Her konuda temel kriterimiz olması gereken inancımız bizlere, dosdoğru yolda gidebilmemiz için ikaz ve uyarılarda bulunmuştur. Cenab-ı Hakk'ın rızasını kazanabilmek için bu ikaz ve uyarılara tereddütsüz uymak zorundayız. Bu temel esaslar dini ve milli hassasiyetimizin ölçüsüyle eşdeğerdedir. Burada Resûlullah Efendimizin (s.a.a) Müslümanı tarif ederken, "bazı günahları işlese de tevbe eden ve hiçbir zaman yalan söylemeyen" diye tarif etmektedir. Yalan söylemek ile imanın bir arada bulunamayacağını da işaret ederek bizleri uyarmaktadır.
Burada, söylenecek yalanın ne kadar tehlikeli bir günah olduğunu anlamakla beraber, daha da tehlikeli olan idarecilerin ikilemlerine dikkat çekmek istiyorum. "Neden idareciler?" diye sorulacak olursa, "üstlendikleri sorumluluk ve ülke geleceğinin ellerinde olması" diye cevap verilebilir. Nitekim Hz. Ali Efendimiz, "Her şeyi affediniz, ancak vatanınıza yapılan ihaneti asla affetmeyiniz" derken bu konumda olan idarecilerin ne derece sorumlulukta olduklarına işaret etmektedir.
Öyle bir fitne döneminde yaşıyoruz ki, "yalanın bini bir para" tabiri yerinde olur sanırım. Öte yandan, görevini yerine getirmekten aciz olan RTÜK kontrolündeki TV'lerdeki dizi ve yalana alıştırma programları gözler önündedir. Bunun yanında, toplumun önünde olduğu düşünülen insanlar bile bu kötü fiili alışkanlık haline getirmiş durumda maalesef. Düşünün Mavi Marmara saldırısı ile iplerin gerildiği bir İsrail ile asla görüşülmeyeceğini söyleyip, ardından, İsrail'e ihtiyacımızın olduğunu söyleyenler mi dersiniz, "kardeşim" diye ilan ettikleri ülke idarecilerini BOP'a kurban etmek için düşman ilan edenler mi dersiniz, teröristlerle görüşülmeyeceğini söyleyip tam aksi yapanları mı dersiniz!
Bir başka yalancı takımı da cübbesini din zannedenlerden türedi. Yanmaz kefen satıp sonra inkar edenler, patik-takunya satıp bazı Arapça kelimelerle süsleyip cahil takımlarını kandıranlar mı dersiniz. Sayıları o kakar fazla ki hangisini sıralayalım. Aslında İslam'ın yasakladığı bu fiili işleyenlerin, yalanı rahatça konuşanların itikadi yanlışları Ehl-i Beyt'i sevmemeleridir.
Nitekim Resûlullah Efendimiz (s.a.a.)i "Ya Rabbi, Ali'yi seveni sev, Ali'ye düşman olana düşman ol" hadis-i şerifi günümüzde daha çok belirgin olmuştur. Hz. Ali'yi sevdiğini iddia edip, Muaviye'ye "hazret" demek ikiyüzlü ve yalancılığın apaçık ispatıdır. Allah'ın (c.c.) sevdiklerini sevip sevmediklerini sevmemek doğrunun adresidir. Doğruda olan asla yalan söylemez. Aynen Ehl-i Beyt gibi... Ne mutlu yalan söylemeyen gerçek Müslümanlara.
Burada, söylenecek yalanın ne kadar tehlikeli bir günah olduğunu anlamakla beraber, daha da tehlikeli olan idarecilerin ikilemlerine dikkat çekmek istiyorum. "Neden idareciler?" diye sorulacak olursa, "üstlendikleri sorumluluk ve ülke geleceğinin ellerinde olması" diye cevap verilebilir. Nitekim Hz. Ali Efendimiz, "Her şeyi affediniz, ancak vatanınıza yapılan ihaneti asla affetmeyiniz" derken bu konumda olan idarecilerin ne derece sorumlulukta olduklarına işaret etmektedir.
Öyle bir fitne döneminde yaşıyoruz ki, "yalanın bini bir para" tabiri yerinde olur sanırım. Öte yandan, görevini yerine getirmekten aciz olan RTÜK kontrolündeki TV'lerdeki dizi ve yalana alıştırma programları gözler önündedir. Bunun yanında, toplumun önünde olduğu düşünülen insanlar bile bu kötü fiili alışkanlık haline getirmiş durumda maalesef. Düşünün Mavi Marmara saldırısı ile iplerin gerildiği bir İsrail ile asla görüşülmeyeceğini söyleyip, ardından, İsrail'e ihtiyacımızın olduğunu söyleyenler mi dersiniz, "kardeşim" diye ilan ettikleri ülke idarecilerini BOP'a kurban etmek için düşman ilan edenler mi dersiniz, teröristlerle görüşülmeyeceğini söyleyip tam aksi yapanları mı dersiniz!
Bir başka yalancı takımı da cübbesini din zannedenlerden türedi. Yanmaz kefen satıp sonra inkar edenler, patik-takunya satıp bazı Arapça kelimelerle süsleyip cahil takımlarını kandıranlar mı dersiniz. Sayıları o kakar fazla ki hangisini sıralayalım. Aslında İslam'ın yasakladığı bu fiili işleyenlerin, yalanı rahatça konuşanların itikadi yanlışları Ehl-i Beyt'i sevmemeleridir.
Nitekim Resûlullah Efendimiz (s.a.a.)i "Ya Rabbi, Ali'yi seveni sev, Ali'ye düşman olana düşman ol" hadis-i şerifi günümüzde daha çok belirgin olmuştur. Hz. Ali'yi sevdiğini iddia edip, Muaviye'ye "hazret" demek ikiyüzlü ve yalancılığın apaçık ispatıdır. Allah'ın (c.c.) sevdiklerini sevip sevmediklerini sevmemek doğrunun adresidir. Doğruda olan asla yalan söylemez. Aynen Ehl-i Beyt gibi... Ne mutlu yalan söylemeyen gerçek Müslümanlara.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
H. İbrahim TALAY / diğer yazıları
- Kısır politika ve milli siyaset / 31.05.2020
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018