Hz. Ömer, İslam tarihinde Kudüs'ün fethinin ardından m. 636 yılında ilk nüfus sayımını yaptırıp halkına "vatandaşlık maaşı" bağlayan devlet adamıdır. Bu maaşların tertip ve düzeni için Divan Dairesi oluşturulmuştur. Bu planlamaların yapılması ve icrasında Hz. Ali ve Hz. Abdurrahman bin Avf gici yüce zevata danışmış, onların hizmetinden ve kanaatinden istifade etmiştir.Hz. Ömer, maaş bağlanacak olan kimseleri, Bedir gazileri, Habeşistan muhacirleri, Uhud gazileri, Mekke'nin fethinden önce hicret edenler, Mekke'nin fethinden sonra Müslüman olanlar, Kadisiye ve Yermük gazileri, Yemen Müslümanları, Kadisiye ve Yermük'ten sonraki savaşlara iştirak edenler ve bunlardan sonra gelenler şeklinde "hizmet ve liyakat" esasına göre ayrı ayrı defterlere kaydettirmişti.Bir ara oğlu Abdullah -ki hadis ve fıkıh alanında ashabın önde gelenlerinden biridir- halifenin oğlu olmasın rağmen kendi maaşının neden Üsame bin Zeyd'inkinden neden az olduğunu sorduğunda, babası Hz. Ömer, "İyi ama, Rasulüllah, Üsame'yi senden daha çok severdi" buyurarak, Allah Rasulü'nün sevgisi ve rızasını gözettiğine dikkat çekmişti.Her türlü liyakat ve hizmet şartlarını haiz ve re'sen de kendisine dilediği maaşı bağlama yetkisine sahip olmasına rağmen Hz. Ömer, baş danışmanı velayetin şahı Hz. Ali'nin "Sana ve ailene yetecek kadarından fazlası helal olmaz" ikazına çektiği tüm zorluklara rağmen ömrünün sonuna kadar uymuştur. Devlet başkanı olduğunda, Hz. Ebû Bekir için ta'yîn edilen miktar kadar maaş alıyordu. Bir müddet böyle devam etti. Fakat aldığının ekserisini yine etrafındaki gariplere harcamak durumunda olan halife Hz. Ömer, ciddi bir geçim darlığına düştü.Hz. Ali başta olmak üzere Ashab-ı Kiram'ın büyükleri bu durumunu fark ettiler. Hz. Ömer'in maaşını artırmak için toplantı kararı aldılar. Zübeyr bin Avvâm, kendisine söyleyerek maaşını artıralım, teklifinde bulundu. Hz. Ali ve Hz. Osman, kendilerinin tanıdığı Ömer'ül Faruk'un böyle bir teklifi çok sert biçimde reddedeceğini bildiklerini belirterek,- Ömer'in hak ve adâlette ne kadar tavîzsiz olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu teklifimizi bizzat kendimiz değil, kendisini kıramayacağı birine söyletelim. Bunu, öz kızı ve Hz. Peygamberin hanımı Hafsa'ya anlatalım, o teklif etsin, dediler. Teklif kabul edildi ve beraberce Hz. Hafsa validemize gidereke durumu aktardılar, isim vermeden, yapılan teklifleri Hz. Ömer'e bildirmesini istediler.Hz. Hafsa, babasına giderek;- Ashab-ı Kiram'ın büyükleri, senin maaşını az bulmuşlar, maaşını artırmayı teklif ediyorlar.Hz. Ömer, bu teklife çok farklı celâllendi:- Kim onlar?Hz. Hafsa, senin kanaatini almadan kim olduklarını söylemem, deyince; Halife Hz. Ömer, şayet kim olduklarını öğrenseydim, onlara gereken cezâyı bizzat ben verirdim; Allah'a duâ etsinler ki, arada sen varsın.Ardından kızına dönerek;-Hem, dedi, ya Hafsa'ya, sen Resûlullahın evinde iken, Allahın Resûlu'nun giydiği en kıymetli elbise neydi, diye sordu. - İki tane renkli elbisesi vardı. Elçileri onlarla karşılar, cuma hutbelerini bunlarla okurdu. - Peki en iyi yemeği neydi?- Yediğimiz ekmek, arpa ekmeği idi.- Senin yanında kaldığı zamanlar, yerde yaygı olarak kullandığınız en rahat yaygı neydi?- Kaba kumaştan yapılmış bir örtümüz vardı. Yazın dörde katlar, altımıza yayardık. Kış gelince de, yarısını altımıza yayar, yarısını da üstümüze örterdik.Bu konuşların ardından Hz. Ömer buyurur ki:- Yâ Hafsa, seni gönderenlere şu sözlerimi ilet; Resûlullah, kendisine yetecek miktarını tespit eder, fazlasını ihtiyâç sahiplerine verirdi, kalanı ile yetinirdi. Vallahi, bugüne kadar ben de kendime yetecek olanını tespit ettim. Artanını ihtiyâç sahiplerine veriyorum, darda kalsam da vereceğim. Ve bununla yetineceğim? Önümdeki iki öncüm Hz. Peygamber ve Ebu Bekir, menzillerine erişti. Sıra üçüncüsüne, bana geldi. Bu üçüncüsü de şayet onların yolundan giderse, onların yanına ulaşır, onlara kavuşur; aksi halde ulaşamaz (İbn Esir, el-Kamil, II, 505; Yakubi, II, 153; Mirat'ül İber, VI, 72).İnsanlık bugün, işte bu Ömer adaletinde, imanında ve liyakatinde liderlerin kıtlığını yaşıyor. Küresel kıtlıkların kaynağı, asıl bu kıtlık, bu kaht-ı rical olsa gerektir. Yoksulluk içimizde? Bereket de!
A. Faik Nabi / diğer yazıları
- Nuriye nenemin ağzından Atatürk / 10.11.2015
- Nesli ve ekini yok eden asıl fitne bunlar / 04.01.2013
- Buzun üstünde açlık dansı / 07.02.2010
- AKP, ülkeyi parasızlığa mahkum ederse / 05.02.2010
- Almanya AB'yi komaya soktu / 08.09.2009
- Erdoğan'ın "gel-git" vaziyeti patinaj mı, taktik mi? / 29.08.2009
- Sadece "fındık"tan değil, bu gidişle her şeyimizden olacağız! / 31.07.2009
- TRT'de bazı işgüzarlar var! / 30.06.2009
- Vakit'in çelebisinin sponsoru kim'! / 18.06.2009
- Bir lokmanın gücü / 29.04.2009
- Nesli ve ekini yok eden asıl fitne bunlar / 04.01.2013
- Buzun üstünde açlık dansı / 07.02.2010
- AKP, ülkeyi parasızlığa mahkum ederse / 05.02.2010
- Almanya AB'yi komaya soktu / 08.09.2009
- Erdoğan'ın "gel-git" vaziyeti patinaj mı, taktik mi? / 29.08.2009
- Sadece "fındık"tan değil, bu gidişle her şeyimizden olacağız! / 31.07.2009
- TRT'de bazı işgüzarlar var! / 30.06.2009
- Vakit'in çelebisinin sponsoru kim'! / 18.06.2009
- Bir lokmanın gücü / 29.04.2009