Bin yıldan beri Tevhid inancının bayraktarlığını yapmış olan Müslüman Türk milletini, hem de İslami kavramları kullanarak haçlılarla ittifaka yönlendiren, onların kapılarında derman aramayı tavsiye eden yalancıların mumu söndü, şimdi güneşi hayata buyur etmek zamanı.Akla-hayale gelmeyecek tilki kurnazlıkları ile güneşten daha parlak olan Tevhidi haçın gölgesine hapseden, İslami kavramlardan ördüğü köprülerin üstünden Müslümanları haça, haçlılara taşıyan düzenbazların düzeni bozuldu,şimdi bu hakikati haykırmak zamanı.On beş asırlık İslam tarihi içerisinde, içerden hiçbir kimsenin düşünmediği, yapmadığı bir hileye baş vurarak asa-i Musa'yı götürüp haçlı dünyasının en şerlisine teslim edenlerin yalanları ayaklarına dolandı, şimdi bu yalancıları ifşa etmek zamanı.Bu habis geleneği sürdürerek; haçlılar bize düşmanlık yapabilir ama? Bu gün dünyanın hükumdarı onlardır, dolayısıyla çocuklarımızı doğrasalar da, ırzımıza geçseler de asal ses yok tarzında tavsiyede bulunan "gönüllü hizmet erlerinin" palavraları ifşa olmuş, gerçek yüzleri cascavlak ortaya çıkmıştır, şimdi millete haber verme zamanı.Anadolu coğrafyasının bütün zenginliklerini küresel tefecilere peşkeş çekmek için yayın yapan paspas gazetelerini kapı kapı dağıtan delikanlılar, gittikleri kapıların bir bir kapandığını, toplu iflasların yaşandığını, dükkanların, mağazaların her gün harabeye döndüğünü gördükçe, koltuğunun altındaki gazete kılığındaki soros mektuplarını çöpe atıp tevbe etmeye başladılar, şimdi bu müjdeyi de millet ile paylaşma zamanı.Bu aziz milletin, bu asil milletin asaletli çocuklarını soros mektuplarına hamal yapmanın adına "hizmet" diyenlerin de mumları teker teker sönüyor, kara bulutlar dağılıyor, hakikat güneşiyle buluşmaya az kaldı.Anlaşıldı ki, hiç utanmadan, sıkılmadan bu aziz millete hacet kapısı olarak haşa Washington'u, Brüksel'i gösterenlerin aslında bu millet ile bir bağları, bir irtibatları yokmuş, hoca-hacı kılığında dolaşanlar o dünyanın paralı elemanları imiş.Anlaşıldı ki, hacet kapısı olarak millete takdim edilen haç oymalı, haçlı kapıları aslında kendileri himmete muhtaç imiş,kendi çullarını sudan çıkarmaktan aciz imişler,onları milletin gözünde büyütenler içimizdeki uşakları imiş.Anlaşıldı ki, bütün güçlerini seferber ederek, bütün kin ve nefretlerini sergileyerek milletten sakladıkları Haydar Baş'ın tez ve görüşleri, kul olmakla övündükleri o dünyanın da can havliyle baş vurduğu yegane kaynak imiş.Kara bulutlar dağılıyor, şimdi güneşe merhaba deme zamanı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025