Mesut Yılmaz Akşam'dan Şakir Süter'e suskunluğunu bozmuş ve şunları söylemiş:
"AKP 1.5 yıldır ekonomi, sosyal, dış ve AB politikalarında tümüyle bizim yaptığımızın aynısını icra ediyor."
Aynı Mesut Yılmaz daha öncede şu sözlerle yine Sezar'ın hakkını Sezar'a teslim etmişti:
"Bu hükümetin AB konusundaki samimiyeti bizi aşar..."
Doğru söze eklenecek ne var?
Mesut Yılmaz ne ise, Tayyip Erdoğan da o...
57. Hükümet'le sonraki hükümet arasındaki fark sadece "numara" ve hakkı teslim edelim "cesaret farkı..." Onun dışında herşey bir cesaret meselesi. Bu derin fark önemli! Hem bu cesaret hükümetin Yılmaz'ın bile göze alamayacağı düzenlemeleri yapma konusundaki gözüpekliliğinden kaynaklanıyor. Hem de tescillendirilmiş, cüppelendirilmiş ödülünden!
Biliyorsunuz Tayyip Erdoğan, Yılmaz'dan farklı olarak Amerika'nın en etkili Yahudi kuruluşlarından "cesaret" ödülü aldı. Katolik Üniversitesi tarafından fahri doktor ilan edilerek cüppe giydirildi!
Mesut Bey'in böyle artıları olmamıştı. Üstelik Tayyip Erdoğan'ı Time, yılın en etkili 100 kişisi arasına koydu ki, "demeyin Başbakan'ın keyfine..."
Herhalde şimdi daha da "cesaretlendiriş", "etkinleştirilmiş" bir şekilde Nobel hayali kuruyordur! "Kıbrıs'ı verirsin, Nobel'i kaparsın" şeklinde... Sonrası Allah kerim. Cumhurbaşkanlığı mı olur? Büyük Ortadoğu Projesi'nin bölge şefliği mi olur? Valla herşey mümkün ve de bu içten, yürekten Amerikan seviciliği, Batı teslimiyeti ile her şey olunur! Adamın kucağına herşeyi bırakırlar.
Time'in kriteri
Time dergisi Tayyip Erdoğan'ı 100 en etkili kişi arasına sokarken "Müslüman liderler içinde bulunabilecek en iyisi" sıfatıyla kürsüye çıkarmış!
Bilmiyoruz bunun üstüne ne eklenebilir! Eskiden Mısır'dan, Ürdün'den filan bulunurdu. Ama şimdi bizimkiler, onları çoktan solladı.
Hatırlarsanız Hüsnü Mübarek, B.O.P.'un açıklandığı günlerde Türkiye'yi ziyaret ederek "gelin bu işe birlikte karşı duralım" dediyse de, Abdullah Gül, Mübarek'e haddini bildirmişti.
"Ne karşısı Mübarek! biz bu işin sonuna kadar içindeyiz ve destekçisiyiz."
Muhtemelen Mısır'ın Cumhurbaşkanı o günden bu tarafa kendisini toparlayamamıştır. "Vay be bizi de geçtiler" diye ağzı açık kalmıştır... Yine Abdullah Gül-Tayyip Erdoğan ikilisinin içinde İslam geçen her programda reformlu, rönesanslı konuşmalarla İslam etiketli konuşmacılara, misafirlere hadlerini bildirdiklerini biliyoruz. Hani "sakın Batıyı, ABD'yi kötülemeye kalkmayın; kabahat suç sizde, sizin inancınızda" mealinde azarlar!
Muhtemelen Başbakanımıza ödüller o günlerde verilmeye başladı. Ama benim kanaatim bu işin kırılma noktasının Başbakan'ın 3 Kasım'dan bir ay sonra çıktığı Amerika gezisi sırasında oluşturulduğu şeklinde...
Paul Wolfowitz'in de bulunduğu Yahudi eksenli CSIS'de, Tayyip Erdoğan şunları söylemişti: "Ben çocuklarımı Amerika'da okutuyorum. Bunun bir sebebi var. O da bu medeniyete duyduğum inançtır".
Eh siz bu Başbakan'a ödül vermeyeceksiniz de kime vereceksiniz!
Hani güzellik yarışmasına katılan ilk Türk kızı podyumda görününce jürinin toplanıp şu kararı vermesi gibi:
"Beyler sahnede bir Türk kızı var ve tam olarak biz ne istiyorsak, neyi giymesini, neyi yapmasını istiyorsak onu yapıyor. Bu bizim medeniyetimizin zaferidir. Şampiyon da bellidir".
O gün Keriman Halis birinci seçilmişti
Şimdi de Tayyip Erdoğan...
"AKP 1.5 yıldır ekonomi, sosyal, dış ve AB politikalarında tümüyle bizim yaptığımızın aynısını icra ediyor."
Aynı Mesut Yılmaz daha öncede şu sözlerle yine Sezar'ın hakkını Sezar'a teslim etmişti:
"Bu hükümetin AB konusundaki samimiyeti bizi aşar..."
Doğru söze eklenecek ne var?
Mesut Yılmaz ne ise, Tayyip Erdoğan da o...
57. Hükümet'le sonraki hükümet arasındaki fark sadece "numara" ve hakkı teslim edelim "cesaret farkı..." Onun dışında herşey bir cesaret meselesi. Bu derin fark önemli! Hem bu cesaret hükümetin Yılmaz'ın bile göze alamayacağı düzenlemeleri yapma konusundaki gözüpekliliğinden kaynaklanıyor. Hem de tescillendirilmiş, cüppelendirilmiş ödülünden!
Biliyorsunuz Tayyip Erdoğan, Yılmaz'dan farklı olarak Amerika'nın en etkili Yahudi kuruluşlarından "cesaret" ödülü aldı. Katolik Üniversitesi tarafından fahri doktor ilan edilerek cüppe giydirildi!
Mesut Bey'in böyle artıları olmamıştı. Üstelik Tayyip Erdoğan'ı Time, yılın en etkili 100 kişisi arasına koydu ki, "demeyin Başbakan'ın keyfine..."
Herhalde şimdi daha da "cesaretlendiriş", "etkinleştirilmiş" bir şekilde Nobel hayali kuruyordur! "Kıbrıs'ı verirsin, Nobel'i kaparsın" şeklinde... Sonrası Allah kerim. Cumhurbaşkanlığı mı olur? Büyük Ortadoğu Projesi'nin bölge şefliği mi olur? Valla herşey mümkün ve de bu içten, yürekten Amerikan seviciliği, Batı teslimiyeti ile her şey olunur! Adamın kucağına herşeyi bırakırlar.
Time'in kriteri
Time dergisi Tayyip Erdoğan'ı 100 en etkili kişi arasına sokarken "Müslüman liderler içinde bulunabilecek en iyisi" sıfatıyla kürsüye çıkarmış!
Bilmiyoruz bunun üstüne ne eklenebilir! Eskiden Mısır'dan, Ürdün'den filan bulunurdu. Ama şimdi bizimkiler, onları çoktan solladı.
Hatırlarsanız Hüsnü Mübarek, B.O.P.'un açıklandığı günlerde Türkiye'yi ziyaret ederek "gelin bu işe birlikte karşı duralım" dediyse de, Abdullah Gül, Mübarek'e haddini bildirmişti.
"Ne karşısı Mübarek! biz bu işin sonuna kadar içindeyiz ve destekçisiyiz."
Muhtemelen Mısır'ın Cumhurbaşkanı o günden bu tarafa kendisini toparlayamamıştır. "Vay be bizi de geçtiler" diye ağzı açık kalmıştır... Yine Abdullah Gül-Tayyip Erdoğan ikilisinin içinde İslam geçen her programda reformlu, rönesanslı konuşmalarla İslam etiketli konuşmacılara, misafirlere hadlerini bildirdiklerini biliyoruz. Hani "sakın Batıyı, ABD'yi kötülemeye kalkmayın; kabahat suç sizde, sizin inancınızda" mealinde azarlar!
Muhtemelen Başbakanımıza ödüller o günlerde verilmeye başladı. Ama benim kanaatim bu işin kırılma noktasının Başbakan'ın 3 Kasım'dan bir ay sonra çıktığı Amerika gezisi sırasında oluşturulduğu şeklinde...
Paul Wolfowitz'in de bulunduğu Yahudi eksenli CSIS'de, Tayyip Erdoğan şunları söylemişti: "Ben çocuklarımı Amerika'da okutuyorum. Bunun bir sebebi var. O da bu medeniyete duyduğum inançtır".
Eh siz bu Başbakan'a ödül vermeyeceksiniz de kime vereceksiniz!
Hani güzellik yarışmasına katılan ilk Türk kızı podyumda görününce jürinin toplanıp şu kararı vermesi gibi:
"Beyler sahnede bir Türk kızı var ve tam olarak biz ne istiyorsak, neyi giymesini, neyi yapmasını istiyorsak onu yapıyor. Bu bizim medeniyetimizin zaferidir. Şampiyon da bellidir".
O gün Keriman Halis birinci seçilmişti
Şimdi de Tayyip Erdoğan...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021