Anneannem namaza durdu. Çok alçak sesle dualar okumaya başladı, benim bilmediğim Arapça kelimeler, henüz bilmediğim kelimeler? Ama Ettehiyyatü kelimesi hep aklımda kaldı, bu kelimeyi özel vurgu ile söylediğinden belki. Ben ise kulağa gelen bu hoş fısıltı eşliğinde yavaşça uykuya dalıyorum. Daha doğrusu anneannemin namazı bitmeden evvel artık uykuda olmayı diliyordum...Anneannem yazları köyde yaşar, kışın şehre gelirdi. Okul çağında tatilde yazın ben de bu fırsattan istifade eder, anneannemin yanına giderdim. Temiz hava, su, doğal yemek bir de tabi ki anneannemin manevi havası. Namazları dışında anneannem Perşembe akşamı Leyla Mecnun gibi dini kıssaları, Cuma günü de duaları sesli okurdu. Gençliğini anlatırken, 12 yaşında namaz kılmaya başladığını, o dönem Kazan'da Tatar kasabasında yaşadıklarını, babasının Barut üretim fabrikasında çalıştığını söylerdi. Evlerinde insan boyu kadar komple ahşaptan yapılan saatin olduğunu ve Mısır güvercinlerini beslediklerini hatırlardı. 1920'lerde İdil boyunda peş peşe kuraklık oluyor ve büyük açlık nedeni ile büyük dede ailesini toplayıp kendi köyüne dönüyor. Krizlerde köyde hayat mücadelesi vermek daha kolay. Sonra da köyden artık ayrılmamışlar. Anneannem babasının yedi sefer evlendiğini söylerdi, ama nedenini o zamanlarda (küçükken) sormamıştım, maalesef. İlk Arapça harfleri ve rakamları (Tatarlar Alpi Ebcet derler) da anneannem öğretti, iki sefer. İlk kez 3 yaşımda, unutunca 14 yaşımda iken.Anneannem Ramazanı kaçırmazdı. Yemek türlerine karşı özel talebi yoktu. Ama sahurda kuru üzüm ve kayısı yemeği tercih ederdi. Genel olarak hayatında çay, ekseriyetle sütlü ve koyun etini severdi. Eski bir Tatar tatlısını yaptığını hatırlıyorum, elbe (büyük ihtimalle helva) ? yağda kızartılmış un.Sovyet döneminde sabah 7.30-8.00 arası Devlet radyosu Tatar şarkıları yayınlardı, anneannem o saatlerde kahvaltı yapardı, keyfi olduğu zaman çayı semaverde odunda demlerdi. O zaman binamaz bendeniz fokur fokur kaynayan semaverin güzel odun kokusuna ve ilk şarkı seslerine uyanır ve yüzümü yıkayıp anneannemin yanına kahvaltıya otururdum.Yazın buralarda sabah erken oluyor, saat 2-3 civarında. Daha gençken anneannem Tatar geleneği kaz beslerdi. Sabah 5'lerde ise bu kazları nehir kenarına otlamaya götürmek gerekiyordu, ben de bir iki sefer uğradım bu çileye(!).Ülkenin Kuzeye yakın olması kışın oruç tutanlara bir kolaylık sağlıyorsa (akşam 15.00'lerde, sahur 8.00'lerde olur), yazın tam tersi oluyor (akşam 21.30, sahur saati 2.00 lerde olmakta). Kısıtlı zaman, hafif kültür farkı ve Türkiye'ye nispeten daha zayıf yemek kültürü tabi ki Tatarların Ramazanını öteki Müslümanlardan farklı kılıyor ise de, buraya has orucu geçirme ve Bayramı karşılama geleneği mevcut. Tataristan soğuk ülke tasnifine girdiği için, Tatar mutfağında daha çok proteini bol ürünlere ağırlık verilmektedir: yağ, et, hamur. Gerçi ekonomik globalleşme hareketi ile ülkeler arası özellikler kayıp edilmeye başlamıştır. Mutfak kültürü de globalleşme asimilasyonuna uğruyor. Artık masalarda yıl boyu Afrika muzu ve kivisi, Türkiye domates ve salatası, İsrail havucu mevcut.Eskiden ise? Bir Alman Doktoru Karl Fuks'un 1840'larda Tatarlar arasında tıpla uğraşıp yazdığı kitabı geçen elime aldım. Tatarların yemek kültürü misafir sofrası ile ilgili şunları yazmaktadır:Yemekten önce çay ikram edildi. Yemekler tel şehriye ile koyun eti, mantı, lahanalı börek, etli börek, yumurtalı tavuklu börek, soğanda kızartılmış sirkeli dana eti, balık buğlama, kızartılmış kaz, kızartılmış ördek, kızartılmış tavuk, kızartılmış hindi, yumurtalı balık, üzümlü pilav ve çeşitli hamur yemekleri'. Arapça da bilen Alman Doktor Karl Fuks kitabında 1800'ler Kazan Tatarları ile ilgili izlenimlerini aktarmaktadır. Kısaca 5 sayfalık bir bölümde Ramazan ile ilgili izlenimlerini vermekte. Bir Kazan camisinin önünde beyaz sarıklı dervişe rastladığını, teravih namazı, camide söylenen ilahilerin çevirisini vermektedir. Ayrıca Müslümanlar için Kadir gecesinin ehemmiyetini, zekatın önemini anlatmaktadır. Ramazan Bayramında toplu halde tek sıra olarak Müslümanların namaz kılmaları Alman Doktoru hayran bırakmış. Bayram namazından sonra herkes mezarlığa gidip ebedi yurda göçmüş akrabalarına dua kılmış, sonra da evlerine dağılmış. Benim anneannemden kalan hatıra ise, kadın milleti ise evde erkeklerin camiden dönmesini bekleyip kahvaltıya krep yemeği hazırladıklarıdır.Şimdiki aklımla artık, keşke anneannem şimdi yaşamış olsaydı, ona soracak çok şey olurdu diyorum. Anneannem 84 yaşında ben Türkiye'ye gidince 1992'de vefat etti. Allah gani gani rahmet eylesin...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hayrat Celal / diğer yazıları
- Rusya, Doların doğal yolla yıkılması taraftarı / 14.07.2014
- Haydar'la hatıralar: Balkonda ezan / 01.07.2014
- 13 Haziran Cuma / 18.06.2014
- İstanbul gezi notları / 27.05.2014
- Rusya'da yeni başbakan kim olacak? / 05.05.2014
- Bu halinizle kimseyi korkutamazsınız! / 30.04.2014
- Anlamıyorlar ki! / 25.04.2014
- Ruan (Ruble+Yuan) para birimine doğru adımlar / 22.04.2014
- 16 Mart sonrası dünya değişti / 14.04.2014
- Haydarla hatıralar / 04.04.2014
- Haydar'la hatıralar: Balkonda ezan / 01.07.2014
- 13 Haziran Cuma / 18.06.2014
- İstanbul gezi notları / 27.05.2014
- Rusya'da yeni başbakan kim olacak? / 05.05.2014
- Bu halinizle kimseyi korkutamazsınız! / 30.04.2014
- Anlamıyorlar ki! / 25.04.2014
- Ruan (Ruble+Yuan) para birimine doğru adımlar / 22.04.2014
- 16 Mart sonrası dünya değişti / 14.04.2014
- Haydarla hatıralar / 04.04.2014