Baştan beri karşıydım.
Neye mi?
İslamî bir meselede batıdan medet ummaya, ya da batıdan örnek vererek o meselenin doğruluğunu ispat etmeye.
İnsan haklarından, hayvan haklarına kadar, içinde hak-hukuk olan her şeyi zihinlere oturtmak gayretinden tutun da, diğer bir çok konuda, bir şey söylemek gerektiği zaman onu batıdan misallerle süslemek çok büyük bir başarıydı.
Yıllarca kitapçı vitrinlerini süsleyen o meşhur eserleri hatırlayın.
"İslam, Komünizm ve Kapitalizm." Yazarı Abuzittin Nittin.
"İslam-Marksizm." Yazarı Zabzuyittin el Hoppala.
Ve diğerleri...
Dikkat edin, bütün bu içerikli eserler dışarıdan ithal.
Allah'ın en son ve en mütekamil dininin sanki bu tip yamamamalara ihtiyacı varmış gibi, yıllarca servis edildi zihinlere bu eserler.
Ne oldu?
Allah'a kulluk ana ekseninde oturması gereken din, "kulluk merkezinden" Marksizm- komünizm, kapitalizme ve tamamı muharref Hıristiyanlığa dayanan bütün bu 'imz'lere cevap verme "semt-i meçhulüne" kaymak zorunda kaldı.
Din, din olmaktan çıktı, beşeri ideolojilere cevap arayan bir felsefî akım oldu.
En son örnek "başörtüsü."
Gazetelerde ne zaman bu konuda batı kaynaklı bir haber çıkmış olsa, rahatsız olurdum.
Neymiş efendim, falan ülke başörtüsüne cevaz verdi.
Siz Türkiye'de bu dînî hakkı çok görüyorsunuz, ama bakın işte şu batı ülkesine, hiçbir şey demiyor başörtüsüne.
Öyle sıradan bir Afrika ülkesi de değil hani.
Laikliğin beşiği, insan haklarının döşüğü, demokrasinin şimşir kaşığı ve özgürlükler sarmaşığı bir ülke, bu ülke.
Bizim bu acemi mukallitlerin hevesini kursağında bıraktı Fransa.
Sayın Brak Şirrrak dedi ki: Ne ulan öyle başınızı örtüp duruyorsunuz. Bizi geri götürüyorsunuz.
Bir şey mi diyorsunuz?
Yasaklıyorum işte.
Gerekçe de çok ilginç.
Bizimkiler serbestide batıyı örnek göstererek, "işte bakın batıda yasak değil" gibi saçma bir mantıkla yola çıkarken, batı da yasakta bizi örnek gösteriyor.
Ve dedi ki:
"Eğer baş örtmek hayırlı bir şey olsaydı, halkının %99,9'u Müselman Türkiye'de serbest olurdu.
Biz bu dini meseleyi, içinde onlarca dünya güzeli teolog yaşayan Türkiye'den daha mı iyi bileceğiz.
Tut kelin perçeminden!
Ya da kel kafaya şimşir tarak.
Bütün bunlardan daha komik bir şey var.
"Başörtüsü namusumuzdur" diyenler de, AB sevdalısı.
"Başörtüsü yasağı 'Kâmus'umuzdur, her canımız sıkılınca açarız kâmusu, yasaklarız "namusu" diyen de, AB sevdası.
Her iki kesimin yolu AB'de kesişiyor.
İlginç değil mi?
Daha; Siyasi merhum Yılmaz ne demişti:
"AB'ye girersek başörtüsü sorunu çözülür."
Şirrrak da diyor ki, herkese cevaben:
"Naaa çözülür!.."
Aslında sadece Yılmaz değil, ölümüne AB sevdalısı dünün mücahitleri de bu Hıristiyan kulübüne üye olmayı, bu temel hak ve hürriyetleri elde etmek için istiyordu.
Girecektik AB'ye, ayda on bin dolar düşecekti heybeye.
Gerek kalmayacaktı "vay be"ye.
Gitti bütün gayretler yahbeye.
Girecektik AB'ye örtecektik başımızı.
Girecektik AB'ye sonsuz bir özgürlük içinde olacaktık.
Bazı beyin özürlüler hâlâ, batıdaki o sonsuz özgürlüklerin "Türkiye düşmanlığına" endeksli olduğunun farkında değil.
Almanya'da hürriyet var.
Ne kadar?
Türkiye'ye düşman olabildiğin kadar.
Almanya'nın menfaatlerine sıra gelince?
Orda dur.
Fransa öyle. Belçika öyle.
Ya İngiliz; Seni Tanrı korusun Henry.
Allah akıl fikir versin.
Neye mi?
İslamî bir meselede batıdan medet ummaya, ya da batıdan örnek vererek o meselenin doğruluğunu ispat etmeye.
İnsan haklarından, hayvan haklarına kadar, içinde hak-hukuk olan her şeyi zihinlere oturtmak gayretinden tutun da, diğer bir çok konuda, bir şey söylemek gerektiği zaman onu batıdan misallerle süslemek çok büyük bir başarıydı.
Yıllarca kitapçı vitrinlerini süsleyen o meşhur eserleri hatırlayın.
"İslam, Komünizm ve Kapitalizm." Yazarı Abuzittin Nittin.
"İslam-Marksizm." Yazarı Zabzuyittin el Hoppala.
Ve diğerleri...
Dikkat edin, bütün bu içerikli eserler dışarıdan ithal.
Allah'ın en son ve en mütekamil dininin sanki bu tip yamamamalara ihtiyacı varmış gibi, yıllarca servis edildi zihinlere bu eserler.
Ne oldu?
Allah'a kulluk ana ekseninde oturması gereken din, "kulluk merkezinden" Marksizm- komünizm, kapitalizme ve tamamı muharref Hıristiyanlığa dayanan bütün bu 'imz'lere cevap verme "semt-i meçhulüne" kaymak zorunda kaldı.
Din, din olmaktan çıktı, beşeri ideolojilere cevap arayan bir felsefî akım oldu.
En son örnek "başörtüsü."
Gazetelerde ne zaman bu konuda batı kaynaklı bir haber çıkmış olsa, rahatsız olurdum.
Neymiş efendim, falan ülke başörtüsüne cevaz verdi.
Siz Türkiye'de bu dînî hakkı çok görüyorsunuz, ama bakın işte şu batı ülkesine, hiçbir şey demiyor başörtüsüne.
Öyle sıradan bir Afrika ülkesi de değil hani.
Laikliğin beşiği, insan haklarının döşüğü, demokrasinin şimşir kaşığı ve özgürlükler sarmaşığı bir ülke, bu ülke.
Bizim bu acemi mukallitlerin hevesini kursağında bıraktı Fransa.
Sayın Brak Şirrrak dedi ki: Ne ulan öyle başınızı örtüp duruyorsunuz. Bizi geri götürüyorsunuz.
Bir şey mi diyorsunuz?
Yasaklıyorum işte.
Gerekçe de çok ilginç.
Bizimkiler serbestide batıyı örnek göstererek, "işte bakın batıda yasak değil" gibi saçma bir mantıkla yola çıkarken, batı da yasakta bizi örnek gösteriyor.
Ve dedi ki:
"Eğer baş örtmek hayırlı bir şey olsaydı, halkının %99,9'u Müselman Türkiye'de serbest olurdu.
Biz bu dini meseleyi, içinde onlarca dünya güzeli teolog yaşayan Türkiye'den daha mı iyi bileceğiz.
Tut kelin perçeminden!
Ya da kel kafaya şimşir tarak.
Bütün bunlardan daha komik bir şey var.
"Başörtüsü namusumuzdur" diyenler de, AB sevdalısı.
"Başörtüsü yasağı 'Kâmus'umuzdur, her canımız sıkılınca açarız kâmusu, yasaklarız "namusu" diyen de, AB sevdası.
Her iki kesimin yolu AB'de kesişiyor.
İlginç değil mi?
Daha; Siyasi merhum Yılmaz ne demişti:
"AB'ye girersek başörtüsü sorunu çözülür."
Şirrrak da diyor ki, herkese cevaben:
"Naaa çözülür!.."
Aslında sadece Yılmaz değil, ölümüne AB sevdalısı dünün mücahitleri de bu Hıristiyan kulübüne üye olmayı, bu temel hak ve hürriyetleri elde etmek için istiyordu.
Girecektik AB'ye, ayda on bin dolar düşecekti heybeye.
Gerek kalmayacaktı "vay be"ye.
Gitti bütün gayretler yahbeye.
Girecektik AB'ye örtecektik başımızı.
Girecektik AB'ye sonsuz bir özgürlük içinde olacaktık.
Bazı beyin özürlüler hâlâ, batıdaki o sonsuz özgürlüklerin "Türkiye düşmanlığına" endeksli olduğunun farkında değil.
Almanya'da hürriyet var.
Ne kadar?
Türkiye'ye düşman olabildiğin kadar.
Almanya'nın menfaatlerine sıra gelince?
Orda dur.
Fransa öyle. Belçika öyle.
Ya İngiliz; Seni Tanrı korusun Henry.
Allah akıl fikir versin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024