-Kalsın sizin medeniyetiniz. Sizden hiçbir şey istemiyoruz. Yeter ki gölge etmeyin.
-Biz sanıyorduk ki...
-Sizin ne sandığınızın artık hiçbir önemi yok. Anlamıyor musunuz bize kan, açlık, ölüm, gözyaşı, aşağılanmaktan başka hiçbir şey getirmediniz. Bizler onurlu insanlarız. Kibirli davranışlarınızla sizler insanlığın ancak yüzkarası olabilirsiniz. Geçmişte sizin görevinizi üstlenen İngilizler, Fransızlar, Portekizliler, İspanyollar, Flamanlar dünyanın bütün değerlerini sömürdüler. Geçtikleri bütün coğrafyaları çekirge sürüleri gibi tahrip ettiler. Arkada kin, düşmanlık, açlık, sefalet ve kaos kaldı. İşte Keşmir. İşte Afrika, işte Hint denizi ve Uzak Asya. İşte güney ve orta Amerika. İşte Karayip denizi adaları.
-Haksızlık etmiyor musunuz?
-Kibir gözlerinizi kör etmiş... Yaptıklarınızın ne kadar kötü olduğunu bile görmekten acizsiniz. Ama ben size bunları neden anlatıyorum ki? Anlamanız imkansız... Esasen biz bu davranışlarınızı da hak etmedik değil... Bizler "Hadim-i Harameyn" olan Devlet-i Ali Osman'ın bu topraklardan atılması esnasında gerekli direnci gösteremedik. Sizin planlarınızı uygulayan işbirlikçi hainlerle gerektiği gibi mücadele etmedik. Dinimiz ve haremimize yönelik gizli emellerinizi insan hakları, hürriyet, demokrasi olarak maskeleyerek bize yutturdunuz. Şimdi o küçük sandığımız, büyük suçun cezasını çekiyoruz. Bu bizim kaderimiz olmamalıydı... Ama elden ne gelir, ektiğimizi biçiyoruz.
-Hala neden böyle düşündüğünüzü anlamış değilim.
-Anlamanı beklemiyorum zaten. Biz neye layıksak onu bulduk. İhanet edenlerin cezasını çekmek zorunda kalmamız son derece doğal... İhanetin üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin Allah (cc) affetmez. Biz cezamızı çekiyoruz...
-Biz geldikten sonra bölgede çok güzel şeyler de oluyor.
-Ne gibi.?
-İşte seçimler yapıldı. Kürtler devlet kuracaklar.
-Hangi seçim? Komedi bu. Sonucunu tayin ettiğiniz sözde hür ve demokratik seçimler yapıldı öyle mi? Bu saçmalığı kabul edebilecek işbirlikçileri bulacağınız doğru. Fakat bu gerçeği değiştirmez. Bölgenin en eski sahipleri olan Türkmenleri dışladınız, adeta yok saydınız. Onlar sayıca Araplardan sonra en kalabalık unsur. Kerkük, Şirkat, Telafer, Tuz Hurmatı, Altınköprü, Revandiz, Kadirkerem, Tavuk, hatta Erbil ve Bedre bile onlara ait tarihi topraklar. Şimdi siz buralarda bir Kürt devleti kurdurmak istiyorsunuz. Kimin malını kime vererek bunu yapacaksınız. Yapmak istediğiniz çok açık. Kürtleri tuzağa düşürdünüz. Bölgede hiç dostları kalmadı. İsrail'le müttefik olmak dışında hiçbir çare bırakmadınız. Anlaşılan o ki Kürtler bu tuzağa düştüler. Ama bundan sonra bu coğrafyada artık buna müsaade edilemez. Müsaadede etmezler.
-Kimler müsaade etmeyecekmiş.
-Bölge ülkeleri tabii ki. Başta Türkiye müsaade etmez.
-Türkiye mi? Türk hükümetleri, bugüne kadar bizim politikalarımızın, bölgedeki en sadık uygulayıcıları oldular. Üstelik şu andaki hükümetleri AB ve IMF'ye o kadar bağımlı ki karşı bir politika uygulama şansları yok. Kaldı ki Kerkük'te tapu ve nüfus daireleri John Abizaid (ağabeyzaid)in emri ile Kürtler tarafından yağmalanırken, Türk askerlerinin başına Süleymaniye'de çuval geçirilirken, Telafer bombalanırken, Kerkük'ün demografik yapısı değiştirilirken ne yapabilmişler ki, şimdi yapsınlar...
-Anlaşılan sizler Türkleri pek tanımıyorsunuz. Üstelik Türkiye hükümet, bürokrasi, medya ve iş dünyasından ibaret de değildir. Dünyanın en köklü tarihine sahip millet olma özelliği taşıyan Türklerin, çok derin bir devlet geleneği vardır. Onları çeşitli alanlarda yenebilirsiniz ama asla mağlup edemezsiniz. Dört büyük imparatorluk, atmış dört büyük devlet ve ikiyüz küsur küçük devlet kuran Türk milleti küllerinden yeniden doğar.
devam edecek
-Biz sanıyorduk ki...
-Sizin ne sandığınızın artık hiçbir önemi yok. Anlamıyor musunuz bize kan, açlık, ölüm, gözyaşı, aşağılanmaktan başka hiçbir şey getirmediniz. Bizler onurlu insanlarız. Kibirli davranışlarınızla sizler insanlığın ancak yüzkarası olabilirsiniz. Geçmişte sizin görevinizi üstlenen İngilizler, Fransızlar, Portekizliler, İspanyollar, Flamanlar dünyanın bütün değerlerini sömürdüler. Geçtikleri bütün coğrafyaları çekirge sürüleri gibi tahrip ettiler. Arkada kin, düşmanlık, açlık, sefalet ve kaos kaldı. İşte Keşmir. İşte Afrika, işte Hint denizi ve Uzak Asya. İşte güney ve orta Amerika. İşte Karayip denizi adaları.
-Haksızlık etmiyor musunuz?
-Kibir gözlerinizi kör etmiş... Yaptıklarınızın ne kadar kötü olduğunu bile görmekten acizsiniz. Ama ben size bunları neden anlatıyorum ki? Anlamanız imkansız... Esasen biz bu davranışlarınızı da hak etmedik değil... Bizler "Hadim-i Harameyn" olan Devlet-i Ali Osman'ın bu topraklardan atılması esnasında gerekli direnci gösteremedik. Sizin planlarınızı uygulayan işbirlikçi hainlerle gerektiği gibi mücadele etmedik. Dinimiz ve haremimize yönelik gizli emellerinizi insan hakları, hürriyet, demokrasi olarak maskeleyerek bize yutturdunuz. Şimdi o küçük sandığımız, büyük suçun cezasını çekiyoruz. Bu bizim kaderimiz olmamalıydı... Ama elden ne gelir, ektiğimizi biçiyoruz.
-Hala neden böyle düşündüğünüzü anlamış değilim.
-Anlamanı beklemiyorum zaten. Biz neye layıksak onu bulduk. İhanet edenlerin cezasını çekmek zorunda kalmamız son derece doğal... İhanetin üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin Allah (cc) affetmez. Biz cezamızı çekiyoruz...
-Biz geldikten sonra bölgede çok güzel şeyler de oluyor.
-Ne gibi.?
-İşte seçimler yapıldı. Kürtler devlet kuracaklar.
-Hangi seçim? Komedi bu. Sonucunu tayin ettiğiniz sözde hür ve demokratik seçimler yapıldı öyle mi? Bu saçmalığı kabul edebilecek işbirlikçileri bulacağınız doğru. Fakat bu gerçeği değiştirmez. Bölgenin en eski sahipleri olan Türkmenleri dışladınız, adeta yok saydınız. Onlar sayıca Araplardan sonra en kalabalık unsur. Kerkük, Şirkat, Telafer, Tuz Hurmatı, Altınköprü, Revandiz, Kadirkerem, Tavuk, hatta Erbil ve Bedre bile onlara ait tarihi topraklar. Şimdi siz buralarda bir Kürt devleti kurdurmak istiyorsunuz. Kimin malını kime vererek bunu yapacaksınız. Yapmak istediğiniz çok açık. Kürtleri tuzağa düşürdünüz. Bölgede hiç dostları kalmadı. İsrail'le müttefik olmak dışında hiçbir çare bırakmadınız. Anlaşılan o ki Kürtler bu tuzağa düştüler. Ama bundan sonra bu coğrafyada artık buna müsaade edilemez. Müsaadede etmezler.
-Kimler müsaade etmeyecekmiş.
-Bölge ülkeleri tabii ki. Başta Türkiye müsaade etmez.
-Türkiye mi? Türk hükümetleri, bugüne kadar bizim politikalarımızın, bölgedeki en sadık uygulayıcıları oldular. Üstelik şu andaki hükümetleri AB ve IMF'ye o kadar bağımlı ki karşı bir politika uygulama şansları yok. Kaldı ki Kerkük'te tapu ve nüfus daireleri John Abizaid (ağabeyzaid)in emri ile Kürtler tarafından yağmalanırken, Türk askerlerinin başına Süleymaniye'de çuval geçirilirken, Telafer bombalanırken, Kerkük'ün demografik yapısı değiştirilirken ne yapabilmişler ki, şimdi yapsınlar...
-Anlaşılan sizler Türkleri pek tanımıyorsunuz. Üstelik Türkiye hükümet, bürokrasi, medya ve iş dünyasından ibaret de değildir. Dünyanın en köklü tarihine sahip millet olma özelliği taşıyan Türklerin, çok derin bir devlet geleneği vardır. Onları çeşitli alanlarda yenebilirsiniz ama asla mağlup edemezsiniz. Dört büyük imparatorluk, atmış dört büyük devlet ve ikiyüz küsur küçük devlet kuran Türk milleti küllerinden yeniden doğar.
devam edecek
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- RESUL BALCI: Karlar düşerken / 22.02.2025
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012