Almanya Başbakanı Merkel, 2014 yılında Endüstri 4.0'ın ülkesinin dünya dijital liderliği için bir şans olduğunu açıkladı. Davos'ta endüstri 4.0'ı birbirine bağlı dünyaya ve endüstriyel üretime hızla uyum sağlamak yolunda kullanacakları konsept olarak tanıttı. Sanayideki bu yeni ve büyük dönüşümün adresi olarak Berlin'i başkent ilan etti. 2011 yılında Endüstri 4.0 hamlesini 50 beyin ile başlatan Almanya daha şimdiden toplam üretim maliyetlerinde yüzde 8 düşüş sağladı. Bu Almanya'ya 150 milyar Euro gelir demek. Türkiye'nin yıllık imalat ederinin sadece 120 milyar dolar olduğunu altını çizelim. Yani Almanya daha şimdiden Türkiye'nin toplam imalat değerinden daha fazlasını endüstri 4.0 ile sağlamış oldu. Önümüzdeki 10 yılda hedefleri 250 milyar Euro! Diğer taraftan talepte yaşanacak canlanma ile 300 milyar Euro ek gelir elde edilmesi ve istihdam da yüzde 6 oranında artış sağlanması öngörülmektedir.
Özünde sanayiyi teknolojiye entegre etmek şeklinde bir araya getirmeyi hedefleyen bu dönüşüm önceki sanayi devrimi devrimlerinden farklı olarak üretimin tüm aşamalarında dijitalleşmeyi kapsamakta siber fiziksel sistemler ve nesnelerin interneti kavramları ile akıllı üretimi hedeflemektedir. Akıllı robotlar, bulut bilişim, büyük veri, nesnelerin interneti, 3D baskı, yapay zeka, simülasyon, sistem entegrasyonu, nanoteknoloji, biyoteknoloji, enerji depolama, ve kuantum bilgi işlem gibi yeni teknolojik atılımlar endüstri 4.0'ı tetiklenmesinde önemli rol oynamaktadır.
Peki, bu yeni 'sanayi düzeni'nin özellikle Türkiye'ye dönük sonuçları ne olacak? Sanayi üretimini tam bir otomasyon düzlemine çekmek isteyen Batı görece emeğin önemini azaltarak maliyet avantajı yerine teknoloji avantajını ön plana çıkarmayı hedeflemektedir. Teknoloji kullanılarak üretim maliyetlerinin düşürülmesi planlanmaktadır. Bunun anlamı ise şudur: Batı, Türkiye gibi ülkelerdeki yatırımlarını kendi ülkelerine çekmeyi planlamaktadır. Yani biz beğenmediğimiz yıllık120 milyar dolarlık üretimi de kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyayız. Niye çünkü Batı'ın artık ucuz iş gücüne ihtiyacı kalmayacak. Trump bu sebeple Davos'lar da Amerika'ya yatırım, Amerika'ya yatırım diye inlemektedir. Bu durum beraberinde inanılmaz korumacılık tedbirlerine de dönüş yapmaktadır.
Yani Türkiye'nin işi zordan zora girecektir.
Bir kere Türkiye yeni sanayi devrime ayak uyduramadığı takdirde kısmen güçlü olduğu alanlarda dahi irtifa kaybedecektir. Bu düşüş şu ana kadar ucuz işgücüne dayalı ülkelere mesela Çin'e karşı beyaz bayrak göstermiş halde iken şimdi teknolojiye dayalı üretim yapacak Batı'ya karşı da dramatik şekilde yaşanacaktır.
Peki, Türkiye ne yapmalı ki bu süreci yönetebilmeli ve büyük riski lehine çevirebilmeli?
1. 2 ve 3. Sanayi devrimlerini kaçıran Türkiye, Milli Ekonomi Modeli'nin kanatları altında Yeni Sanayi Devrimini yakalayabilir. Konuya eğitim, teknoloji ve sanayi perspektifleri açısından bütüncül şekilde yaklaşılır, seçici bir sanayi politikası stratejisi takip edilirse, sanayi yeniden lokomotif sektör haline gelebilir. Bunun için teknoloji ithal eden değil, teknolojiye yön veren ülke olmak zorundayız. Bunun için bu teknolojiye ayak uyduracak girişimcileri desteklemek zorundayız. Kilit nokta burasıdır: Türkiye gibi bir ülkeden dünyada ses getirecek proje ve küresel markalara imza atacak girişimcilerin çıkmayacağını düşünmek gerçek dışı olur. Bunun için teknoloji odaklı özel fonların artması gerekir. Hatta daha önemlisi devlet ya da finans sektörünün bu girişimcilere kredi değil, ortak olması sağlanmalıdır. Bu konuda da imdada yine MEM yetişecektir. Milli Ekonomi Modeli'nde bu yapılara sınırsız destek verileceği beyan edilmiştir. Bunun adı Devlet Girişimci ortaklığıdır.
4. sanayi devrimin yakalamak için bir başka önemli konu devlet-üniversite işbirliğidir. Ne reel sektörden kopuk bir üniversite ortamında ne de bilimsel gelişmelerden bihaber sanayide teknoloji ve inovasyondan bahsedilebilir! Bu işbirliği Türkiye'de inanılmaz derecede kötü, var olanlar ise siyasetin maalesef il başkanlıklarının kontrolü altındadır. Üniversite hocaları da etkisizdir. Bilimsel makale sayısı ile akademik unvan elde eden hocalara hemen aklıma geldiği için söylüyorum bir de makalelin bilimsel etkinliği ile ilgili not verilmelidir.
Sonuç: Türkiye bir kriz ve fırsat sürecinin içindedir. Yeni dönem büyük fırsat olduğu kadar büyük ve telafi edilemez bir krizin de habercisidir. Zaman büyük konuşup havanda su dövmek değil, büyük işler yapmak zamanıdır.
Özünde sanayiyi teknolojiye entegre etmek şeklinde bir araya getirmeyi hedefleyen bu dönüşüm önceki sanayi devrimi devrimlerinden farklı olarak üretimin tüm aşamalarında dijitalleşmeyi kapsamakta siber fiziksel sistemler ve nesnelerin interneti kavramları ile akıllı üretimi hedeflemektedir. Akıllı robotlar, bulut bilişim, büyük veri, nesnelerin interneti, 3D baskı, yapay zeka, simülasyon, sistem entegrasyonu, nanoteknoloji, biyoteknoloji, enerji depolama, ve kuantum bilgi işlem gibi yeni teknolojik atılımlar endüstri 4.0'ı tetiklenmesinde önemli rol oynamaktadır.
Peki, bu yeni 'sanayi düzeni'nin özellikle Türkiye'ye dönük sonuçları ne olacak? Sanayi üretimini tam bir otomasyon düzlemine çekmek isteyen Batı görece emeğin önemini azaltarak maliyet avantajı yerine teknoloji avantajını ön plana çıkarmayı hedeflemektedir. Teknoloji kullanılarak üretim maliyetlerinin düşürülmesi planlanmaktadır. Bunun anlamı ise şudur: Batı, Türkiye gibi ülkelerdeki yatırımlarını kendi ülkelerine çekmeyi planlamaktadır. Yani biz beğenmediğimiz yıllık120 milyar dolarlık üretimi de kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyayız. Niye çünkü Batı'ın artık ucuz iş gücüne ihtiyacı kalmayacak. Trump bu sebeple Davos'lar da Amerika'ya yatırım, Amerika'ya yatırım diye inlemektedir. Bu durum beraberinde inanılmaz korumacılık tedbirlerine de dönüş yapmaktadır.
Yani Türkiye'nin işi zordan zora girecektir.
Bir kere Türkiye yeni sanayi devrime ayak uyduramadığı takdirde kısmen güçlü olduğu alanlarda dahi irtifa kaybedecektir. Bu düşüş şu ana kadar ucuz işgücüne dayalı ülkelere mesela Çin'e karşı beyaz bayrak göstermiş halde iken şimdi teknolojiye dayalı üretim yapacak Batı'ya karşı da dramatik şekilde yaşanacaktır.
Peki, Türkiye ne yapmalı ki bu süreci yönetebilmeli ve büyük riski lehine çevirebilmeli?
1. 2 ve 3. Sanayi devrimlerini kaçıran Türkiye, Milli Ekonomi Modeli'nin kanatları altında Yeni Sanayi Devrimini yakalayabilir. Konuya eğitim, teknoloji ve sanayi perspektifleri açısından bütüncül şekilde yaklaşılır, seçici bir sanayi politikası stratejisi takip edilirse, sanayi yeniden lokomotif sektör haline gelebilir. Bunun için teknoloji ithal eden değil, teknolojiye yön veren ülke olmak zorundayız. Bunun için bu teknolojiye ayak uyduracak girişimcileri desteklemek zorundayız. Kilit nokta burasıdır: Türkiye gibi bir ülkeden dünyada ses getirecek proje ve küresel markalara imza atacak girişimcilerin çıkmayacağını düşünmek gerçek dışı olur. Bunun için teknoloji odaklı özel fonların artması gerekir. Hatta daha önemlisi devlet ya da finans sektörünün bu girişimcilere kredi değil, ortak olması sağlanmalıdır. Bu konuda da imdada yine MEM yetişecektir. Milli Ekonomi Modeli'nde bu yapılara sınırsız destek verileceği beyan edilmiştir. Bunun adı Devlet Girişimci ortaklığıdır.
4. sanayi devrimin yakalamak için bir başka önemli konu devlet-üniversite işbirliğidir. Ne reel sektörden kopuk bir üniversite ortamında ne de bilimsel gelişmelerden bihaber sanayide teknoloji ve inovasyondan bahsedilebilir! Bu işbirliği Türkiye'de inanılmaz derecede kötü, var olanlar ise siyasetin maalesef il başkanlıklarının kontrolü altındadır. Üniversite hocaları da etkisizdir. Bilimsel makale sayısı ile akademik unvan elde eden hocalara hemen aklıma geldiği için söylüyorum bir de makalelin bilimsel etkinliği ile ilgili not verilmelidir.
Sonuç: Türkiye bir kriz ve fırsat sürecinin içindedir. Yeni dönem büyük fırsat olduğu kadar büyük ve telafi edilemez bir krizin de habercisidir. Zaman büyük konuşup havanda su dövmek değil, büyük işler yapmak zamanıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021