göre öldürüleceği muhakkak gibi görünen Resulüllah'ın yatağında hiç tereddüt etmeden yatan delikanlı, er kişi Hz. Ali, sabahleyin eşkıya çetesinin baygın bakışları arasında evden çıkıyor; emanetleri sahiplerine veriyor ve Medine'ye doğru yürüyüşe başlıyor. Günlerce süren yorucu yolculuktan sonra, ayakları yara-bere içinde olduğu halde Kuba köyünde kutlu kervana yetişiyor. Medine günlerdir ayakta, coşku dorukta gelecek eşsiz misafiri bekliyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025