AB politikalarıyla ve ABD talimatlarıyla devlet yönetenler, yıllardır milletimize yanlış tedaviler uyguladılar. Yanlış tedavi neticesinde de milletimizin hastalıkları deva bulmak yerine daha da artarak devam etmektedir.
Gerek eğitimde, gerek siyasette, gerek ekonomide, gerek iç ve dış politikalarda sürekli sil baştan değişiklikler uygulanmakta, bu da milletin bedensel ve ruhsal sağlığını bozmaktadır.
Ekonomide Kemal Derviş politikalarıyla gündeme gelen, yanlış enflasyon tarifiyle birlikte yanlış teşhis yapıldı ve yanlış tedavi uygulandı.
Ta ilk günlerden Prof. Dr. Haydar Baş meseleye el koymuş, Kemal Derviş'in ne demek istediğini daha millet anlamadan, bu konudaki yanlışa parmak basmıştı. Hafızalarınızı yoklarsanız, Sayın Baş şu tarihi tespiti yapmıştı;
"Anlaşılan o ki bu derviş bizim değil Amerika'nın dervişiymiş. Enflasyona getirdiği tanım asla doğru değildir. Türkiye deki enflasyon talep enflasyonu değil, maliyet enflasyonudur. Yani fiyatlara etki eden artış, talepten değil maliyettendir. Maliyete etki eden faktörler aşağı çekilirse, fiyatlar otomatikman düşecektir. Aksi takdirde siz enflasyona talep enflasyonu diye teşhis koyar, fiyatların düşmesi için, talebi kısarsanız, talep arzın altına düşer, piyasada durgunluk oluşur; raflar, vitrinler mal dolu olur, alıcı bulamazsınız, böylece fiyatlar belki düşer ama alıcı bulunmayan bir piyasa da eninde sonunda batar."
Evet, talep kısıldıkça, piyasada dolaşan sıcak para azaldıkça, gerçekten fiyatlar düştü. Fiyatların düşmesine rağmen tüketicinin parası olmadığı için, alışveriş de kilitlendi.
Üreticiler; malını satmak, itibarını kurtarmak, çalışanına maaş vermek ve müessesesini ayakta tutmak için ürettiklerini yok pahasına sattılar. Bu şekilde sadece ayakta durmak için yapılan alışverişten kâr edemeyince de kurumlar iflas etmeye başladılar.
Kimileri de iflas etmektense yerli yabancı demeden kurumlarını başkalarına sattı. Bu süreç böylece süregeldi.
Enflasyonun yanlış teşhisi ve buna bağlı olarak uygulanan (kemer sıkma politikalarıyla) tedavilerle ekonomi gittikçe kilitlendi. Kemal Dervişin fikri aslında küresel güçlerin görüşü idi. Böylece bu görüş ve uygulama dünyada da ciddi problemleri doğurdu. Şimdi gerek Türkiye gerek dünya krizlerle boğuşmakta, ekonomistler dünyada yaşanan ekonomik sıkıntının son 20 yılın en büyük krizi olduğunu dile getirmektedirler.
Ayrıca Prof. Dr. Haydar Baş, AB ortak para birimine geçtiğinde de bu fikrin AB'nin sonunu getireceğini dile getirmişti.
Kemer sıkma politikalarının yanlışlığını, ortak para biriminin zararlarını; 2001 yılı Nobel ekonomi ödüllü ABD'li ekonomist Joseph Stiglitz bile ancak Sayın Baş'tan 12 yıl sonra kopya çekerek ortaya koymaktadır.
Ey ilahi bu ne körlük bu ne nasipsizlik! Hâlbuki çözümün adresi hemen yanı başınızda, gelin ve sorun Ona… Bakınız nasıl çözüm sunacaktır. Kopya çekmekle zaten bir yere varılmaz, çözümün adresi buradadır. Şimdi siz düşünün değerli dostlar, Nobel ödülleri kimlere verilmiş, dünyayı kimler idare ediyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Önemli olan sistem mi, insan mı? / 29.04.2025
- Gençler güçlerini doğru adreste birleştirmelidir / 28.04.2025
- Gençlik mutlaka siyasetle uğraşmalıdır / 27.04.2025
- Her baba evladına bakmakla mükelleftir / 26.04.2025
- Gençlerde evlenecek para mı var ki evlensinler / 25.04.2025
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Gençler güçlerini doğru adreste birleştirmelidir / 28.04.2025
- Gençlik mutlaka siyasetle uğraşmalıdır / 27.04.2025
- Her baba evladına bakmakla mükelleftir / 26.04.2025
- Gençlerde evlenecek para mı var ki evlensinler / 25.04.2025
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025