Günümüz insanı gürültü kirliliğini had safhada yaşıyor.
Gün boyu yaşadığı kargaşa, keşmekeş, koşmaca ve koşturamca yetmezmiş gibi bir de binbir çeşit gürültü deposu olan telefonların gönüllü hamallığını yapıyor.
Yediden-yetmişe herkes 'akıllı telefonlara' adeta mecbur ve de mahkum.
'Akıllı telefonlarda' ise o kadar çok, o kadar çeşitli sesler var ki aynı ortamda oturan insanlar artık bir birlerini duymuyor ve de dinlemiyorlar.
Herkes kendi telefonundan çıkan binbir çeşit sesin dayanılmaz baskısı altında.
Oğlunuz ya da kızınız, elindeki telefonun esaretinden kurtulabilirse, telefonundan yankılanan dünyanın seslerinden bir nebze uzaklaşabilirse ancak sizin 'bir bardak su' talebinizi duyabilmektedir.
Vicdanının sesini dinlemeyi çoktan unutmuş olan gençlik ebeveyninin sesini de öğretmeninin sesini de artık duymamaktadır.
Bugün bizim ülkemiz başta olmak üzere nice ülkeler kendi yerlerinde, kendi yurtlarında adı konulmamış bir esareti yaşamaktadırlar.
Söz konusu telefonlar sayesinde artık bütün dünya hemen herkesin avucunun içinde ama farkında olmadan hemen herkes de tüm dünyanın gürültü kirliliğinin ağırlığı altında.
Günümüz insanı artık dünyayı dinlemekten kendini dinlemeye, vicdanının sesine kulak vermeye asla vakit bulamıyor.
Öyle insanlar öyle bariz, öyle fahiş hatalar yapıyor ki, diyorsunuz ki; bu insan bu hatayı ancak ve ancak vicdanının sesine kulak vermediği için yapabilir.
Vicdanların sesi duyulmadığı için bugün artık her dakika, her saniye ve her yerde mazlumların feryadı duyuluyor.
Özellikle büyük şehirlerde insanlara dayatılan yaşam biçimi, koşmaca ve de koşturmaca hayat tarzı insana kendini dinleme, vicdanının sesine kulak verme imkanı asla tanımıyor.
Vicdan çok çok derinlere hapsedilmişçesine sesi duyulmuyor, duyulsa bile sahibini yaşadığı keşmekeşten çekip alamıyor.
Vicdanın sesi duyulmuyor artık.
İnsanlar vicdanlarının sesini duysalardı, insanlar fıtratın sesine kulak verselerdi, her gün yüzlercesine şahit olduğumuz, yüzlercesinin haberini aldığımız 'vicdansızca' işler olmazdı.
Vicdan sahibi, az-çok vicdanının sesini duyabilen, zaman zaman vicdanının sesini dinlemeye vakit ayırabilen hiç bir kimse bugün, gazetelerin üçüncü sayfalarını dolduran haberleri kesinlikle yüzü kızarmadan, ah-vah etmeden okuyamaz.
Günümüz insanı artık lütfen hoyratça harcadığı zamanının bir kısmını da vicdanının sesini dinlemeye ayırmalı ve biraz da vicdanına rendevu vermelidir.
Elbette, vicdanla yüzleşmek zor zanaat.
Gün boyu yaşadığı kargaşa, keşmekeş, koşmaca ve koşturamca yetmezmiş gibi bir de binbir çeşit gürültü deposu olan telefonların gönüllü hamallığını yapıyor.
Yediden-yetmişe herkes 'akıllı telefonlara' adeta mecbur ve de mahkum.
'Akıllı telefonlarda' ise o kadar çok, o kadar çeşitli sesler var ki aynı ortamda oturan insanlar artık bir birlerini duymuyor ve de dinlemiyorlar.
Herkes kendi telefonundan çıkan binbir çeşit sesin dayanılmaz baskısı altında.
Oğlunuz ya da kızınız, elindeki telefonun esaretinden kurtulabilirse, telefonundan yankılanan dünyanın seslerinden bir nebze uzaklaşabilirse ancak sizin 'bir bardak su' talebinizi duyabilmektedir.
Vicdanının sesini dinlemeyi çoktan unutmuş olan gençlik ebeveyninin sesini de öğretmeninin sesini de artık duymamaktadır.
Bugün bizim ülkemiz başta olmak üzere nice ülkeler kendi yerlerinde, kendi yurtlarında adı konulmamış bir esareti yaşamaktadırlar.
Söz konusu telefonlar sayesinde artık bütün dünya hemen herkesin avucunun içinde ama farkında olmadan hemen herkes de tüm dünyanın gürültü kirliliğinin ağırlığı altında.
Günümüz insanı artık dünyayı dinlemekten kendini dinlemeye, vicdanının sesine kulak vermeye asla vakit bulamıyor.
Öyle insanlar öyle bariz, öyle fahiş hatalar yapıyor ki, diyorsunuz ki; bu insan bu hatayı ancak ve ancak vicdanının sesine kulak vermediği için yapabilir.
Vicdanların sesi duyulmadığı için bugün artık her dakika, her saniye ve her yerde mazlumların feryadı duyuluyor.
Özellikle büyük şehirlerde insanlara dayatılan yaşam biçimi, koşmaca ve de koşturmaca hayat tarzı insana kendini dinleme, vicdanının sesine kulak verme imkanı asla tanımıyor.
Vicdan çok çok derinlere hapsedilmişçesine sesi duyulmuyor, duyulsa bile sahibini yaşadığı keşmekeşten çekip alamıyor.
Vicdanın sesi duyulmuyor artık.
İnsanlar vicdanlarının sesini duysalardı, insanlar fıtratın sesine kulak verselerdi, her gün yüzlercesine şahit olduğumuz, yüzlercesinin haberini aldığımız 'vicdansızca' işler olmazdı.
Vicdan sahibi, az-çok vicdanının sesini duyabilen, zaman zaman vicdanının sesini dinlemeye vakit ayırabilen hiç bir kimse bugün, gazetelerin üçüncü sayfalarını dolduran haberleri kesinlikle yüzü kızarmadan, ah-vah etmeden okuyamaz.
Günümüz insanı artık lütfen hoyratça harcadığı zamanının bir kısmını da vicdanının sesini dinlemeye ayırmalı ve biraz da vicdanına rendevu vermelidir.
Elbette, vicdanla yüzleşmek zor zanaat.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025
- Ağır misafir ağır ağır teşrif etti / 28.02.2025
- Gör / 25.02.2025
- Yaman yemişler / 24.02.2025
- Millet açlıkla, siyaset esnafı ise birbirleri ile... / 22.02.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Merhaba ey Hak’tan ferman merhaba! / 04.03.2025
- Ağır misafir ağır ağır teşrif etti / 28.02.2025
- Gör / 25.02.2025
- Yaman yemişler / 24.02.2025
- Millet açlıkla, siyaset esnafı ise birbirleri ile... / 22.02.2025