Türkiye'nin 4 riski
Danışmanlık şirketi Deloitte'un Türkiye'nin önde gelen 183 şirketinin finans müdürleriyle yaptığı araştırmaya göre ekonomide 4 risk öne çıkıyor: Jeopolitik riskler, Türk Lirası'nın değer kaybı, nakit akışındaki muhtemel aksamalar ve girdi fiyatlarındaki artış
21.05.2017 00:00:00
AHMET SAFA TERZİ/İSTANBUL
Türkiye'den 183 finans müdürünün katıldığı Deloitte Avrupa Finans Müdürleri Araştırması'nın yakın zamanda hazırlanan ve son bir yılı dönemsel olarak değerlendiren anketi, Türkiye'deki finans müdürlerinin hem yakın geleceğe ilişkin öngörüleri, hem de stratejileri hakkında fikir veriyor. Ankete göre Türk şirketlerinin finans müdürleri ekonomik gidişatı şöyle görüyor:
- Risk: 2016 ilk çeyreğinde daha fazla finansal risk almamak gerektiğini düşünen finans müdürlerinin oranı yüzde 94 iken üçüncü çeyrekte yüzde 86 civarına gerilemesi risk iştahında bir artışa işaret etmişti. 2016'nın üçüncü çeyreği ile çok ciddi bir fark olmamakla birlikte; 2017'nin ilk çeyreğinde risk almayı doğru bulmayan finans müdürlerinin oranı yüzde 89'a yükseldi.
Türkiye'nin 3 ana riski
- Finans müdürleri için en önemli ilk üç risk: Jeopolitik riskler, Türk Lirası'nın değer kaybı ve nakit akışındaki muhtemel aksamalar tartışmasız en önemli ilk 3 risk faktörü olarak finans müdürlerinin gündemindeki yerini alıyor. Son dönemlerde istikrarlı bir şekilde dikkat çekmeye başlayan bir diğer risk kalemi ise girdi fiyatlarındaki artış.
- Şirketlerin finans müdürlerine göre firmalarının stratejik öncelikleri "maliyetlerin kontrol altında tutulması ve maliyet azaltılması" olarak öne çıkıyor. Ek olarak sadece Türkiye pazarına umut bağlamama yönünde bir irade dikkat çekerken, bu durum yerini yeni pazarlara açılarak büyüme talebine bırakıyor.
Krediden ve borçlanmaktan kaçış
- Banka kredileri: Kredi kullanmayı cazip bulanların oranı geçtiğimiz yıl yüzde 38'den (2016 ilk çeyrek) yüzde 26'ya (2016 ikinci çeyrek) kadar düşmüştü. 2017'nin ilk çeyreğinde ise bu oranda bir değişiklik olmadığı ve her dört finans müdüründen yalnızca birinin banka kredisi kullanmayı cazip bulduğu görülüyor.
- Borçlanma: Kurlardaki -genelde yukarı yönlü- seyrin beklenen sonuçlarının başında, yabancı para yükümlülüklerden uzak durmak geliyor. 2016'nın üçüncü çeyreğinde Türk Lirası ile borçlanmaya sıcak bakan finans müdürlerinin oranı yüzde 21 civarındayken, 2017'nin ilk çeyreğinde bu oran yüzde 24'e yükselmiş durumda. Bu durumu destekler nitelikte yabancı para birimleri ile borçlanmaya sıcak bakan finans müdürlerinin oranında da gözle görünür bir düşüş var. 2016'nın ilk çeyreğinde yabancı para birimi ile borçlanabileceklerini belirten finans müdürleri yüzde 17, 2016 üçüncü çeyreğinde yüzde 24 civarındayken; 2017'nin ilk çeyreğinde bu oran yüzde 12'ye düşmüş durumda.
Türkiye'den 183 finans müdürünün katıldığı Deloitte Avrupa Finans Müdürleri Araştırması'nın yakın zamanda hazırlanan ve son bir yılı dönemsel olarak değerlendiren anketi, Türkiye'deki finans müdürlerinin hem yakın geleceğe ilişkin öngörüleri, hem de stratejileri hakkında fikir veriyor. Ankete göre Türk şirketlerinin finans müdürleri ekonomik gidişatı şöyle görüyor:
- Risk: 2016 ilk çeyreğinde daha fazla finansal risk almamak gerektiğini düşünen finans müdürlerinin oranı yüzde 94 iken üçüncü çeyrekte yüzde 86 civarına gerilemesi risk iştahında bir artışa işaret etmişti. 2016'nın üçüncü çeyreği ile çok ciddi bir fark olmamakla birlikte; 2017'nin ilk çeyreğinde risk almayı doğru bulmayan finans müdürlerinin oranı yüzde 89'a yükseldi.
Türkiye'nin 3 ana riski
- Finans müdürleri için en önemli ilk üç risk: Jeopolitik riskler, Türk Lirası'nın değer kaybı ve nakit akışındaki muhtemel aksamalar tartışmasız en önemli ilk 3 risk faktörü olarak finans müdürlerinin gündemindeki yerini alıyor. Son dönemlerde istikrarlı bir şekilde dikkat çekmeye başlayan bir diğer risk kalemi ise girdi fiyatlarındaki artış.
- Şirketlerin finans müdürlerine göre firmalarının stratejik öncelikleri "maliyetlerin kontrol altında tutulması ve maliyet azaltılması" olarak öne çıkıyor. Ek olarak sadece Türkiye pazarına umut bağlamama yönünde bir irade dikkat çekerken, bu durum yerini yeni pazarlara açılarak büyüme talebine bırakıyor.
Krediden ve borçlanmaktan kaçış
- Banka kredileri: Kredi kullanmayı cazip bulanların oranı geçtiğimiz yıl yüzde 38'den (2016 ilk çeyrek) yüzde 26'ya (2016 ikinci çeyrek) kadar düşmüştü. 2017'nin ilk çeyreğinde ise bu oranda bir değişiklik olmadığı ve her dört finans müdüründen yalnızca birinin banka kredisi kullanmayı cazip bulduğu görülüyor.
- Borçlanma: Kurlardaki -genelde yukarı yönlü- seyrin beklenen sonuçlarının başında, yabancı para yükümlülüklerden uzak durmak geliyor. 2016'nın üçüncü çeyreğinde Türk Lirası ile borçlanmaya sıcak bakan finans müdürlerinin oranı yüzde 21 civarındayken, 2017'nin ilk çeyreğinde bu oran yüzde 24'e yükselmiş durumda. Bu durumu destekler nitelikte yabancı para birimleri ile borçlanmaya sıcak bakan finans müdürlerinin oranında da gözle görünür bir düşüş var. 2016'nın ilk çeyreğinde yabancı para birimi ile borçlanabileceklerini belirten finans müdürleri yüzde 17, 2016 üçüncü çeyreğinde yüzde 24 civarındayken; 2017'nin ilk çeyreğinde bu oran yüzde 12'ye düşmüş durumda.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.