BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş, kapı komşumuz Irak'ta kan, gözyaşı, işkence ve vahşetin dizboyu devam ettiğine işaret ederek, Mardin'de sahneye konan barış, hoşgörü, diyalog ve sevgi tablolarının lâf-ı güzaf, oyun ve tiyatro olduğunu vurguladıBTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, sürdürülmekte olan dinlerarası diyalog çalışmalarının ne anlama geldiğine ilişkin bir basın açıklaması yaptı. Türkiye'nin tarihindeki en büyük kuşatma ile karşı karşıya kaldığına işaret eden BTP Lideri, "Acı olan ise, kültürel, sosyal, siyasi ve ekonomik olarak ele geçirildiğini ifade edebileceğimiz ülkemizde, insanımız artık bu hakikatleri görmekten çok uzak bulunmasıdır" dedi.Milli bütünlüğümüz tahrip ediliyorProf. Dr. Haydar Baş, basın açıklamasında şu görüşlere yer verdi: "Milli bütünlüğümüzün teminatı olan dinimiz üzerinde 21. yüzyılda yoğunlaşan tahribat furyası bugün siyasi iradenin katkılarıyla resmileşmiş, hatta onun yetkili kıldığı temsilcilerle bayraklaşmasına imkan tanınır hale gelmiştir. Abant toplantıları ile akıl-vahiy çatışması da dahil pek çok konu ile insanımızın kafasını karıştıran, milli değerleri temelinden sarsacak tahribatın önünü açan çevreler, geçtiğimiz yıllarda ilki Urfa'da yapılan ve içinde bulunduğumuz günlerde de Mardin de ikincisi gerçekleştirilen Kültürlerarası Diyalog Platformunun düzenlendiği "Ortak Ata Hz. İbrahim'in Aydınlığında Dinler ve Barış Uluslararası Sempozyumu" ile bu hesaplar içindeki dış güçlerle bilerek veya bilmeyerek beraber hareket etmeye devam etmektedirler."Sahneye konan tiyatroKapı komşumuz Irak'ta kan, gözyaşı, işkence ve vahşetin dizboyu devam ettiğine işaret eden BTP lideri, Mardin'de sahneye konan barış, hoşgörü, diyalog ve sevgi tablolarının lâf-ı güzaf, oyundur ve tiyatro olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Baş, açıklamasında devamla şunları dile getirdi: "Bugün Irak' ta, dün Afganistan'da, Çeçenistan'da, Bosna-Hersek'te vs? topyekün tarihi coğrafyamızda kan dökenlere seyirci kalanlar, aziz milletimizin gözüne baka baka diyalogtan, barıştan, kardeşlikten söz etmektedirler. Şunu ifade etmek isteriz ki yalnızca Türkiye'de düzenlenen ve hiçbir uluslar arası basında yer almayan böylesi bir program, tamamen bir senaryodur. Amacı ve neticeleri itibariyle Türkiye üzerindeki hesaplara yönelik bir siyasi düzenlemedir. Yeni dünya düzenini "inandığı dinine hizmet" mantığı ile şekillendiren ABD Başkanı Bush'un "Crusade-Haçlı Seferi" olarak defaatle ifade ettiği Ortadoğu uygulamaları, bugün sınır ötemizde tüm vahşetiyle devam ederken, Türkiye'mizde "kansız bir sefer"in ayağı olarak ifade edebileceğimiz program tertip edilmektir. Savaşların ve ideolojilerin kaynağında değişmeyen unsur inançlardır, kültürlerdir, medeniyetlerdir. Nitekim kendi aralarında ihtilaf içinde olsalar bile Batılıların, Türk milletini bölüp parçalama konusunda bir ve beraber olduklarını her dönem ve devirde görmek mümkündür. Öte yandan 1962 Vatikan Konsili'nda kararlaştırılan hoşgörü ve diyalog çalışmaları ile Asya coğrafyasını Hıristiyanlaştırma yöntemi, yani modern misyonerlik çalışmaları, günümüzde "İbrahim'de buluşma" şeklinde dile getirilmektedir. Batının bu yöntemle girdikleri bu söylem, vatanımızın bölünmez bütünlüğünün teminatı olma bakımından dini ve milli bütünlüğümüze yönelik bir tehdittir. Bugün, askerlerimizin dahi nâmlarını Mehmetçik olarak kendisinden aldıkları Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed devre dışı bırakılarak milli bütünlüğümüzü tehdit eden tezleri bayraklaştırmak, vatanımızın bekasında gözü olanlarla bir olmaktan başka nedir? Gerek milli bütünlüğümüzün teminatı olan dinimizin inanç prensiplerinin yozlaştırılması ve gerekse tarihi hakikatlerle sabit ülkemiz üzerindeki planlar ortaydayken; yetkililerimizin bilerek bazı çevrelerin bedava avukatlıklarına soyunduklarını düşünmek dahi istemiyoruz?
Ancak bakan düzeyinde temsil edilen siyasi irade, şu hakikati göz ardı etmemelidir: Eğer ortada bir kasıt söz konusu ise, böylelikle ülkemiz, tarih önünde hesabı verilemeyecek ve geri dönüşü olmayan bir uçuruma sürüklenmektedir. Böyle vahim bir gidişatın hesabını ise hiçkimse veremeyecektir."
Ancak bakan düzeyinde temsil edilen siyasi irade, şu hakikati göz ardı etmemelidir: Eğer ortada bir kasıt söz konusu ise, böylelikle ülkemiz, tarih önünde hesabı verilemeyecek ve geri dönüşü olmayan bir uçuruma sürüklenmektedir. Böyle vahim bir gidişatın hesabını ise hiçkimse veremeyecektir."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.