Bilindiği gibi "ocağına incir ağacı dikmek" deyimi, terk edilmişliği, sahipsizliği, kimsesizliği ve viraneliği anlatır.
Kuşlar tarafından taşınan incir tohumu bırakılan yerlerde yeşermeye, kök salmaya başlamışsa ve o yapı, o duvar, o tarihi han-hamam da kimsenin uğramadığı, ayak basılmayan yer ise, oldukça geniş alanlara yayılan incir ağacının kökleri uzadıkça, güçlendikçe o yapının gücü ve ömrü de azalır.
Bakımsız, kontrolsüz bir şekilde boy veren ve kök salan incir ağacı bulunduğu ortamın harabeye dönmesine sebep olabilir.
"Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az" deyiminde olduğu gibi "ocağına incir ağacı dikmek" deyiminde de anlayanlar için çok hakikatler anlatılmıştır.
Bir önceki yazımızda sözünü ettiğimiz "İstanbul Sözleşmesi" ile kelimenin tam anlamı ile Türk ailesinin ocağına incir ağacı dikilmiş ve yaklaşık yedi yıldan beridir de aile kurumunun çatlaması, çatırdaması, can çekişmesi sadece seyredilmektedir.
"Kadına karşı şiddeti önlemek" maksadıyla Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan söz konusu sözleşme sahadaki uygulaması ile "kadına karşı şiddeti körükleyen" bir unsur, bir düzenleme haline dönüşmüş durumdadır.
Türk aile ocağına incir ağacı dikmek anlamındaki bu sözleşmeyi Meclise getiren iktidar mensupları sessiz, hiç okuyup incelemeden "kabul" anlamında el kaldıran muhalefet vekilleri sessiz ve sessiz ve derinden aile yapımız erimeye devam ediyor.
Aile içinde, eşler arasında vuku bulan bir geçimsizlik bir şekilde karakola, polise intikal ettiğinde derhal erkeğe evden ve çocuklarından uzaklaştırma cezası veriliyor, daha ilk adımda aile ortamına nefret tohumları ekilmiş oluyor.
Taraflar, daha sonra "biz anlaştık, barıştık, aramızda problem kalmadı" deseler dahi, dava artık kamu davası haline gelmiştir denilerek süreç devam ettiriliyor.
Rusya gibi, Ermenistan gibi ülkelerin imzalamadığı, Macaristan'ın daha yakın geçmişte reddettiği bu sözleşmeyi ilk imzalayan ve 6284 sayılı yasa ile yürürlüğe sokan ülke olarak biz, daha ne kadar bu "incir ağacının" aile yapımızı darmadağın etmesini seyredeceğiz?
Çok sayıdaki kadın dernekleri güya kadına sahip çıkmak, destek olmak adına bu sözleşmeyi savunuyorlar ama bu düzenlemeden sonra kadına karşı şiddetin, kadın cinayetlerinin, boşanmaların, erimelerin ve çürümelerin katbekat arttığını görmezlikten geliyorlar.
Bu arkadaşlara, "İmam-Hatip Nesli" iktidarına, Nisa suresinin 35. ayetini hatırlatmak isterim:
"Eğer karı, koca arasının açılmasından endişeye düşerseniz bir hakem onun tarafından, bir hakem de bunun tarafından gönderin, bunlar gerçekten barıştırmak isterlerse Allah aralarındaki dargınlık yerine geçim verir, şüphesiz ki Allah Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.." (Elmalılı meali).
Elinde dünyayı aydınlatan projektör olduğu halde elin Avrupalısından mum dilenirsen olacağı budur işte.
Duvarlar toslayarak, çukurlara yuvarlanarak, nice nesilleri heba ederek ve nice mazlumların ve mağdurların veballerini sırtında taşıyarak ilerlemeye çalışmak…
Ne kadar mümkünse!
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025