15 yeni üniversitenin rektör sorunu, tam anlamıyla arapsaçına döndü. Bu kadar basit bir konuyu çözemeyen bir Ankara, diğer ciddi konularda nasıl çözüm üretiyor, merak ediyorum...
YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, dün düzenlediği basın toplantısında, yeni üniversitelere vekil rektör atanmayacağını, vekâletin, söz konusu üniversitelerin daha önce bağlı bulunduğu üniversitelerin rektörlerine verildiğini söyledi.Madem değişen hiçbir şey olmayacaktı, neden yeni üniversiteler kuruldu? Bu sorunun cevabını da artık birileri vermeli.YÖK/TÜBİTAK/Hükümet/Çankaya dörtgeninde artık barış sağlanmalıdır. Üniversitelerimizin geleceği açısından bu çok önemli. Ama maalesef Ankara bu konuda tıkanmış durumda.Yeni kurulan üniversitelerde rektörlük sorunu yaşanacağı daha en başından belliydi. Bu konuya defalarca dikkat çektik. Ama hükümet bunu hiç kaale almadı. Yanlışı belki TBMM düzeltebilirdi. Ancak Meclis de görmezlikten geldi. Hem de iki kez. Oysa yasanın Çankaya'dan ve Anayasa Mahkemesi'nden döneceği besbelliydi.Sorun sadece rektör olsa yine iyi. Ama rektör olmadığı için yeni üniversitelerde hiçbir iş yürümüyor. Pek çoğunda hoca bile yok. Dördü dışında toplam profesör sayısı 5'i bile bulmuyor. Bütçeleri yok. İdari kadroları yok. Güvenlik birimleri oluşturulmadı. Ama bir ay sonra on binlerce öğrenciye ev sahipliği yapacaklar. Hata kimde? YÖK'te mi, hükümette mi? Çankaya'da mı? Yoksa TBMM'de mi? Görünen o ki en büyük hata Milli Eğitim Bakanı Çelik'in. YÖK yasasında olduğu gibi, hükümeti de, TBMM'yi de yanlış yönlendiriyor. Sonuçta gelinen noktanın hep krize dönüşmesi, onun "Ben yaptım, oldu" mantığından kaynaklanıyor.Çelik'in, her defasında, Anayasa, yasalar ve Çankaya'yı yok sayması ve ona göre hareket etmesi sadece tesadüf mü?..Hocaların maaşıBir önceki iktidar döneminde, üniversite hocalarının maaşına yönelik bir yasa çıkmıştı. Önce profesör ve doçentlerin, ardından da üç yıl içerisinde diğer öğretim üyelerinin maaşları yeniden düzenlenecekti.Profesör ve kıdemli doçentlerin maaşları ayarlandı. Yüklüce bir zam aldılar. Diğer hocalar ve idari kadrolar ise unutuldu. Bu konuda, o dönemde 70'e yakın yazı yazdım. Profesörlerden teşekkür aldım. Genç öğretim üyelerinden de "Bizi unuttun" diye bol bol eleştiri. Çok haklılar. Ama karşımızda öylesine bir iktidar var ki, kendisini üniversitelere bir şeyler vermek için değil, onlardan bir şeyler koparmak için şartlandırmış. Bırakın zam mı, selam bile vermiyor... AKP iktidarı, ilk yıllardaki intikam duyguları biraz körelse de hâlâ üniversitelere, dolayısıyla hocalara sıcak bakmıyor.Bu yüzden de, hükümetler gelip geçicidir, aslolan yasalardır, kurumların devamlılığı vardır gibi varsayımlar hep boşa çıkıyor.Ne kadar etkili olur bilmiyoruz ama bir kez daha hatırlatıyoruz: Evet, Sayın Maliye Bakanı, Sayın Milli Eğitim Bakanı ve Sayın Başbakan; hocalara verilen sözler ne zaman yerine getirilecek?Bu sözü biz değil, bizden önceki iktidar verdi derseniz, sizden sonraki iktidarlar da, bugün sizin verdiğiniz sözleri yerine getirmezler ki, böylesi durumlar da ancak aşiret devletlerinde yaşanır!..Özetin özeti: Eğitim gibi yüce duyguların barındığı ortamlarda kine, nefrete, önyargılara ve partizanlığa yer yoktur. Bir ülkede eğer eğitim kurumları ve öğretim kadroları mutlu değilse, huzuru bulmak, zorun da ötesinde imkânsızdır...Abbas Güçlü/ Milliyet
YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, dün düzenlediği basın toplantısında, yeni üniversitelere vekil rektör atanmayacağını, vekâletin, söz konusu üniversitelerin daha önce bağlı bulunduğu üniversitelerin rektörlerine verildiğini söyledi.Madem değişen hiçbir şey olmayacaktı, neden yeni üniversiteler kuruldu? Bu sorunun cevabını da artık birileri vermeli.YÖK/TÜBİTAK/Hükümet/Çankaya dörtgeninde artık barış sağlanmalıdır. Üniversitelerimizin geleceği açısından bu çok önemli. Ama maalesef Ankara bu konuda tıkanmış durumda.Yeni kurulan üniversitelerde rektörlük sorunu yaşanacağı daha en başından belliydi. Bu konuya defalarca dikkat çektik. Ama hükümet bunu hiç kaale almadı. Yanlışı belki TBMM düzeltebilirdi. Ancak Meclis de görmezlikten geldi. Hem de iki kez. Oysa yasanın Çankaya'dan ve Anayasa Mahkemesi'nden döneceği besbelliydi.Sorun sadece rektör olsa yine iyi. Ama rektör olmadığı için yeni üniversitelerde hiçbir iş yürümüyor. Pek çoğunda hoca bile yok. Dördü dışında toplam profesör sayısı 5'i bile bulmuyor. Bütçeleri yok. İdari kadroları yok. Güvenlik birimleri oluşturulmadı. Ama bir ay sonra on binlerce öğrenciye ev sahipliği yapacaklar. Hata kimde? YÖK'te mi, hükümette mi? Çankaya'da mı? Yoksa TBMM'de mi? Görünen o ki en büyük hata Milli Eğitim Bakanı Çelik'in. YÖK yasasında olduğu gibi, hükümeti de, TBMM'yi de yanlış yönlendiriyor. Sonuçta gelinen noktanın hep krize dönüşmesi, onun "Ben yaptım, oldu" mantığından kaynaklanıyor.Çelik'in, her defasında, Anayasa, yasalar ve Çankaya'yı yok sayması ve ona göre hareket etmesi sadece tesadüf mü?..Hocaların maaşıBir önceki iktidar döneminde, üniversite hocalarının maaşına yönelik bir yasa çıkmıştı. Önce profesör ve doçentlerin, ardından da üç yıl içerisinde diğer öğretim üyelerinin maaşları yeniden düzenlenecekti.Profesör ve kıdemli doçentlerin maaşları ayarlandı. Yüklüce bir zam aldılar. Diğer hocalar ve idari kadrolar ise unutuldu. Bu konuda, o dönemde 70'e yakın yazı yazdım. Profesörlerden teşekkür aldım. Genç öğretim üyelerinden de "Bizi unuttun" diye bol bol eleştiri. Çok haklılar. Ama karşımızda öylesine bir iktidar var ki, kendisini üniversitelere bir şeyler vermek için değil, onlardan bir şeyler koparmak için şartlandırmış. Bırakın zam mı, selam bile vermiyor... AKP iktidarı, ilk yıllardaki intikam duyguları biraz körelse de hâlâ üniversitelere, dolayısıyla hocalara sıcak bakmıyor.Bu yüzden de, hükümetler gelip geçicidir, aslolan yasalardır, kurumların devamlılığı vardır gibi varsayımlar hep boşa çıkıyor.Ne kadar etkili olur bilmiyoruz ama bir kez daha hatırlatıyoruz: Evet, Sayın Maliye Bakanı, Sayın Milli Eğitim Bakanı ve Sayın Başbakan; hocalara verilen sözler ne zaman yerine getirilecek?Bu sözü biz değil, bizden önceki iktidar verdi derseniz, sizden sonraki iktidarlar da, bugün sizin verdiğiniz sözleri yerine getirmezler ki, böylesi durumlar da ancak aşiret devletlerinde yaşanır!..Özetin özeti: Eğitim gibi yüce duyguların barındığı ortamlarda kine, nefrete, önyargılara ve partizanlığa yer yoktur. Bir ülkede eğer eğitim kurumları ve öğretim kadroları mutlu değilse, huzuru bulmak, zorun da ötesinde imkânsızdır...Abbas Güçlü/ Milliyet
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.