Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde yayımlanan 10.02.2012 tarihli yazısıdır
Ekonomi politikalarının gayesi insana hizmettir. Kapitalist ve liberal sistemlerde hizmet edilen bu insan belli bir grup iken Milli Ekonomi Modeli'nde (MEM) toplumu oluşturan bireylerin tamamı hizmet alan kesimdir.
Diğer sistemler ile Milli Ekonomi Modeli'nin insana bakışını ayıran bu fark, sistemlerin dünya kaynaklarını değerlendirmelerindeki ayrıma dayanmaktadır.
Kapitalist ve liberal tezlere göre dünya üzerindeki kaynaklar sınırlıdır. Ve fakat insan ihtiyaçları sınırsızdır.
Biz ise, Milli Ekonomi Modeli'nde ispatlayarak diyoruz ki, sınırsız olan kaynaklardır, insan ihtiyaçları ise sınırlıdır.
İnsanın yemek, içmek, barınmak, giyinmek vb. çok karmaşık olmayan sınırlı ihtiyaç kalıpları varken, bu ihtiyaçları karşılamak için dünyada binlerce bilinen veya bilinmeyen kaynak mevcuttur.
Her geçen gün teknolojinin ilerlemesi ile daha önce bizim için bir şey ifade etmeyen birçok madde artık hayatımızın bir parçası haline gelebilmektedir.
Yaşadığımız dünyada müthiş bir denge söz konusudur. Ekoloji bilimi bize doğada müthiş bir denge ve geri besleme sistemleri olduğunu gösteriyor. Örneğin, biz nefes alırken oksijen tüketiyoruz ama kullandığımız oksijen bitmiyor, sürekli yenileniyor, bitkilerin ihtiyaç duyduğu karbondioksiti ise biz sağlıyoruz.
Güneş enerjisi, dalga enerjisi, rüzgâr enerjisi olarak düşünürsek bunları tüketerek yok etmek asla mümkün değildir.
Yine azot olsun, dünyaya yağan yağmur miktarı olsun, ozon tabakası olsun doğada bulunan bütün maddelerde muazzam bir dairesel döngü söz konusudur.
Kaynaklar değerlendirildiğinde doğada insanoğlunun hizmetine sunulmuş ve hiç bitmeyen bir zenginlik karşımıza çıkmaktadır.
Ancak bu bizim ispatladığımız ve Milli Ekonomi Modeli'nde yer alan kaynaklar tezidir. Kapitalist ve liberal sistemler kaynakları sınırlı gördükleri için sadece belli bir kesimin hizmetine sunmaktan bahsederler.
Sınırsız kaynaklara sahip olmamıza rağmen dünya nüfusunun önemli bir kesiminin açlık çekiyor olması ve hatta her yıl açlıktan ölüyor olması da kaynakların adil paylaşımının değil, bir avuç azınlığın mutluğuna harcandığının ispatıdır.
Bu sınırlı görüş, insan neslinin kontrol altında tutulmasını da beraberinde getirir. Yetersiz görülen kaynaklar sebebiyle kapitalist ve liberal tezler devamlı doğum kontrolü tavsiye ederek dünya nüfusunu azaltmayı hedeflemektedirler.
Milli Ekonomi Modeli'nde ise, insan ekonomi içinde sadece tüketen bir yük olarak görülmediği için, önemli bir unsurdur. Bu sebeple biz nüfus kontrolü değil, insan neslinin istediği kadar çoğalabilmesini savunuyoruz.
Çünkü Milli Ekonomi Modeli'nde insanlar hem üretirken, hem de tüketirken topluma katkıda bulunacaklardır.
Gelirini arttırma gayreti içinde bulunacak olan her birey, diğer bireylerin de gelirini arttıracak, tüketim yapan her birey diğer bireylerin daha fazla kazanmasını, dolayısı ile daha fazla tüketebilmesini sağlayacaktır.
Mesela Milli Ekonomi Modeli'nin sosyal devlet projeleri ile dar gelirli insana verilen destek aynı zamanda yeni bir tüketim artışına sebep olduğu için bu daha fazla üretim ve daha fazla istihdam imkânı sağlayacaktır.
Yani bizim tezimizle toplumun bir kesimine verilen destek, diğer kesimlerine de dolaylı olarak hatta misli oranında yansıyacaktır.
Para kazanma hırsına sahip bireyleri ele alalım.
Kişilerin bu hırsı para ile para kazanma şeklinde değil de emeği devreye koyacak şekilde karşılandığı takdirde bireyin bu isteği aynı zamanda topluma fayda olarak yansıyacaktır.
Yine elinde parası olmadığı halde kahve köşelerinde atıl alarak bekleyen kişilerin ne kendine ne de topluma bir faydası vardır. Ama bu bireylere proje mukabili sıfır faizli kredi imkânı sunulduğunda, atıl duran bu enerjinin sinerjiye dönüşmesi elbette ki mümkündür.
İnsana verdiği önem, kaynakların sınırsızlığını ispatlaması, ihtiyaçların sınırlı oluşu gerçeğini ortaya koyması ile Milli Ekonomi Modeli, toplumu oluşturan her bireyi kucaklayan projeler sunabilmiştir.
Bu projeler birey ve toplum çıkarlarını birleştiren bir bütünlüktedir.
Bugün Türkiye'nin ve dünyanın ihtiyacı da bunadır.
Prof. Dr. Haydar Baş / diğer yazıları
- Üç ayları değerlendirelim / 03.01.2025
- Regaib Kandili'miz mübarek olsun / 02.01.2025
- Receb ayı hayırlara vesile olsun / 01.01.2025
- Yeni bir yıldan beklediklerimiz / 31.12.2024
- Atatürk'e sahip çıkmak / 30.12.2024
- Atatürk'ün soyağacı / 29.12.2024
- Atatürk vatandır / 28.12.2024
- Malazgirt'ten Büyük Taarruz'a Ehl-i Beyt nefesi / 27.12.2024
- Ehl-i Beyt-4 / 26.12.2024
- Ehl-i Beyt-3 / 25.12.2024
- Regaib Kandili'miz mübarek olsun / 02.01.2025
- Receb ayı hayırlara vesile olsun / 01.01.2025
- Yeni bir yıldan beklediklerimiz / 31.12.2024
- Atatürk'e sahip çıkmak / 30.12.2024
- Atatürk'ün soyağacı / 29.12.2024
- Atatürk vatandır / 28.12.2024
- Malazgirt'ten Büyük Taarruz'a Ehl-i Beyt nefesi / 27.12.2024
- Ehl-i Beyt-4 / 26.12.2024
- Ehl-i Beyt-3 / 25.12.2024