Hrant Dink cinayetinin üzerinden zaman geçtikçe işin mahiyeti daha çok ortaya çıkıyor. Yaşanan hadiseleri, Türkiye'nin ve dünyanın genel gidişatından ayrı düşünmemek gerekir. AKP hükümeti sanki savaş kaybetmiş bir edayla, ABD ve AB'nin her türlü isteklerini kabul ediyor. Çok manidardır; AB, Türkiye'yle görüşmelerini askıya almasına rağmen, AKP hükümeti, AB sürecindeki yolumuza devam edeceğiz demektedir. Dışarı istiyor, içeri veriyor; kurulan denklem böyle devam ediyor. Adı milliyetçi olsun, muhafazakâr olsun birçok partinin de, AB çizgisinde olması kurulan denklemin uzun yıllardan beri etkin olmasını temin etmiş. Ancak son yıllarda milliyetçilik- dindarlık ve bağımsızlık ruhunu birleştiren Prof. Dr. Haydar Baş'ın ve kadrosunun ulusal direnişin merkezine oturduğunu görüyoruz. Elbette bazı güç odakları bu gelişmeden rahatsız olacaktır. Sayın Baş'ın halk nezdindeki desteği ve nüfuzu çok artmış olacak ki, son dönemde sürekli hedef tahtasına oturtulmaya çalışıldığı görülmektedir. Trabzon, son dönemde yaşanan Tayad'lıların linç girişimi, Rahip Santorini'nin katli ve ardından Hrant Dink cinayeti ile gündeme getirildi. Trabzon, kamuoyu nezdinde hiç de hak etmediği bir kimlikle anılmaya başlandı. Köşemizin el verdiği kadarıyla, dikkatleri Trabzon'a çeken son olayları tahlil edelim. Tayad'lılara Linç Girişimi: Tayad üyeleri, Trabzon'a gelirler ve basın açıklaması yapmak isterler. Trabzonlu vatandaş buna müsaade etmek istemez ve aralarında arbede yaşanır. TAYAD'lıları vatandaşların elinden polis ekipleri kurtarırlar. Trabzon'da yaşanan linç girişimiyle, Haydar Baş'la ilişkisi iddia edilen Trabzon merkezli bölgesel yayın yapan Kadırga TV arasında bağlantı kurulmaya çalışılır. Ali Bayramoğlu Yeni Şafak'ta bizzat bu görüşü seslendirir. Oysa Haydar Baş beyin Kadırga TV ile ilişkisi olmadığı gibi, Kadırga TV'nin de bir provokasyonla ilişkisi yoktu. Rahip Santorini cinayeti Trabzon'da 16 yaşındaki bir genç tarafından papaz Santorini öldürülür. Suçlu yakalanır. Olay hakkında birçok iddialar vardır. Papaz cinsel sapıktı; seks mafyasının işiydi; gizli güçler yapmıştı şeklinde iddialar ortada dolaşırken, Hürriyet gazetesinden Nur Batur tarafından yine Haydar Baş ismi ortaya atılır. Batur, zanlının "Haydar Baş (Türk-İslam sentezini savunuyor) ideolojisiyle yetiştiğini" yazar. Nasılsa okuyucunun gözünün içine bakmadığı için uçuk ve kaçık bir senaryo kaleme alınır. Makalede "Haydar Baş, hem Kuva-yı Milliye ruhunun canlandırılmasını, hem de Türk-İslam sentezini savunuyor. "Ne AB, Ne ABD, Tek Çözüm Bağımsız Türkiye" sloganını kullanıyor" dedikten sonra "Haydar Baş, Trabzonlu ve Bağımsız Türkiye Partisi'nin de lideri. Baş'ın Yeni Mesaj adlı bir gazetesi var." diye de ekler. Yazar aslında kendi kendini tekzip eder. Bir taraftan kilisedeki ayinlere katılan ve para karşılığı ayinlere genç taşıyan bir diyalogcu genç, diğer tarafta diyaloga karşı olan misyonerliğin vatan topraklarımızı elimizden alma senaryosu olduğunu ifade eden Haydar Baş. Bu oyun da tutmamıştı. Hrant Dink cinayeti Agos Gazetesi genel yayın yönetmeni Dink, genç bir Trabzonlu zanlı tarafından gazetesinin önünde güpegündüz hunharca katledilir. Olayın hemen ardından misyonerliğe karşı duruş, milliyetçilik, ulusalcılık suçlu koltuğuna oturtulur. Yapılan cenaze merasiminde "Katil devlet" sloganları atılır, "Hepimiz Ermeniyiz" pankartları taşınır. Kortejde bir tek Türk Bayrağı bile görmek mümkün olmaz. Zaman gazetesinden Ekrem Dumanlı kaleme aldığı makalesinde, misyonerlik hakkında konuşanlar, açılan yüzlerce kiliseden, binlerce kilise evinden, gayrimüslimler tarafından satın alınan topraklardan bahsedenleri suçlu koltuğuna oturtur ve sonuçta bir genç bir papazı öldürdü diye ekler. Dumanlı yazının devamında " 'Bu ülke satılıyor' deyip yola çıkıldığında ortaya yığın yığın komplolar atılıyor. Bu çerçevede 'hainler, işbirlikçiler, gafiller'... çıkıveriyor insanların karşısına. Zaten Balkan Savaşları'ndan beri gelen bölünme, parçalanma, arkadan hançerlenme korkusu var şuur altlarında. Bu korkunun her gün yalan-yanlış bilgilerle beslenmesi, sosyal ahengi ve huzuru yerle bir ediyor." diye yazar ve bu satırlarla cinayet arasında bağlantı kurmaya çalışır. Yine Zaman gazetesinden Hüseyin Gülerce "Birileri ısrarla ve inatla bizi kin ve nefret toplumu yapmaya, bunun için de gerçek Türk milliyetçiliğinin yerine laftan ibaret, herkesi karşısına alıp düşman ilan eden kuru bir "ulusalcılık" aşılamaya çabalıyor" diye yazar. Çoğu arasından örneklerini verdiğimiz yönlendirici yaklaşımlarda görüldüğü gibi, milli duruş ve sahipleri hemen mahkûm edilmeye çalışılmaktadır. Misyonerlik vaka-yı adiyeden gösterilmeye gayret edilmekte, ülke satılıyor, topraklar ve madenler satılıyor demek, AB süreci ile ülke bölünüyor, parçalanıyor tespitini yapmanın sosyal ahengi bozduğu ve terörü beslediği iddia edilmektedir. Daha önce hadiselerde ismi verilen Prof. Dr. Haydar Baş'ın bu defa ismi verilmeden etrafında dolaşıldığına şahit olduk. Çünkü Sayın Baş, hukukun üstünlüğüne inanan ve hakkını demokratik yollarla arayan bir insan. Her defasında müfterileri hukuk yoluyla mahkûm etmiş bir insan. Vatanını canından aziz bilen bir kadronun hamurkârı olarak kuru gürültüye pabuç bırakacak da değil. Her üç hadisede de, "ne sihirdir ne keramet el çabukluğudur marifet" kabilinden değerlendirmelere tanık olduk. Bütün bu olanlardan ortaya çıkan nedir? 1. Genelde Trabzon, özelde Prof. Dr. Haydar Baş beye sarkmaya çalışarak, yükselen milliyetçi dalgayı ve ulusal duruşu simgeleyen Yeniden Kuva-yı Milliye Hareketinin, Bağımsız Türkiye'nin önünü kesmek. 2. Misyonerlerin hareket kabiliyetini arttırmak; milletimizi değil, topraklarımızı elimizden almaya taraf, samimiyetten uzak AB politikalarının önünü açmak; toprak satışı, maden satışını makul göstermek; üniter yapımızı bozmak ve milletin bölünüp parçalanmasının önünü açmak. O halde, toplumu kamplara bölen bu tarz olayların devam etmesi istenmiyorsa, siyasetin ve istihbaratın yapması gereken; toprak bütünlüğümüz, milli birliğimiz ve üniter devlet yapımızın devamı ekseninde araştırmalarını derinleştirerek gerçek failleri bulmaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025