Biz Türk milleti olarak hatıralarımızla, hafızamızla, kültürümüzle, tarihimizle, tecrübe birikimimizle, ilmimizle, irfanımızla yaşarız. Tarihî yolculuğumuz her zaman rahat olmamıştır. Cihan çapında büyük davalara talip olmuş, nizam-ı âlem davasına soyunmuş olan bu necip millet, zaman zaman sıkıntılara da maruz kalmıştır. İyice sıkıştırılıp yok edilmek istendiği anda doğrulup son bir hamleyle var oluş iradesini ortaya koymasını da bilmiştir. Bu bağlamda "Ergenekon" bizim millî kıyam bilincimizdir. Önce çok bilinen Ergenekon Destanımızı kısaca hatırlayalım:
İl Han sülalesinden hayatta kalan Kıyan Han ve eşi ile amcaoğullarından Nüküz ve eşi kaçıp sürüleri de yanlarına alarak sarp bir dağdan, karlı yollardan geçerler. Daracık bir yoldan dağların kuşattığı kuytu bir yere yerleşirler. Buraya "Ergenekon" adını verirler. Orada öylece 400 yıl kalıp çoğalırlar. Zamanla o daracık bölgeye sığmayınca oradan çıkıp ferah bir yurt aramaya karar verirler. Çıkış için bir yol bulamazlar. Bilge bir demirci, dağdaki bir demir madenini eritirlerse oradan çıkabileceklerini söyler. Fikir kabul edilir ve birlik olup dağın eteğine odun ve kömürleri yığarlar. 70 yere 70 deri körük koyarlar. Hep birlikte körükleyerek geçecek yol açarlar ve Bozkurtun önderliğinde oradan çıkarlar. O gün bayram ilan edilir. Eski düşmanlarını yenip intikamlarını alırlar. Türkmeneli Türklüğü, bugün Irak bataklığında sıkıştırılmış vaziyettedir. Emperyalist işgalci Amerika ve kuyrukları bir taraftan, onun postal yalayıcısı yerli işbirlikçi Talabani ve Barzani uşakları bir taraftan masum, asil, vakur ve metin Türkmeneli Türklüğünü, dağların bir avuç Ergenekon Türklüğünü sıkıştırdığı gibi sıkıştırmaktadır. Oradaki kardeşlerimiz, zulüm, katliam, yıldırma, caydırma, bezdirme, kaçırtma, yok etme politikalarıyla sıkıştırılmaktadır. Bir kuşatma altındadırlar. Tam bu ortamda bu kuşatmayı yarma harekatı için Türkmeneli Türklüğü demircisini, akıl hocasını, bilgesini, önderini, Atatürkünü beklemektedir. Hurûç harekâtı için demircisini, büyük liderini, milletin çelikten iradesi olabilecek yiğit adamını bulduğu gün, yedi yüzbin körük, yedi yüzbin yere kurulup hep bir anda körükleyecekler ve o zaman bu büyük ateşin karşısında ne kadar demirden zulüm suru, vahşilik duvarı, barbarlık hisarı varsa hepsi eriyecektir.
Türkmeneli Türklüğü bugün bölgesindeki Ergenekonunda hapsedilmiştir. Ara yerde boğulmak, yok edilmek istenmektedir. Fakat, bilinmelidir ki Türk milleti, tarihin bir çok döneminde böyle kıstırılmalara maruz kalmış, hepsinden de bir çıkış yolu bulmuştur. Biz çok Ergenekonlar yaşadık. Etrafımızda çok sarp dağlar örüldü, boğulmak istendik, nefes alamaz hâle getirildik. Ama bu millet, Allah'ın izni, kendi içindeki birlik ve beraberliği, azim ve iradesi, Allah'ına ve kendisine olan sonsuz imanı ve itimadı sayesinde Ferhad olup dağları eritti ve bozkurt asaletinde yiğit önderlerinin rehberliğinde yolunu bulup tarihî yolculuğuna devam etti. 1919 öncesi dönem, Anadolu Türklüğünün son Ergenekonuydu. Emperyalist işgalci batılı güçler, tek dişi kalmış canavarlar, İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunandan toplama Haçlı sürüleri üzerimize çullandılar, nefes alamayacak hâle getirdiler. O an kendimizi tam bir Ergenekon ortamında bulduk. Tam ölmek, yok olmak, tarihten silinmek üzereyken Allah imdad etti ve bilge demircimiz, millî irademiz Bozkurt Mustafa Kemal Atatürk, sıkışıp kalmış olan mazlum milletine "sizlere ölmeyi emrediyorum, eritin bu demirden dağları, yarın bu kuşatmayı! Ya istiklal ya ölüm!" komutuyla bütün bir Türk milletini ayağa kaldırdı. Kuvâ-yı Milliye ruhu etrafında kenetlenen Türk milleti, son bir hamleyle, "ya Allah! Bismillah!" kıyamıyla etrafındaki menhus kuşatmayı yardı ve yolunu yurdunu buldu. Türkmeneli Türlüğü, bugün aynı süreci yaşıyor. Ya ölecek ya olacak. Ya toptan tam bir birlik içinde ayağa kalkacak, ya daracık Ergenekon ağılında nefessizlikten ölüp gidecek. Bağrından çıkaracağı bilge demircileri, bozkurt duruşlu liderleriyle yolunu ve yurdunu bulmaktan, hür ve bağımsız olmaktan başka seçeneği yoktur. Bunun için Türkmeneli Türklüğünün dayanacağı iki temel kuvvet var: Allah ve millî birlik. Allah'a olan tam ve sarsılmaz bir imanı elde ettikten ve kendi aralarında tam bir kardeşlik tesis ettikten sonra yenemeyecekleri hiçbir güç yoktur. Allah'a ve milletine dayanmak. İnsanın en büyük güç kaynakları bunlardır. Allah'a dayanmak demek, hiçbir zaman ümitsiz olmamak demektir, zafere ve başarıya tam bir inanç demektir. Milletine dayanmak ise dünyanın neresinde bir Türk varsa yanında ve arkasında bilmek demektir. Tüm dünya Türklüğü, akıllarını başlarına alıp akıncı beylerimizin, uç beylerimizin çocukları olan evlâd-ı fatihanı yalnız bırakmamalıdır. Türkmeneli Türklüğü, kendi içinde şii-sünni, az dinli-çok dinli demeden, hayat tarzı ve düşüncesi ne olursa olsun tam bir siyasî birlik ve bütünlük içinde kenetlenmeli, millî bir dayanışma içerisine girmeli, kendi aralarında ekonomik, sosyal, siyasî, kültürel bütün müesseselerini hızla kurarak, her alanda teşkilatlanarak siperlerine çekilmeli, hisarlarını inşa etmeli, bütün saldırılara karşı hazırlıklı olmalıdır. Şimdi Türkmeneli'nde her ev bir siper, her mahalle bir hisar, her şehir bir sath-ı müdafaadır.
Türkmeneli Türklüğünün Ergenekonundan çıkış kıyamı mübarek olsun.
İl Han sülalesinden hayatta kalan Kıyan Han ve eşi ile amcaoğullarından Nüküz ve eşi kaçıp sürüleri de yanlarına alarak sarp bir dağdan, karlı yollardan geçerler. Daracık bir yoldan dağların kuşattığı kuytu bir yere yerleşirler. Buraya "Ergenekon" adını verirler. Orada öylece 400 yıl kalıp çoğalırlar. Zamanla o daracık bölgeye sığmayınca oradan çıkıp ferah bir yurt aramaya karar verirler. Çıkış için bir yol bulamazlar. Bilge bir demirci, dağdaki bir demir madenini eritirlerse oradan çıkabileceklerini söyler. Fikir kabul edilir ve birlik olup dağın eteğine odun ve kömürleri yığarlar. 70 yere 70 deri körük koyarlar. Hep birlikte körükleyerek geçecek yol açarlar ve Bozkurtun önderliğinde oradan çıkarlar. O gün bayram ilan edilir. Eski düşmanlarını yenip intikamlarını alırlar. Türkmeneli Türklüğü, bugün Irak bataklığında sıkıştırılmış vaziyettedir. Emperyalist işgalci Amerika ve kuyrukları bir taraftan, onun postal yalayıcısı yerli işbirlikçi Talabani ve Barzani uşakları bir taraftan masum, asil, vakur ve metin Türkmeneli Türklüğünü, dağların bir avuç Ergenekon Türklüğünü sıkıştırdığı gibi sıkıştırmaktadır. Oradaki kardeşlerimiz, zulüm, katliam, yıldırma, caydırma, bezdirme, kaçırtma, yok etme politikalarıyla sıkıştırılmaktadır. Bir kuşatma altındadırlar. Tam bu ortamda bu kuşatmayı yarma harekatı için Türkmeneli Türklüğü demircisini, akıl hocasını, bilgesini, önderini, Atatürkünü beklemektedir. Hurûç harekâtı için demircisini, büyük liderini, milletin çelikten iradesi olabilecek yiğit adamını bulduğu gün, yedi yüzbin körük, yedi yüzbin yere kurulup hep bir anda körükleyecekler ve o zaman bu büyük ateşin karşısında ne kadar demirden zulüm suru, vahşilik duvarı, barbarlık hisarı varsa hepsi eriyecektir.
Türkmeneli Türklüğü bugün bölgesindeki Ergenekonunda hapsedilmiştir. Ara yerde boğulmak, yok edilmek istenmektedir. Fakat, bilinmelidir ki Türk milleti, tarihin bir çok döneminde böyle kıstırılmalara maruz kalmış, hepsinden de bir çıkış yolu bulmuştur. Biz çok Ergenekonlar yaşadık. Etrafımızda çok sarp dağlar örüldü, boğulmak istendik, nefes alamaz hâle getirildik. Ama bu millet, Allah'ın izni, kendi içindeki birlik ve beraberliği, azim ve iradesi, Allah'ına ve kendisine olan sonsuz imanı ve itimadı sayesinde Ferhad olup dağları eritti ve bozkurt asaletinde yiğit önderlerinin rehberliğinde yolunu bulup tarihî yolculuğuna devam etti. 1919 öncesi dönem, Anadolu Türklüğünün son Ergenekonuydu. Emperyalist işgalci batılı güçler, tek dişi kalmış canavarlar, İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunandan toplama Haçlı sürüleri üzerimize çullandılar, nefes alamayacak hâle getirdiler. O an kendimizi tam bir Ergenekon ortamında bulduk. Tam ölmek, yok olmak, tarihten silinmek üzereyken Allah imdad etti ve bilge demircimiz, millî irademiz Bozkurt Mustafa Kemal Atatürk, sıkışıp kalmış olan mazlum milletine "sizlere ölmeyi emrediyorum, eritin bu demirden dağları, yarın bu kuşatmayı! Ya istiklal ya ölüm!" komutuyla bütün bir Türk milletini ayağa kaldırdı. Kuvâ-yı Milliye ruhu etrafında kenetlenen Türk milleti, son bir hamleyle, "ya Allah! Bismillah!" kıyamıyla etrafındaki menhus kuşatmayı yardı ve yolunu yurdunu buldu. Türkmeneli Türlüğü, bugün aynı süreci yaşıyor. Ya ölecek ya olacak. Ya toptan tam bir birlik içinde ayağa kalkacak, ya daracık Ergenekon ağılında nefessizlikten ölüp gidecek. Bağrından çıkaracağı bilge demircileri, bozkurt duruşlu liderleriyle yolunu ve yurdunu bulmaktan, hür ve bağımsız olmaktan başka seçeneği yoktur. Bunun için Türkmeneli Türklüğünün dayanacağı iki temel kuvvet var: Allah ve millî birlik. Allah'a olan tam ve sarsılmaz bir imanı elde ettikten ve kendi aralarında tam bir kardeşlik tesis ettikten sonra yenemeyecekleri hiçbir güç yoktur. Allah'a ve milletine dayanmak. İnsanın en büyük güç kaynakları bunlardır. Allah'a dayanmak demek, hiçbir zaman ümitsiz olmamak demektir, zafere ve başarıya tam bir inanç demektir. Milletine dayanmak ise dünyanın neresinde bir Türk varsa yanında ve arkasında bilmek demektir. Tüm dünya Türklüğü, akıllarını başlarına alıp akıncı beylerimizin, uç beylerimizin çocukları olan evlâd-ı fatihanı yalnız bırakmamalıdır. Türkmeneli Türklüğü, kendi içinde şii-sünni, az dinli-çok dinli demeden, hayat tarzı ve düşüncesi ne olursa olsun tam bir siyasî birlik ve bütünlük içinde kenetlenmeli, millî bir dayanışma içerisine girmeli, kendi aralarında ekonomik, sosyal, siyasî, kültürel bütün müesseselerini hızla kurarak, her alanda teşkilatlanarak siperlerine çekilmeli, hisarlarını inşa etmeli, bütün saldırılara karşı hazırlıklı olmalıdır. Şimdi Türkmeneli'nde her ev bir siper, her mahalle bir hisar, her şehir bir sath-ı müdafaadır.
Türkmeneli Türklüğünün Ergenekonundan çıkış kıyamı mübarek olsun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015