Adı Ali, lakabı Tatlıcı Ali.
Geçtiğimiz hafta bir elinde baston diğer elinde bıçakla gündeme düştü.
Fatih'te işportacılık yaparak tatlı satıyormuş.
Yine bir gün tatlı satarken zabıtaların müdahalesiyle karşı karşıya kaldı.
Arabasını vermemek için kıyasıya bir mücadele verdi elindeki bıçak ve bastonla.
Zabıtalar da biber gazı ve sopalarla kendini korumaya çalıştı.
Sonunda yere düşerek tekmelendi.
Kafası yarıldı.
Yaşanan tablo milletimizin içinde bulunduğu durumun örneğiydi aslında.
Kadir Topbaş çok uzaklardan arayıp özür diledi.
Bir yanda birileri iktidara yakın diye 450 milyon TL vergi borcuna af gelen iş adamlarına özellik veren bir anlayış; diğer yanda evine ekmek götürmek için uğraşıp didinen bir adam.
Tabi malum Türkiye'de hiçbir şey göründüğü gibi değil.
Ak sandığın kara çıkabiliyor.
Videoyu izlerken acaba ne derdi var da zabıtalara bıçakla saldırıyor diye düşündüm durdum.
Bir insan nasıl olur da eline bıçağı bu kadar kolay alabilir.
Ben de üzüldüm tabi vatandaş olarak.
Sosyal medyada onun 15 Temmuz gazisi olduğunu iddia edenler dahi oldu.
Belki borçları vardır, evine haciz gelmiştir.
Biraz daha araştırdım.
Bir de ne göreyim!
Tatlıcı Ali diye bildiğimiz kişi meğerse Suriye'de Esad'a karşı savaşmış.
"Ben 15 Temmuz gazisi değilim, Suriye gazisiyim" dedi gururla.
Yani IŞİD'in askeri.
Sonra insanlara karşı eline bıçağı nasıl o kadar kolay aldığını anladım.
Suriye'de kim bilir kaç Müslüman'ı doğradı.
Amerika'nın, İsrail'in adına kaç tane din kardeşini öldürdü.
Şimdi de çıkmış kendisine gazi diyor.
"Tatlıcı hacı amca" diyorlar bir de.
İyi de kendi din kardeşini doğrayan adam ya İsrail ya da Amerikan hacısı olabilir.
Allah'ın kitabı Kur'an'da bunların yeri ebedi cehennemlik.
Gönül isterdi ki bu satırları evine ekmek götürmek isteyen bir işportacının hakkını savunmak ve çözümü göstermek için yazalım.
Ama ne yazık ki nasıl yaşarsak öyle yönetiliyoruz.
IŞİD'e destek olanların ve "Suriye'yle savaş caizdir" fetvasını verenlerin Müslüman kılığında olması ise ayrı bir tehlike.
Ne yazık ki "Her gördüğün sakallıyı deden sanma" deyiminin vücut bulmuş hali olduk.
Ne zaman ayıkırız Allah bilir ama hak ile bâtıl arasındaki ince çizgiyi bilmemiz şart.
Geçtiğimiz hafta bir elinde baston diğer elinde bıçakla gündeme düştü.
Fatih'te işportacılık yaparak tatlı satıyormuş.
Yine bir gün tatlı satarken zabıtaların müdahalesiyle karşı karşıya kaldı.
Arabasını vermemek için kıyasıya bir mücadele verdi elindeki bıçak ve bastonla.
Zabıtalar da biber gazı ve sopalarla kendini korumaya çalıştı.
Sonunda yere düşerek tekmelendi.
Kafası yarıldı.
Yaşanan tablo milletimizin içinde bulunduğu durumun örneğiydi aslında.
Kadir Topbaş çok uzaklardan arayıp özür diledi.
Bir yanda birileri iktidara yakın diye 450 milyon TL vergi borcuna af gelen iş adamlarına özellik veren bir anlayış; diğer yanda evine ekmek götürmek için uğraşıp didinen bir adam.
Tabi malum Türkiye'de hiçbir şey göründüğü gibi değil.
Ak sandığın kara çıkabiliyor.
Videoyu izlerken acaba ne derdi var da zabıtalara bıçakla saldırıyor diye düşündüm durdum.
Bir insan nasıl olur da eline bıçağı bu kadar kolay alabilir.
Ben de üzüldüm tabi vatandaş olarak.
Sosyal medyada onun 15 Temmuz gazisi olduğunu iddia edenler dahi oldu.
Belki borçları vardır, evine haciz gelmiştir.
Biraz daha araştırdım.
Bir de ne göreyim!
Tatlıcı Ali diye bildiğimiz kişi meğerse Suriye'de Esad'a karşı savaşmış.
"Ben 15 Temmuz gazisi değilim, Suriye gazisiyim" dedi gururla.
Yani IŞİD'in askeri.
Sonra insanlara karşı eline bıçağı nasıl o kadar kolay aldığını anladım.
Suriye'de kim bilir kaç Müslüman'ı doğradı.
Amerika'nın, İsrail'in adına kaç tane din kardeşini öldürdü.
Şimdi de çıkmış kendisine gazi diyor.
"Tatlıcı hacı amca" diyorlar bir de.
İyi de kendi din kardeşini doğrayan adam ya İsrail ya da Amerikan hacısı olabilir.
Allah'ın kitabı Kur'an'da bunların yeri ebedi cehennemlik.
Gönül isterdi ki bu satırları evine ekmek götürmek isteyen bir işportacının hakkını savunmak ve çözümü göstermek için yazalım.
Ama ne yazık ki nasıl yaşarsak öyle yönetiliyoruz.
IŞİD'e destek olanların ve "Suriye'yle savaş caizdir" fetvasını verenlerin Müslüman kılığında olması ise ayrı bir tehlike.
Ne yazık ki "Her gördüğün sakallıyı deden sanma" deyiminin vücut bulmuş hali olduk.
Ne zaman ayıkırız Allah bilir ama hak ile bâtıl arasındaki ince çizgiyi bilmemiz şart.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Furkan Talay / diğer yazıları
- Atatürk’ün en büyük düşmanını açıklıyorum / 22.12.2020
- Haydar Baş’ın gizli mirası / 18.12.2020
- Hüseyin Baş’a destek değil yaren olacağız / 02.05.2020
- ‘İdeal delikanlı modeli Mustafa Kemal’ / 21.01.2019
- Rockefeller ve Rothschild Ailesi-II / 04.07.2018
- Rockefeller ve Rothschild Ailesi-I / 03.07.2018
- Atatürk camileri yıktı mı? / 29.06.2018
- Atatürk'ün partisi / 27.05.2018
- Atatürk Haydar Baş Milli Ekonomi Modeli / 11.05.2018
- Atatürk'süz Çanakkale kutlaması olmaz / 21.03.2018
- Haydar Baş’ın gizli mirası / 18.12.2020
- Hüseyin Baş’a destek değil yaren olacağız / 02.05.2020
- ‘İdeal delikanlı modeli Mustafa Kemal’ / 21.01.2019
- Rockefeller ve Rothschild Ailesi-II / 04.07.2018
- Rockefeller ve Rothschild Ailesi-I / 03.07.2018
- Atatürk camileri yıktı mı? / 29.06.2018
- Atatürk'ün partisi / 27.05.2018
- Atatürk Haydar Baş Milli Ekonomi Modeli / 11.05.2018
- Atatürk'süz Çanakkale kutlaması olmaz / 21.03.2018