Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, gündemdeki yerini koruyan terör olayları, Kur'an kursları meselesi, Irak'taki direniş hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Maksat üzüm
yemek değil
Kur'an Kursları meselesinin, iktidarın mevcut yaklaşımı, Diyanet'ten sorumlu mevcut bakan ile Diyanet İşleri Başkanının İslam'da reform öngören mantığı ile çözülemeyeceğini söyleyen, "Kur'an'ın % 30'una inanmıyorum, zira bunlar Arapların adetidir" diyen bir bakanla bu işi halletmeye kalkan siyasi iktidarın evvela kendi insanlarını bir akaid revizyonuna tabi tutması gerektiği, Diyanet İşleri Başkanının İslam'da reform yapmak gibi bir mantıkla olaya bakmak yerine, "Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşlarına, Türk halkına nasıl bir hizmet yapılabilir" mantığıyla işi ele almaları tavsiyesinde bulunan BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş, şu anda yapılmak istenen şeyin üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduğunu belirterek şöyle konuştu: "Kur'an öğretecekmiş de bunu okullarda öğretecekmiş! Bu da nereden çıktı? Niçin bunu camilerde, Kur'an kurslarında daha önce olduğu üzere yapmayı taahhüt edip de bunu garantiye almıyorsunuz da Tevhid-i Tedrisatı ilgilendiren hukuki bir meseleyi ortaya koyarak bu meseleyi o zeminde halletmeye çalışıyorsunuz? Bu, işi baştan savsaklamaktır. Kur'an dersi, din dersleri, aynı zamanda uygulamalı derslerdir. Okullarda, bugünkü şartlarda, hele 'laiklik elden gidiyor' teranelerinin bulunduğu şartlarda yapılması hiç mümkün değildir. Çocuğa iki rekat namaz öğreteceksin, 'laiklik elden gitti', namaz surelerini öğreteceksin, 'laiklik elden gitti' teranelerinin çalınacağını iktidar bilmiyor mu? Çok iyi biliyor. O zaman durup dururken Kur'an kurslarının gündem edilmesi neyin nesi? Çünkü mahalli seçimler var. 'Bize müsaade etmediler. Yaptırmadılar' sözünü söyletmek istiyorlar. İktidarın mevkii mazeret üretmek değil, meseleleri halletmek mevkiidir. Eğer iktidar mazeret üretecekse lütfen istifa etsin. 'Ben bu işi yapamıyorum' desin. Yapanlar gelir, bu işi halleder. Bu işin hukukunu çok iyi bilenler var. Çok iyi yapacak olan insanlar var. Onlara müsaade etsinler. Onların önünü kesmesinler. İktidarın bu şekilde orada kalması ve bunları savsaklaması millete hizmete mani olmaktır."
Kurtlar sofrasına
konulduk
Prof. Dr. Haydar Baş, sözlerini şöyle bitirdi: "Milletimiz üzerinde çok ciddi hesaplar var. Ülkeyi bölmek istiyorlar. Doğusu, batısı, güneyi, kuzeyi ile kurtlar masasına koydular, bölmeye çalışıyorlar. Para ile çocuklarımızı satın alıyorlar. Önce dinlerini, ardından da etnik kimliklerini değiştirmelerini gündeme getiriyorlar. Sonra da 'burası Rumlarındır, Ermenilerindir' iddialarıyla ülkeyi paylaşma noktasına taşımaya çalışıyorlar. Burada yapılacak iş, daha evvelki psikolojik hallerimize bakmadan bir araya gelmek, tek bilek, tek yürek, tek vücut olmaktır. Bilhassa ehl-i salibe karşı dimdik ayakta durmasını bilmektir. Ayık olalım. El ele verelim. Mustafa Kemal Atatürk'ün, Kurtuluş Savaşında yaptığı gibi kuvay-ı milliye ruhu ile bir araya gelelim. Ülkemizin savunmasını en güçlü bir şekilde yapmasını bilelim."
Maksat üzüm
yemek değil
Kur'an Kursları meselesinin, iktidarın mevcut yaklaşımı, Diyanet'ten sorumlu mevcut bakan ile Diyanet İşleri Başkanının İslam'da reform öngören mantığı ile çözülemeyeceğini söyleyen, "Kur'an'ın % 30'una inanmıyorum, zira bunlar Arapların adetidir" diyen bir bakanla bu işi halletmeye kalkan siyasi iktidarın evvela kendi insanlarını bir akaid revizyonuna tabi tutması gerektiği, Diyanet İşleri Başkanının İslam'da reform yapmak gibi bir mantıkla olaya bakmak yerine, "Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşlarına, Türk halkına nasıl bir hizmet yapılabilir" mantığıyla işi ele almaları tavsiyesinde bulunan BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş, şu anda yapılmak istenen şeyin üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduğunu belirterek şöyle konuştu: "Kur'an öğretecekmiş de bunu okullarda öğretecekmiş! Bu da nereden çıktı? Niçin bunu camilerde, Kur'an kurslarında daha önce olduğu üzere yapmayı taahhüt edip de bunu garantiye almıyorsunuz da Tevhid-i Tedrisatı ilgilendiren hukuki bir meseleyi ortaya koyarak bu meseleyi o zeminde halletmeye çalışıyorsunuz? Bu, işi baştan savsaklamaktır. Kur'an dersi, din dersleri, aynı zamanda uygulamalı derslerdir. Okullarda, bugünkü şartlarda, hele 'laiklik elden gidiyor' teranelerinin bulunduğu şartlarda yapılması hiç mümkün değildir. Çocuğa iki rekat namaz öğreteceksin, 'laiklik elden gitti', namaz surelerini öğreteceksin, 'laiklik elden gitti' teranelerinin çalınacağını iktidar bilmiyor mu? Çok iyi biliyor. O zaman durup dururken Kur'an kurslarının gündem edilmesi neyin nesi? Çünkü mahalli seçimler var. 'Bize müsaade etmediler. Yaptırmadılar' sözünü söyletmek istiyorlar. İktidarın mevkii mazeret üretmek değil, meseleleri halletmek mevkiidir. Eğer iktidar mazeret üretecekse lütfen istifa etsin. 'Ben bu işi yapamıyorum' desin. Yapanlar gelir, bu işi halleder. Bu işin hukukunu çok iyi bilenler var. Çok iyi yapacak olan insanlar var. Onlara müsaade etsinler. Onların önünü kesmesinler. İktidarın bu şekilde orada kalması ve bunları savsaklaması millete hizmete mani olmaktır."
Kurtlar sofrasına
konulduk
Prof. Dr. Haydar Baş, sözlerini şöyle bitirdi: "Milletimiz üzerinde çok ciddi hesaplar var. Ülkeyi bölmek istiyorlar. Doğusu, batısı, güneyi, kuzeyi ile kurtlar masasına koydular, bölmeye çalışıyorlar. Para ile çocuklarımızı satın alıyorlar. Önce dinlerini, ardından da etnik kimliklerini değiştirmelerini gündeme getiriyorlar. Sonra da 'burası Rumlarındır, Ermenilerindir' iddialarıyla ülkeyi paylaşma noktasına taşımaya çalışıyorlar. Burada yapılacak iş, daha evvelki psikolojik hallerimize bakmadan bir araya gelmek, tek bilek, tek yürek, tek vücut olmaktır. Bilhassa ehl-i salibe karşı dimdik ayakta durmasını bilmektir. Ayık olalım. El ele verelim. Mustafa Kemal Atatürk'ün, Kurtuluş Savaşında yaptığı gibi kuvay-ı milliye ruhu ile bir araya gelelim. Ülkemizin savunmasını en güçlü bir şekilde yapmasını bilelim."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.