Yeni Mesaj 20 yaşında
Yeni Mesaj gazetesi bugün yayın hayatında 20 yılı geride bıraktı. 27 Kasım 1997'de başladığımız yolculuk aynı şevk ve heyecanla devam ediyor.
26.11.2017 00:00:00
RECEP BAHAR | ANALİZ
Yeni Mesaj gazetesi bugün yayın hayatında 20 yılı geride bıraktı. 27 Kasım 1997'de başladığımız yolculuk aynı şevk ve heyecanla devam ediyor.
Aradan geçen 20 yılın 19 yıl, 10 aylık bölümünde Haber Müdürü ve Yazı İşleri Müdürü olarak bu gazeteye emek verdim.
22 Ocak 1998'de Haber Müdürlüğü görevini üstlenmeden önce Meltem TV Haber Müdürü olarak da katkıda bulunuyordum.
İlk haberimin tarihi 12 Aralık 1997... Dolayısıyla gazetenin başından bu yana yer alıyorum. Kesintisiz olarak Yeni Mesaj'a emek vermiş, dolayısıyla benden de kıdemli olan arkadaşımız ise Kültür Sanat Editörümüz Okan Egesel?
Okan arkadaşımız hazırlık aşamasında da buradaydı ve yıllık izinleri hariç vazifesini hiç aksatmadı. Kendisine nice hizmetler temenni ediyoruz.
Yeni Mesaj gazetesi ilk günden bu yana gündeme farklı yaklaşımlarıyla hep öne çıktı.
Kamuoyu ise yeterince takdir etmedi bizi maalesef. 1998 yılı Şubat ayından itibaren Fetullah Gülen'in Vatikan'ı ziyaretiyle birlikte Türk halkının içine soktuğu 'dinlerarası diyalog' fitnesine karşı uzun yıllar boyunca mücadele eden tek gazeteydik.
Bu mücadelede yalnız kaldık. Ne Akit, Ne Milli Gazete, ne Yeni Şafak vesaire bu ciddi, ülkenin geleceğini etkileyecek, 15 Temmuz darbe girişimiyle sonuçlanacak bu kritik meseleye dokunmadı.
Hatta bizi eleştirdiler.
Bu süreçte reklamlarımız ve ilanlarımız kesilerek bize bedel ödettirildi. Bu fitneye karşı boyun eğmedik, bedel ödedik ve haklı çıktık. Sonuçta Vatikan ile başlayan darbe hazırlığı 15 Temmuz'da fiiliyata döküldü.
O zamandan bu yana yazdıklarımız, söylediklerimiz, anlatmaya çalıştıklarımız dikkate alınsaydı, hainler darbeye kalkışacak güce kavuşabilir miydi? Takdir eden eder, etmeyeni Allah'a havale ediyoruz.
Türkiye Aralık 1999'dan itibaren Avrupa Birliği cenderesine sokuldu. Yeni Mesaj, bu oyalama sürecinin hep karşısında oldu. Yapılan anayasa değişiklikleri, çıkarılan uyum yasaları, verilen tavizler, Papa heykelinin altında Avrupa Birliği ülkelerinin halklarının bile reddettiği AB Anayasasına atılan imzalar hep boşa gitti.
Türkiye taptaze enerjisinin bir hiç uğruna harcadı. Ne borçlanmadan kurtulabildik, ne de ekonomimizi ve sanayimizi istediğimiz gibi ileriye taşıdık. Sonuçta balon patladı; AB konusunda da Yeni Mesaj haklı çıktı.
Elbette bu haklı çıkışta Yazarımız Prof. Dr. Haydar Baş'ın ta 1986 yılında Öğüt Dergisi'ne verdiği mülakatta dile getirdiği "Türkiye ile Avrupa Topluluğu arasında kan uyuşmazlığı var. Bu nedenle bizi almazlar" tespiti çok ama çok etkili olmuştu.
Gazetecilik hayatıma 1990'de Öğüt Dergisi ile başlamıştım. O dönemlerde ABD'nin Irak'ı işgalinin yol açtığı tahribatları irdeliyorduk ve küresel gücün fiilen bölgemize gelmesinin Türkiye'ye zararının büyük olacağını vurguluyorduk. Yine bu noktada fikrimizin rehberi Prof. Dr. Haydar Baş olmuştu. Prof. Baş; ABD, Irak'ı işgal etmeye hazırlandığı sırada "Hedef Türkiye" demişti.
Biz de 20 Mart 2003'te başlayan ABD'nin İkinci Irak işgaline de bu nokta-i nazardan baktık. Hep etrafımızdaki çemberin biraz daha daraldığını yazdık, çizdik. Özellikle Türkiye'nin Irak'ın işgalinde ABD'ye destek olmamasını vurguladık. Hele hele Şubat 2004'te gündeme gelen Büyük Ortadoğu Projesi'ne (BOP) hiç ama hiç bulaşılmaması gerektiğine işaret ettik.
Ancak AB konusunda olduğu gibi bu hassas meselede gerçekleri haykırsak da sesimizi duyuramadık. 2004-2014 yılları arasında konuya dair haberlerimiz zaman zaman komplo teorileri olarak algılandı.
Oysa şimdi bize komplo teorisyeni diyen sağ cenahtaki gazeteler BOP, Sevr projesi, ABD'nin Ortadoğu planları konusunda bizim eski manşetlerimize benzeyen manşetler atıyor! Nerede nereye! Yeni Mesaj ABD'nin Ortadoğu planları konusunda da haklı çıktı.
Suriye kuşatmasına gelince... Arap Baharı'na şüpheli ve temkinli yaklaştık. ABD'nin BOP projesinin bir parçası olarak gördük bunu... Çünkü süreçte devlet başkanlığı ile yönetilen Tunus, Libya, Mısır, Yemen ve Suriye hedef alınırken, kraliyet ya da emirlikle yönetilen ülkelerde yaprak kımıldamıyordu.
Hatta Bahreyn'deki özgürlük arayışları Suudi Arabistan tarafından askeri güç kullanılarak bastırılmıştı. Oysa Ürdün'deki antidemokratik uygulamalar Mısır'dan ya da Libya'dan az değildi. Ancak Ürdün, ABD'ye raptiye ile iliştirilmiş bir kral tarafından yönetildiğinden proje dışında tutulmuştu.
Şüphemizi celbeden ikinci husus ise Arap Baharı projesine tepki koyan Libya'ya karşı NATO öncülüğünde askeri operasyon düzenlenmesiydi. Demek ki bu bir senaryoydu ve gitmesi istenenlerin direnmesi istenmiyordu; Bahreyn örneğinde olduğu gibi kalması istenenler ise destekleniyordu.
O dönemde Suriye'ye karşı ise istihbarat servislerinin ürettiği DEAŞ, PYD/YPG gibi terör örgütleri devreye sokuldu. Biz ise bu dönemde Suriye'nin Büyük İsrail Projesi bağlamında karıştırılmak istendiğine işaret ederek, "Türkiye'nin toprak bütünlüğünün bu ülkenin toprak bütünlüğünden geçtiğini" vurguladık. Sürece Rusya dahil oldu...
Bu dönemde Nisan 2012'de çok önemli bir manşete imza attık. Moskova muhabirimizin çok özel bir çabayla elde ettiği bilgi şuydu:
Rusya Devlet Başkanı Putin, yakın çevresine "Savaş Moskova sokaklarına taşsa dahi Esad'ın gitmesine müsaade etmeyeceğim" demişti. Bu çıkış, dünyanın en büyük nükleer gücü Rusya'nın Suriye konusundaki kararlılığını gösteriyordu. Bu manşetten bu yana 5.5 yıl geçti. Putin; askeri, ekonomik ve diplomatik olarak Esad'ın yanında durdu. Esad'ı biri Moskova'da, diğeri Soçi'de olmak üzere iki kez misafir etti. Keşke Türkiye Rusya'nın gözü karalığını dikkate alsaydı da, Suriye meselesinde Batı yanlısı politikalarını terk etseydi. Suriye konusunda Prof. Dr. Haydar Baş, Yeni Mesaj'da çok etkileyici yazılar kaleme aldı. Bunlardan en dikkat çekeni ise "Esed'in Türkiye tarafından tekrar kardeş Esad olarak niteleneceği" yazısıydı.
Şimdi Türkiye yavaş yavaş o noktaya geliyor. Yeni Mesaj Suriye konusunda da haklı çıkmıştı.
Ermenistan ile yakınlaşmaya karşı çıktık, neticede süreç akamete uğradı.
PKK ile çözüm sürecine karşı çıktık, sonuç bizi haklı çıkardı.
Bu konu başlıklarını uzatabiliriz. Burada neyi zikretsek, bir şeyleri eksik bırakırız.
20 yıllık tarihimizde bizler Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Milli Bütünlüğümüz Dini Bütünlüğümüz" ilkesini prensip edindik. Hep birlikten, beraberlikten, kardeşlikten söz ettik. "Alevi-Sünni-Şii kardeştir" dedik.
Etnik kimlikçilere yer vermedik. En zor zamanlarda bile Atatürk'ün Türk milleti için birleştirici sembol olduğunu vurguladık. Ekonomide izlenen IMF ve Dünya Bankası politikalarının ülkeyi sıkıntıya sokacağını seslendirdik. Bu noktada BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Milli Ekonomi Modeli" eserinin dikkate alınması gerektiğini savunduk. Özelleştirmeye karşı durduk, devletin bu bağlamda servetsiz bırakılmasına itiraz ettik?
Sonuçta 20 yıllık geçmişimizde haklı çıkmadığımız, savunup da yüzümüzü kara çıkaran tek mesele yok... Nice yıllara? Bu vesile ile Yeni Mesaj'ın bir dönem imtiyaz sahipliğini yapan, ilk günden bu yana ufuk açan yazılarıyla geniş okur kitlesine ulaşarak Yeni Mesaj'ın isminin dünyanın dört bir köşesinde duyulmasına, ilk andan itibaren her daim ekibimize destek vererek Yeni Mesaj'ın vücut bulmasına ve bu vücudun dimdik yoluna devam etmesine vesile olan Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'a nihayetsiz şükranlarımızı sunarız.
Bize destek veren okurlarımıza teşekkür ederiz. Bu uzun dönemde dar-ı bekaya uğurladığımız yazarlarımız Ali Gedik, Baki Bektaş hocalarımıza; Engin Çamurdan, Lütfullah Dereci kardeşlerimize Yüce Allah'tan gani gani rahmet dileriz.
Yeni Mesaj gazetesi bugün yayın hayatında 20 yılı geride bıraktı. 27 Kasım 1997'de başladığımız yolculuk aynı şevk ve heyecanla devam ediyor.
Aradan geçen 20 yılın 19 yıl, 10 aylık bölümünde Haber Müdürü ve Yazı İşleri Müdürü olarak bu gazeteye emek verdim.
22 Ocak 1998'de Haber Müdürlüğü görevini üstlenmeden önce Meltem TV Haber Müdürü olarak da katkıda bulunuyordum.
İlk haberimin tarihi 12 Aralık 1997... Dolayısıyla gazetenin başından bu yana yer alıyorum. Kesintisiz olarak Yeni Mesaj'a emek vermiş, dolayısıyla benden de kıdemli olan arkadaşımız ise Kültür Sanat Editörümüz Okan Egesel?
Okan arkadaşımız hazırlık aşamasında da buradaydı ve yıllık izinleri hariç vazifesini hiç aksatmadı. Kendisine nice hizmetler temenni ediyoruz.
Yeni Mesaj gazetesi ilk günden bu yana gündeme farklı yaklaşımlarıyla hep öne çıktı.
Kamuoyu ise yeterince takdir etmedi bizi maalesef. 1998 yılı Şubat ayından itibaren Fetullah Gülen'in Vatikan'ı ziyaretiyle birlikte Türk halkının içine soktuğu 'dinlerarası diyalog' fitnesine karşı uzun yıllar boyunca mücadele eden tek gazeteydik.
Bu mücadelede yalnız kaldık. Ne Akit, Ne Milli Gazete, ne Yeni Şafak vesaire bu ciddi, ülkenin geleceğini etkileyecek, 15 Temmuz darbe girişimiyle sonuçlanacak bu kritik meseleye dokunmadı.
Hatta bizi eleştirdiler.
Bu süreçte reklamlarımız ve ilanlarımız kesilerek bize bedel ödettirildi. Bu fitneye karşı boyun eğmedik, bedel ödedik ve haklı çıktık. Sonuçta Vatikan ile başlayan darbe hazırlığı 15 Temmuz'da fiiliyata döküldü.
O zamandan bu yana yazdıklarımız, söylediklerimiz, anlatmaya çalıştıklarımız dikkate alınsaydı, hainler darbeye kalkışacak güce kavuşabilir miydi? Takdir eden eder, etmeyeni Allah'a havale ediyoruz.
Türkiye Aralık 1999'dan itibaren Avrupa Birliği cenderesine sokuldu. Yeni Mesaj, bu oyalama sürecinin hep karşısında oldu. Yapılan anayasa değişiklikleri, çıkarılan uyum yasaları, verilen tavizler, Papa heykelinin altında Avrupa Birliği ülkelerinin halklarının bile reddettiği AB Anayasasına atılan imzalar hep boşa gitti.
Türkiye taptaze enerjisinin bir hiç uğruna harcadı. Ne borçlanmadan kurtulabildik, ne de ekonomimizi ve sanayimizi istediğimiz gibi ileriye taşıdık. Sonuçta balon patladı; AB konusunda da Yeni Mesaj haklı çıktı.
Elbette bu haklı çıkışta Yazarımız Prof. Dr. Haydar Baş'ın ta 1986 yılında Öğüt Dergisi'ne verdiği mülakatta dile getirdiği "Türkiye ile Avrupa Topluluğu arasında kan uyuşmazlığı var. Bu nedenle bizi almazlar" tespiti çok ama çok etkili olmuştu.
Gazetecilik hayatıma 1990'de Öğüt Dergisi ile başlamıştım. O dönemlerde ABD'nin Irak'ı işgalinin yol açtığı tahribatları irdeliyorduk ve küresel gücün fiilen bölgemize gelmesinin Türkiye'ye zararının büyük olacağını vurguluyorduk. Yine bu noktada fikrimizin rehberi Prof. Dr. Haydar Baş olmuştu. Prof. Baş; ABD, Irak'ı işgal etmeye hazırlandığı sırada "Hedef Türkiye" demişti.
Biz de 20 Mart 2003'te başlayan ABD'nin İkinci Irak işgaline de bu nokta-i nazardan baktık. Hep etrafımızdaki çemberin biraz daha daraldığını yazdık, çizdik. Özellikle Türkiye'nin Irak'ın işgalinde ABD'ye destek olmamasını vurguladık. Hele hele Şubat 2004'te gündeme gelen Büyük Ortadoğu Projesi'ne (BOP) hiç ama hiç bulaşılmaması gerektiğine işaret ettik.
Ancak AB konusunda olduğu gibi bu hassas meselede gerçekleri haykırsak da sesimizi duyuramadık. 2004-2014 yılları arasında konuya dair haberlerimiz zaman zaman komplo teorileri olarak algılandı.
Oysa şimdi bize komplo teorisyeni diyen sağ cenahtaki gazeteler BOP, Sevr projesi, ABD'nin Ortadoğu planları konusunda bizim eski manşetlerimize benzeyen manşetler atıyor! Nerede nereye! Yeni Mesaj ABD'nin Ortadoğu planları konusunda da haklı çıktı.
Suriye kuşatmasına gelince... Arap Baharı'na şüpheli ve temkinli yaklaştık. ABD'nin BOP projesinin bir parçası olarak gördük bunu... Çünkü süreçte devlet başkanlığı ile yönetilen Tunus, Libya, Mısır, Yemen ve Suriye hedef alınırken, kraliyet ya da emirlikle yönetilen ülkelerde yaprak kımıldamıyordu.
Hatta Bahreyn'deki özgürlük arayışları Suudi Arabistan tarafından askeri güç kullanılarak bastırılmıştı. Oysa Ürdün'deki antidemokratik uygulamalar Mısır'dan ya da Libya'dan az değildi. Ancak Ürdün, ABD'ye raptiye ile iliştirilmiş bir kral tarafından yönetildiğinden proje dışında tutulmuştu.
Şüphemizi celbeden ikinci husus ise Arap Baharı projesine tepki koyan Libya'ya karşı NATO öncülüğünde askeri operasyon düzenlenmesiydi. Demek ki bu bir senaryoydu ve gitmesi istenenlerin direnmesi istenmiyordu; Bahreyn örneğinde olduğu gibi kalması istenenler ise destekleniyordu.
O dönemde Suriye'ye karşı ise istihbarat servislerinin ürettiği DEAŞ, PYD/YPG gibi terör örgütleri devreye sokuldu. Biz ise bu dönemde Suriye'nin Büyük İsrail Projesi bağlamında karıştırılmak istendiğine işaret ederek, "Türkiye'nin toprak bütünlüğünün bu ülkenin toprak bütünlüğünden geçtiğini" vurguladık. Sürece Rusya dahil oldu...
Bu dönemde Nisan 2012'de çok önemli bir manşete imza attık. Moskova muhabirimizin çok özel bir çabayla elde ettiği bilgi şuydu:
Rusya Devlet Başkanı Putin, yakın çevresine "Savaş Moskova sokaklarına taşsa dahi Esad'ın gitmesine müsaade etmeyeceğim" demişti. Bu çıkış, dünyanın en büyük nükleer gücü Rusya'nın Suriye konusundaki kararlılığını gösteriyordu. Bu manşetten bu yana 5.5 yıl geçti. Putin; askeri, ekonomik ve diplomatik olarak Esad'ın yanında durdu. Esad'ı biri Moskova'da, diğeri Soçi'de olmak üzere iki kez misafir etti. Keşke Türkiye Rusya'nın gözü karalığını dikkate alsaydı da, Suriye meselesinde Batı yanlısı politikalarını terk etseydi. Suriye konusunda Prof. Dr. Haydar Baş, Yeni Mesaj'da çok etkileyici yazılar kaleme aldı. Bunlardan en dikkat çekeni ise "Esed'in Türkiye tarafından tekrar kardeş Esad olarak niteleneceği" yazısıydı.
Şimdi Türkiye yavaş yavaş o noktaya geliyor. Yeni Mesaj Suriye konusunda da haklı çıkmıştı.
Ermenistan ile yakınlaşmaya karşı çıktık, neticede süreç akamete uğradı.
PKK ile çözüm sürecine karşı çıktık, sonuç bizi haklı çıkardı.
Bu konu başlıklarını uzatabiliriz. Burada neyi zikretsek, bir şeyleri eksik bırakırız.
20 yıllık tarihimizde bizler Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Milli Bütünlüğümüz Dini Bütünlüğümüz" ilkesini prensip edindik. Hep birlikten, beraberlikten, kardeşlikten söz ettik. "Alevi-Sünni-Şii kardeştir" dedik.
Etnik kimlikçilere yer vermedik. En zor zamanlarda bile Atatürk'ün Türk milleti için birleştirici sembol olduğunu vurguladık. Ekonomide izlenen IMF ve Dünya Bankası politikalarının ülkeyi sıkıntıya sokacağını seslendirdik. Bu noktada BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Milli Ekonomi Modeli" eserinin dikkate alınması gerektiğini savunduk. Özelleştirmeye karşı durduk, devletin bu bağlamda servetsiz bırakılmasına itiraz ettik?
Sonuçta 20 yıllık geçmişimizde haklı çıkmadığımız, savunup da yüzümüzü kara çıkaran tek mesele yok... Nice yıllara? Bu vesile ile Yeni Mesaj'ın bir dönem imtiyaz sahipliğini yapan, ilk günden bu yana ufuk açan yazılarıyla geniş okur kitlesine ulaşarak Yeni Mesaj'ın isminin dünyanın dört bir köşesinde duyulmasına, ilk andan itibaren her daim ekibimize destek vererek Yeni Mesaj'ın vücut bulmasına ve bu vücudun dimdik yoluna devam etmesine vesile olan Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'a nihayetsiz şükranlarımızı sunarız.
Bize destek veren okurlarımıza teşekkür ederiz. Bu uzun dönemde dar-ı bekaya uğurladığımız yazarlarımız Ali Gedik, Baki Bektaş hocalarımıza; Engin Çamurdan, Lütfullah Dereci kardeşlerimize Yüce Allah'tan gani gani rahmet dileriz.