Bu başlığı daha önce kullanmış olabilirim, bir kez daha kullanmak zorunda kaldığım için okurlarımdan özür diliyorum.
Geçtiğimiz günlerde STV'de, tam da "Tut kelin perçeminden" özdeyişiyle ifade edilebilecek bir program seyrettik.
Sunucuların takdimleri, yönlendirici soruları, hatta jest ve mimikleri ortaya koydu ki, bu program; Dinlerarası Diyalog adı altında sergilenen acayip ve garaibliklerin sözde doğruluğunu, haklılığını kamuoyuna empoze etmet için sahneye konulan çok ucuz bir tiyatro oyunu...
Stüdyoya konuşmacı olarak çağrılan hocalar, sunucuların Diyalog performansına ayak uyduramadılar. Onların ısrarla söyletmek istediklerini yeterince söyleyemediler. Hatta hocalardan biri; "Diyaloğu kurumsal bazda ele alırsak Vatikan buna tamamen misyonerlik gözü ile bakar. Kilise öğretilerini, İncili daha geniş kitlelere yaymanın aracıdır diyalog. Hatta bu amaca hizmet etmeyen Diyalog çalışmalarını tasvip etmez Vatikan" dediğinde, sunucuların kulaklarına kadar kızardıklarını farkettik. Bu sahada akademik çalışmalar da yaptığı söylenen prof.'lardan biri; "Bir yönü ile Kur'an, diyalog kitabıdır ve Peygamberimizin hayatında sayısız diyalog örnekleri vardır" dedi. Onların mantığına göre, Peygamberimiz her ikili konuşması, heyetlerle görüşmesi, bugün sürdürülen diyalog çalışmalarına bir dayanak teşkil ediyordu.
Bu diyalogçular, üçüncü bin yılda Asya Kıtasını ve ille de Türkiye'yi Hıristiyanlaştırmayı hedef olarak önüne koymuş olan Vatika'nın ve bunun için sağa-sola emirler yağdıran Papa'nın bu sinsi ve hain planının bir parçası oldular. Bu vaziyet ise gün geçtikçe daha geniş kitlelerce bilinmeye başlandı.
Yani, "Papalık Konseyi Misyonu'nun bir parçası olarak Vatikan'da el etek öpme" şeklindeki uygunsuz durumlarına, suçüstü vaziyetlerine bir çuval uydurma gayreti içindeler. Halbuki, bu mızrak hiç bir çuvala da sığmayacak kadar sırıtıyor orta yerde.
Bu diyalogçulara bir tavsiyemiz var, içine düştükleri bu girdaptan başka çıkış yolları da yok zaten.
Çıkacaklar televizyonlarına, programlar yapacaklar, diyecekler ki: "Ey millet, ey halkımız öncelikle sizden özür diliyoruz. Yıllardır Kur'an ve Sünnet'in hilafına davrandık ve sizleri aldattık. Hak ile batılı, doğru ile yanlışı, iman ile şirki birbirine karıştırarak sizlere servis yaptık. Papa'nın ve yandaşlarının oyununa geldik. Onların tenekesini, sizin altınınızla aynı tepside sunduk, özür diliyoruz ve bu diyalog hikayesinden de vazgeçiyoruz." Yoksa, böyle "tut kelin perçeminden" kabilinden şeyler sizi kurtaramaz.
Geçtiğimiz günlerde STV'de, tam da "Tut kelin perçeminden" özdeyişiyle ifade edilebilecek bir program seyrettik.
Sunucuların takdimleri, yönlendirici soruları, hatta jest ve mimikleri ortaya koydu ki, bu program; Dinlerarası Diyalog adı altında sergilenen acayip ve garaibliklerin sözde doğruluğunu, haklılığını kamuoyuna empoze etmet için sahneye konulan çok ucuz bir tiyatro oyunu...
Stüdyoya konuşmacı olarak çağrılan hocalar, sunucuların Diyalog performansına ayak uyduramadılar. Onların ısrarla söyletmek istediklerini yeterince söyleyemediler. Hatta hocalardan biri; "Diyaloğu kurumsal bazda ele alırsak Vatikan buna tamamen misyonerlik gözü ile bakar. Kilise öğretilerini, İncili daha geniş kitlelere yaymanın aracıdır diyalog. Hatta bu amaca hizmet etmeyen Diyalog çalışmalarını tasvip etmez Vatikan" dediğinde, sunucuların kulaklarına kadar kızardıklarını farkettik. Bu sahada akademik çalışmalar da yaptığı söylenen prof.'lardan biri; "Bir yönü ile Kur'an, diyalog kitabıdır ve Peygamberimizin hayatında sayısız diyalog örnekleri vardır" dedi. Onların mantığına göre, Peygamberimiz her ikili konuşması, heyetlerle görüşmesi, bugün sürdürülen diyalog çalışmalarına bir dayanak teşkil ediyordu.
Bu diyalogçular, üçüncü bin yılda Asya Kıtasını ve ille de Türkiye'yi Hıristiyanlaştırmayı hedef olarak önüne koymuş olan Vatika'nın ve bunun için sağa-sola emirler yağdıran Papa'nın bu sinsi ve hain planının bir parçası oldular. Bu vaziyet ise gün geçtikçe daha geniş kitlelerce bilinmeye başlandı.
Yani, "Papalık Konseyi Misyonu'nun bir parçası olarak Vatikan'da el etek öpme" şeklindeki uygunsuz durumlarına, suçüstü vaziyetlerine bir çuval uydurma gayreti içindeler. Halbuki, bu mızrak hiç bir çuvala da sığmayacak kadar sırıtıyor orta yerde.
Bu diyalogçulara bir tavsiyemiz var, içine düştükleri bu girdaptan başka çıkış yolları da yok zaten.
Çıkacaklar televizyonlarına, programlar yapacaklar, diyecekler ki: "Ey millet, ey halkımız öncelikle sizden özür diliyoruz. Yıllardır Kur'an ve Sünnet'in hilafına davrandık ve sizleri aldattık. Hak ile batılı, doğru ile yanlışı, iman ile şirki birbirine karıştırarak sizlere servis yaptık. Papa'nın ve yandaşlarının oyununa geldik. Onların tenekesini, sizin altınınızla aynı tepside sunduk, özür diliyoruz ve bu diyalog hikayesinden de vazgeçiyoruz." Yoksa, böyle "tut kelin perçeminden" kabilinden şeyler sizi kurtaramaz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025